ANDREA’DAN ALEX’e
Kıbrıs’ın güneyinde yaşayan ilik kanseri 6 yaşındaki Alex için destek
çağrılarını okuyunca yıllar öncesine gittim.
2001’e…
İki çocuk vardı, destek kampanyalarında iki toplumu buluşturan…
Kemal ve Andrea…
Daha barikatlar açılmamıştı ve ara bölgede, yüzlerce insan kan vermiştik.
Kemal’i kaybettik ne yazık.
Şua Saraçoğlu canından can vermişti ama oğlunun adına kurduğu vakıfla,
bugün, yüzlerce çocuğun umudu oldu.
Kemal, kim bilir kaç çocuğun düşlerinde yaşıyor.
Andra’ya gelince…
Ay Napa’daki evlerine gitmiştim, babası Vasos Vasiliu ile görüşmeye…
“Kemal o kısacık ömründe başaramadığımız pek çok değerle hepimizi
buluşturdu. İnsanlığın ortak paydasında, dil, din ve ırk ayırımı yapmadan
bir araya gelebileceğimizi gösterdi…”
Vasos Vasiliu söylüyordu bunları, not alıyordum ve ‘babaaaaa’ diyen bir
sesle irkilmiştim!..
Karşımda Andrea’yı gördüm…
O yıllarda, bir Kıbrıslı Rum’un evinde, hani bizim de kulağımıza aşina bir
çocuk sesiyle ‘baba’ çığlığını duymak, üstelik olabildiğince duygusal bir
ortamda gözlerimi yaşartmıştı…
Şu anda yazarken dahi…
Andrea’ya hastalığını “vücudunda mikroplar var ve yeneceğiz onları” diye,
bir oyun gibi anlatmışlardı.
Amerika’daki M.D Anderson Hastanesi’nde yeni bir teknik denemişler, “yarı
yarıya şansı var” diyerek, ilik nakli yapmışlardı.
26’ncı sıradaydı Andrea ve öncesinde yapılan hiçbir operasyon başarılı
olamamıştı.
* * *
Yeniden aradım Vasiliu ailesini…
“Andrea üniversitede” dediler…
Evet, o operasyon başarılı olmuştu…
Yenilmişti mikroplar…
Andrea büyüdü...
Kemal’i selamladım.
Nefret, düşmanlık, milliyetçilikle bu güzel coğrafyayı kirletmek isteyenlere
küfrettim bağırarak…
İnsanlığın ortak paydası neyimize yetmez, dedim…
Neyimize…
* * *
Kemal ve Andra için yapılan kampanya, meşhur ‘sınır olayları’nın hemen
ertesinde olmuştu.
10 günde 88 bin kişi gitmişti kan vermeye…
Eğer bir damla kan akmışsa damarlarımızdan, insanlık içindi, ne mutlu…
* ( Alex’e destek için 227 06 16 / 17 ya da 0542 850 87 00 telefon
numaralarını arayabilirsiniz)
::::
Hani benim kahramanın nerede
‘Kahramanlar’ dönemi geçti, diyor kimileri…
Siyaset için düşünürsek, doğru… “Kahramanlığa soyunanlar”dan çok çektik
çünkü…
* * *
Dünyayı değiştiren kahramanlar çıkmaz kolay kolay…
Yani bu bir avuç coğrafyanın bir Einstein, Galileo, Darvin görecek hali yok…
Kıbrıs’ın adını, sıtmanın kökünü kurutan ilk ülke olarak tarihe geçirmiş
olan Mehmet Aziz Bey gibilere mesela tanıklık eder miyiz yeniden?
* * *
Dünyanın döndüğünü bilimsel olarak ortaya koyduğu için zindanlara kapatılan
Galileo’nun dostlarına fısıldadığı gibi "eppur si muove" (ama dünya yine de
dönüyor) diyebilen ‘başı dik’lerimiz çoğalsa keşke…
Yine Galileo’nun idam sehpası yanına götürülünce “bilmiyorum, görmedim,
duymadım” sözlerine sarılmak yerine…
* * *
Gelişimimiz için örnek alacağımız, hayranlıkla izleyeceğimiz, içimizde
büyüteceğimiz, bize güç verecek rol modellere, sosyal alanımızda dört elle
sarılacağımız kahramanlara ihtiyaç var.
Düşünsenize kendi popüler kültürünü oluşturamamış bir toplumuz biz!..
* * *
Çocuklarına ‘Ecevit’ ya da ‘Can Bartu’ isimlerini vermiş bir kuşaktan,
Acun’a adanmış hayatlara evrildik…
‘Deniz’lerimiz ne kadar gezmiş, ‘Nazım’larımız ne kadar hikmetli de
bilemiyorum.
Yeni ergenlerin “keşke” dedikleri ve benzemek istedikleri rol modeller, her
akşam televizyon ekranından evlerine giren deniz ötesi pırıltılı
kahramanlar!..
* * *
Acaba geçmişte çok daha fazla mı vardı, böylesi değerlerimiz.
Örneğin babamın kahramanları Defteralı ve Sevim Ebeoğlu’ydu meşin topun
peşinde, benimki Karayel!..
Tezer Esenyel mesela, elinde gitarı Girne Limanı’nda gördükçe, nasıl da
büyürdü gözümüzde…
Emin Çizenel hâlâ öyle…
Bir ‘Fikret Demirağ’ daha gelir, geçer mi sahi?
* * *
Niye keşfedemiyoruz kendi yıldızlarımızı?
Böylesi yaşamak, bir başka coğrafyanın rengiyle, bir başka vücutta el olmak,
göz olmak, düş olmak gibi...
::::
H A F T A N I N N O T C U K L A R I
BARIŞ etkinliklerini bir gün konuşmayan, çoğaltmayan, yaymayan nicemiz; iş
‘çatışma’ya geldi mi, günlerce mesele ediyoruz.
E nasıl olacak?
*
Türkiye ‘musluğu’ kapattı
kapatmasına da ‘su’ değil kapanan, şimdilik ‘para’ musluğu !
*
Bankadan istedikleri zaman fark ettim ki, kendi adıma ‘elektrik faturam’
dahi yokmuş !
*
“Yalnız bir dünyada yaşıyorduk...
Herkes öyle değilmiş gibi yapıyordu,
Başedebiliyormuş gibi...”
CharlesBukowski
*
"Bir zekanın bir başka zekaya tabi kılındığı yerde aptallaşma vardır" diyor
Ranciere. Üzerinde uzun uzun düşünmeye değer!
( T.Erhürman’ın paylaşımından)
*
Fark ettik ki, ‘siyasette’ popülizmi eleştiren çoğu söylemler, nedense en
‘popülist’ vaatlerle karşımıza çıkıyor!..
‘Neyi değiştireceğini’ anlatmadan, sürekli değişimi önermek de bir yere
kadar...
*
‘Velesbit’ fiyatları güneyde 50 Euro daha ucuz!..
Ama taksidi yok...
Kuzeyden almak daha avantajlı yani.
Öğrenmiş oldum!..