Çok sevgili arkadaşım Maria Yeorgiadu’yla birlikte bir kez daha bir “kayıp” cenazesindeyiz...
Değirmenlikli (Kitrea) “kayıp” yakını Maria’yla birlikte bu köyden “kayıp” edilmiş yaşlı Andreas Pantazis Pramadeftis’in gömü yerini Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik, yapılan kazılarda Nikolas Kaniklidis’le birlikte Pramadeftis’ten geride kalanlar da bulunmuştu... 25 Haziran 2013 Salı günkü cenaze törenine, Pramadeftis’in sevgili oğlu George Pantazis Pramadeftis telefon açıp davet ediyor beni... “Marulla’yla birlikte gelin” diyor... Öyle yapıyoruz...
Salı günkü cenaze töreni, Lefkoşa’nın Arkangelos bölgesinde, Apostolos Markos Kilisesi’nde akşam üstü saat 17.00’de yapılıyor... Maria’yla birlikte cenazeye katılıyoruz, elimde rengarenk çiçeklerden yapılmış bir çelenk... Bunu Andreas Pramadeftis’in küçük tabutuna koyacağım...
Biz kiliseye vardığımızda, tören başlamış bile... Papazlar Maria’nın en sevdiği ilahiyi okuyorlar...
“Herşeyi başarmak için o koşuşturmaca nerede kaldı?
Fantaziler nereye gitti?
Herşey kül oldu gitti....
Ölen bu insanın en iyi yerde dinlenmesi için duacıyız...
Bir cenazeye gittim
Çıplak kemikler gördüm
Merak ettim bu bir asker miydi yoksa kral mıydı?
Zengin miydi yoksa yoksul muydu?
Günahkar mıydı yoksa masum muydu?
Tanrım!
Bu insana cenetinde en iyi yeri ver...
İstirahat etsin
Adaletin bulunduğu yerde...
Bugün yürüdüğün bu yolun
Mutluluk dolu olmasını dileriz
Çünkü senin için
İstirahat edeceğin bir yer hazırlandı...”
Maria da eşlik ediyor bu ilahiye zaman zaman... Maria bu ilahiyi söylerken bana annemi hatırlatıyor – annem de şarkılara, mevlitlere eşlik etmeyi severdi... Mevlid’i ezbere bilirdi... Ama en sevdiği ilahi “Sordum sarı çiçeğe” diye başlayan, sözleri Yunus Emre’ye ait bir ilahiydi... Müziğe eşlik etmek, aslında hayata katılmaktır – bu cenazede bunu hatırlatıyor bana Maria’nın sesi, anneciğimi hatırlatıyor bana... Annemin en sevdiği hoca Ahmet Gürses’ti, her sene babama Mevlid okutacağımızda, Ahmet Gürses’in okumasını isterdi – Gürses gözleri kapalı okurdu Mevlid’i babam için – ama ben bu Mevlidler’i sevmezdim çünkü Mevlid demek, annemin günler öncesinden üzülmeye başlaması, babamın ölüm yıldönümü olan 3 Nisan’a yaklaşırken, her zaman çok üzgün olmasıydı... Günlerce Mevlid için hazırlık yapardı – babamın çok sevdiği Sadrazam Sucuğu’nu Çıraklılar’dan alır, bunları parçalar halinde doğrar, pilavuna yapar, gelecek konuklar için sandalyeler hazırlanır, buhur yakılır, en güzel limonatalar ve çaylar hazırlanırdı... Her yıl 3 Nisan’da babamı anardık ve bütün ölülerimizi... Arada gülsuyu ağırlamak benim işimdi... Bağışlama bölümünde dayanamaz ağlardım... Babamın yokluğu içime otururdu...
Apostolos Markos Kilisesi hıncahınç dolu – papazların ilahileri bitince Kıbrıs Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı Müsteşarı bir konuşma yapıyor, ardından Kitrea Belediye Başkanı Kareklas konuşuyor...
Kilisede geçtiğimiz haftalarda toprağa verdiğimiz, Andreas Pantazis Pramadeftis’le birlikte bulunan Kaniklidis’in ailesi de var... Pramadeftis’in kızları da kilisede, kardeşleri George’la birlikte duruyorlar, siyahlar içinde.
Andreas Pantazis Pramadeftis beş çocuklu bir ailede yetişmiş, beşinci çocukmuş... 15 yaşında Larnaka’ya giderek “Pramadeftis” olmayı yani kumaş ve giysi ticareti yapmayı öğrenmiş... Ardından Kaniklidis’le birlikte Amerika’ya gitmiş çalışmaya – Amerika’da işleyip kazandığı paralarla bir garutsa – at arabası – satın almış ve kumaş ve giysi satmaya başlamış, köy köy gezerek... Herkes onun esas adı olan Andreas Pantazis’i bir yana koyarak, mesleği olan “Pramadeftis” diye çağırmaya başlamış kendini... Sonra Efthihia Zorba’yla evlenmiş ve altı çocukları olmuş... 1974’te oğlu George hariç, diğer beş çocuğunu evlendirmişmiş...
Kareklas, “Nikolas Kaniklidis’le birlikte öldürülüp gömüldüler... Tıpkı hayatta birlikte yürüdükleri gibi, ölümde de birlikte oldular ve 39 yıl boyunca birlikte aynı yerde yattılar... Andreas Pantazis Pramadeftis’ten geride kalanların bulunmasına yaptığı katkılar nedeniyle Kıbrıslıtürk gazeteci Sevgül Uludağ’a ve Maria Yeorgiadu’ya teşekkür ederiz...” diyor.
Kareklas’tan sonra, Andreas Pantazis’in gelini, George Pantazis’in eşi Nitza konuşuyor...
“Sessiz, sakin bir insandın sen” diyor, “Bütün hayatını ailene, çocuklarını iyi yetiştirmeye adamıştın... Hayatın boyunca çok çalıştın... Yaptığın iş nedeniyle bölgede çok ünlüydün... Pek çok arkadaş edinmiştin, pek çok çocuğun Vaftiz babası olmuştun... Kim bilir vurulduğun zaman son dakikaların nasıldı – kimse çığlığını duymadı, ölürken kimse yanında olamadı, kimse gözlerini kapatamadı.. Tanrı seni kolları arasına alsın dilerim... İnsanlarımız adalet istiyor... Sevgül Uludağ’a teşekkür ederiz ısrarlı çalışmaları için, Maria’yla birlikte gömü yerinin bulunmasında gösterdikleri çabalar için çok teşekkür ederiz...”
Sırayla çiçeklerimizi, çelenklerimizi koyuyoruz küçük tabutun önüne... Cenaze töreni sona erer ermez, çevremi başka “kayıp” yakınları sarıyor Değirmenlik’ten – telefonlarını alıyoruz Maria’yla birlikte – onları da sırayla ziyaret edeceğiz ve bildiklerini, yaşadıklarını paylaşmalarını isteyeceğiz...