Ankara’daki belirsizliği fırsata çevirmek

Tümay Tuğyan

 

Ankara’da siyasetin hangi yöne akacağı, kuşkusuz Kıbrıs sorununun geleceği açısından da önemli bir belirleyen olacak.

Ancak Türkiye siyaseti ve siyasetçisi şu anda Kıbrıs’ta olan bitene yoğunlaşabilecek durumda görünmüyor.

Geçtiğimiz hafta yapılan genel seçimde sandıktan çıkan tablo nedeniyle ciddi anlamda bir hükümet belirsizliği var.

Meclisteki partilerin bir hükümet kurma konusunda başarılı olup olamayacakları ise ayrı bir belirsizlik unsuru.

Bu konuda başarılı olunamazsa, sonbaharda Türkiye bir kez daha seçime gidecek.

Seçimin hemen bütün partiler için ‘riskler’ barındırdığı ise ortada.

AKP, birkaç ay sonra kurulacak yeni bir sandıkta, daha da eriyebilir.

Ama aynı AKP, bu süreci kendi lehine çevirebilecek argümanları başarılı bir biçimde yönetebilmesi durumunda, yeni bir seçimin sevinen tarafı da olabilir.

Bu noktada kuşkusuz HDP’nin duruşu önem arz edecektir.

AKP’den vazgeçip HDP’ye oy veren muhafazakâr Kürt seçmen ile CHP’yi değil HDP’yi tercih eden sol seçmenin, olası bir yeni seçimde vereceği oylar, HDP’nin içinden geçilmekte olan dönemde izleyeceği tavra bağlı olarak şekillenecektir.

CHP’nin yeni bir seçim istemediği alenen ortada.

CHP yetkilileri bunu her fırsatta dile getiriyorlar.

MHP ise, tüm bu partilerin içerisinde seçim konusunda en ‘cesur’ açıklamalar yapan siyasi parti.

Bu karmaşık denklemin nasıl çözümleneceğini ilerleyen günlerde izlenecek politikalar belirleyecek.

Bu denklem çözümlenene ve seçimle ya da seçimsiz, yeni bir hükümet kurulana dek de Kıbrıs sorunu, Türkiye siyasetinin ve siyasetçisinin yoğunlaşma fırsatı bulabileceği bir konu olmayacak.

Bu noktada, Türkiye’de yaşanmakta olan bu belirsizlik, Kıbrıs sorunu açısından bir fırsata çevrilebilir.

Akıncı ve Anastasiadis müzakere süreci çerçevesinde önemli bir momentum yakalamış durumda.

Bir yandan müzakere masasının ana unsurları üzerinde yapıcı ve ümit vadeden açıklamalar yapan liderlerin, diğer yandan da sosyal ve kültürel içerikli temaslar aracılığıyla toplumlar nezdinde olumlu bir hava yaratıyor olmaları, sürece ivme katıyor.

Tam da bu dönemde, yani Türkiye’de sular durulana değin kaydedilebilecek her türlü ilerleme, sürecin ilerleyen aşamalarında yanımıza kâr olacaktır.

Kıbrıs Rum tarafında, özellikle ekonomik sıkıntılar nedeniyle çözüme yönelik beklentinin yükseldiği bir dönem yaşanıyor oluşu da kuşkusuz, ilerleme beklentisi adına umut vericidir.

Liderler, içerde ve dışarda oluşan bu uygun atmosferi iyi değerlendirebildikleri ve mümkün olduğunca seri hareket edebildikleri oranda, Kıbrıs sorununun çözüm kavşağına yakınlaşmak kaçınılmazdır.