SOSYOLOJİ VE PSİKOLOJİ SORUNU
Bizim şu anda ülkemizde karşı karşıya kaldığımız sorunlardan kurtulmak için kullandığımız mantık, en iyi ihtimalle temeli yaygın biçimde alınan nosyonlarda bulunan hataları düzeltmemize ve onları stabil hâle getirmemize yarıyor; gerçeği aramamıza değil!
Bu, ilim irfan yoluyla, kampanyalar ya da kurslarla tez elden giderilebilir bir "yapı" sorunu değil!
Çünkü daha önce de birçok kez bu köşede yazıldığı gibi, sorun belli “ideolojilerle” yaratılan bir sosyoloji ve psikoloji sorunudur...
Bu yüzden de ülkemizdeki sorunların çözüm inisiyatifinin başlayabilmesi için bize yeni bir psikoloji lazımdır...
Yani, şu anda sorunları çözecek beklentisi ile kullanılan mantığın asında bize iyilikten çok kötülüğü dokunuyor!..
ÖZGÜRLÜĞÜN OLUŞTUĞU YER
Özgür irade istemek 'muktedir' olma istencidir!...
Öyleyse; özgür olmak neyi ifâde eder?
Gücü ifâde eder...
Ya da hiçbir anlamı yoktur...
İrade, iradedir.
Özgürlük, güçtür.
O zaman, özgürlük nerede oluşur?
İstediğimiz şeyi yapma gücünde...
Bu konuda hiç kimseyi yargılamıyorum; kendi bilinçlilik seviyelerinde herkesin elinden geleni yaptığını sanıyorum; fakat diyeceğim o ki, biz sadece düzelteceğiz yaklaşımlarıyla da bu bozuk düzenden kurtulamayız...
İRADE
Evren başa çıkılmaz bir karmaşadır. Bir anlam ifâde etmesi için tercüme edilmelidir!..
Kutsal kitaplarda anlatılan olayların dinsel bir öykü değil de, gerçek tarihi anlattığı varsayılır.
Kutsal kitaplardan da, bilimsel çalışmalardan da biliyoruz ki inanç bilgi üretmez, üretilen bilgiyi kabûl eder, onu benimser veya benimsemez...
Gerçekte; Din bilgi üretmez, aklın ürettiği bilgiyi kullanır...
Gorgias, 'İnsanın okuması gereken kutsal kitap, “Tanrı'nın yazdığı ve mührünü bastığı” “Doğa” kitabıdır' der.
Hindu dinine gore ise din, akıl ve gerçeğe dayalı bir yaşam biçimidir...
Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme, mantığa tekabul etmesi lâzımdır. ...
Buna karşın, akıl kutsal kitaplara tabii değildir ama!...
Yalnız şunu unutmamamız gerekir ki:
Bir nesneyi, kabul etmeye veya etmemeye karar veren, irade yani istençtir...
TANRI DÜZEN KURUCUDUR
Dolayısıyla...
Yapmaya çalıştıkları şudur:
Tanrı paylaşılan bir semboldür. Hayatın anlayamadığımız tüm gizemlerinin sembolü...
Tanrı'yı kullanarak evreni izah eder, algıyı değiştirirsiniz.
İstediğiniz sisteme uygun yeni bir gerçeklik doğurtursunuz, çünkü; Tanrı, düzen kurucudur.
Öyleyse...
Gerçek mana ve muhtevasında 'bilim'; bizler için bir 'eylem teorisi'dir.
Çünkü kutsal kitapların en nihayetinde “bir insan ürünü” olduğunu bilsek de, bu düzenden kendimizi kurtaramayız; onun düzenine uymak zorundayız.
DÜZEN KURMAK İSTEYEN DÜZENİN DIŞINA ÇIKAR!
Marx 11. tezinde şunu öne sürer:
"Dünyayı yeteri kadar anladık, şimdi onu değiştirmemiz lâzım"…
Marx ne için, herşeyi maddeye ve ekonomiye indirgiyor?;
çünkü paranın sıradan bir kâğıt parçası olduğunu bilseniz bile, bu para düzeninden kendinizi kurtaramazsınız; onun düzenine uymak zorundasınız...
Peki, öyleyse ne yapmamız gerekiyor?
Önce bu düzenin dışına çıkmamız, sonra da kendi düzenimizi kurmak için fikir örgütlememiz lâzımdır.
Düzen kurmak isteyen düzenin dışına çıkar. Ve yeni bir düzen kurmaya çalışır...
Constantine de Jefferson da kendi İncil'lerini yazarak; gerçekliğe uyum sağlamak yerine onu tasarlamıştırlar.
Marx da bunu yapmıştır...
YETERİNCE ANLADIK
Biz de şunu söyleyebiliriz kendi düzenimizle ilgili olarak:
"KKTC’deki sistemsizliği, yapı uyumsuzluğunu ve Türkiye egemen çevrelerinin Kıbrıs’ın kuzeyine dönük düşünce ve uygulamalarını yeteri kadar anladık, şimdi onu değiştirmemiz lâzım".
Bilmemiz gerekir ki;
Türkiye'nin KKTC hakkındaki zihin haritasını değiştirmekten vazgeçtiğin vakit; Ankara seni değiştiriyor, Ankaralılaşıyorsun!..
İşte bu yüzden:
Düzenin dışına çıkmamız ve yeni bir düzen kurmaya çalışmamız lâzımdır diyoruz...