Deneme de olsa su, neden daha önce açıklandığı gibi Lefkoşa, Gönyeli, Lapta değil de Mağusa, Hamitköy, Tepebaşı’na verilmek istendi? Biliyorsunuz daha önce Bakan Çavuşoğlu, evet demeleri halinde bir-iki saat içinde Lefkoşa, Gönyeli ve Lapta’ya suyun verilebileceğini söylemişti.
Gerçi vana bozuk diye verilemedi ama deneme suyun Lefkoşa’ya verilmek istenmesine olumlu bakan Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı, “sözleşmedeki şartlarla bu suyu alamayacaklarını” söylüyordu. Deneme su da olsa üç günlük suyun bölgeye verilmesine nasıl ve niçin ve de bu kadar istekle onay verdi anlamadım.
Ya Mağusa! Mağusa’nın susuzluğu herkesin bilgisinde… Son susuz kalmasında bölgeye suyu taşıyan su borularının arızalı veya sorunlu olmasının katkısı büyüktü. Türkiye’den gelen suyun hemen verilebileceği bölgeler arasında da Mağusa’nın adı yoktu. İki gün sonra Mağusa’ya su nasıl verilebiliyor, bunu da anlamadım.
***
TC Başbakanı Binali Yıldırım gelecek diye neredeyse her köşe başında ve çemberlerde kalabalık polis grupları görev aldı gün boyunca… Diğer bölgeleri bilmiyorum ama Lefkoşa öyleydi. En azından Yıldırım’ın geçiş güzergâhlarında…
O kadar polisi görünce demek ki her zaman için çemberlerde veya trafik ışıklarındaki hatalı ve de tehlikeli geçişleri tespit etmek için görev yapabilecek epeyce polis var diye düşündüm. Eğer öyleyse “polis eksik” diyerek trafikte tehlikeli sürüşlere gözümüzü kapamak durumunda kalmanın anlamı veya anlamsızlığı ne! Polisin trafikte güvenliği sağlamak görevi sadece gelen konuklar için mi uygulanıyor! İnsanımızın değeri yok mu?
***
Üniversitelerimizde sürekli hale gelen ülkücü-Kürt öğrenci çatışmaları sonrasında tutuklanan öğrencilerin sayısı neden her zaman Kürtler lehine! çok oluyor? Yani neden Kürt öğrenciler her zaman için fazla sayıda tutuklanıyorlar? Ve neden bu gibi olaylarda her zaman için sınır dışı edilen öğrenciler Kürt öğrencilerden oluşuyor? Tabii ki bu gibi çatışmalarda olayın nasıl patlak verdiği önemli ama kavgalarda hangi tarafın daha agresif olduğu ve kavgaya daha yatkın olduğu genellikle bilinendir. Sonuçların Kürt öğrenciler aleyhine sonuçlanacak şekilde bitirilmeye çalışılmasını da anlamıyorum.
***
Ada Hospital’de yasa dışı kürtaj olayı patladı, sorumlu oldukları öne sürülen kişiler bir süre tutuklu kaldılar, yargılandılar, daha sonra tutuksuz yargılanmaları için serbest bırakıldılar. Bu arada da Ada Hospital, Sağlık Bakanlığı’nın yetkisine bağlı olarak üç ay kapatıldı ancak daha sonra üç dolunca açıldı ve Sağlık Bakanı da açıklama yaptı; “yetkimiz bu kadar, açmak zorundayız” dedi. Aniden baktık ki “Özel Sağlık Hizmetleri Kurulu” diye bir kurul çıktı ve Ada Hospital’in tekrar kapatılması kararı aldı. En azından benim böyle bir kuruldan haberim yoktu ama daha önce de ne Bakan’dan ne de sağlıkla ilgili herhangi bir merciden böyle bir kurulun varlığından söz edilmemişti ve böyle bir karar alınabileceği söylenmemişti. Karar bence doğru oldu ancak bu süreci de anlayamadım.
***
Bu ülkede o kadar çok anlaşılamayan konu var ki! Ama dünkü Akıncı-Yıldırım görüşmesinde Akıncı’nın altını çizme gereği duyduğu açıklamayı anladım. Binali Yıldırım; “Türkiye’de ne varsa Kıbrıs’ta da olacak” dedi ya… Akıncı “Bu sözü iyi niyetli söylenmiş bir söz olarak algıladığını” söyleme gereği duydu nedense!