Filiz Uzun
Annem “kızı olan anneler şanslı annelerdir” derdi. Çünkü sadece bir kız evlat doğurmakla kalmaz en iyi arkadaşını, yoldaşını, sır ortağını da doğurmuş olursun. Ve ölene kadar bu değişmez. Anne olduğumda henüz 28 yaşındaydım. Eski jenerasyona göre geç, şimdiki jenerasyona göre çok genç doğurmuştum. Elbette genç anne olarak sıkıntılar yaşamadım dersem yalan olur. Kızımla birlikte büyüdük sayılır. Ailemin en küçük çocuğu olarak annelik rolümü becerebileceğim konusunda hep kaygı duyulmuştur. Başarılı oldum mu anne olarak bilmiyorum ama güzel bir çocuk oldu kızım Helin Hersek. Sevgi dolu bir çocuk. Çok küçük yaşlarından beri hep olgun, iyi bir gözlemci, uyumlu bir çocuk oldu. Beni hiç üzmedi desem yalan söylemiş olmam.
Çocuğunu tek başına büyüten bir anne olarak zorlandığım çok zaman oldu, pes ettiğim, yorulduğum çaresiz kaldığım zamanlar, ama onun sevgisi ve bana verdiği güçle hep ayağa kalktım. Helin, hep akıllı bir kız oldu. Onda sevdiğim ve hayran olduğum en büyük özelliği ise durumu hemen kabullenmesidir. Her duruma erkenden uyum sağlaması. Kabulleniş erken iyileşmenin de önemli adımlarındandır. Her zaman başarılı bir çocuk oldu, hem derslerinde, hem sosyal hayatında, hem de yaptığı birçok işte. Yapmak istemediği hiçbir şeyi yaptıramazsın ona. Fakat yapıyorsa en iyisini yapmak ister. Çok şey öğreniyorum ben ondan, muhtemelen o da benden.
Helin 17 yaşında
Birkaç gün sonra 17 yaşına basacak. Tanrım, kocaman genç kız oldu, inanmaktan güçlük çekiyorum. Benimle aynı boy. Arkadaş gibi geziyoruz. Aslında o bir ergen fakat “ bu evde bir ergen varsa o da sensin” der bana. Hiç kimsenin yapamadığı şekilde eleştirir beni. Facebook’a çok fotoğraf koymamla dalga geçer hep, selfie fotoğraflarımla da. Tüm sosyal medyaları kullanmamla da. İngilizce telafuzumu düzeltir duru sürekli. Çok ilginç bir çocuktur Helin, fotoğraf çekmeyi sevmez, başarılarıyla övünmemi de. Ne facebook kullanıyor ne instagram. Bilgisini paylaşmayı çok sever, bildiklerini anlatmayı da. Çok yardımseverdir. Maddi hiçbir şeye değer vermez.
Ergen annesi olmak
Bu aralar benimle fazla zaman geçirmek istememesi üzüyor beni. Kendi sosyal grupları var. Arkadaşlarıyla olmaktan daha çok keyif alıyor. Üzülüyorum tabi. Ayda bir kez de olsa anne kız gecesi yapıyoruz. Ne güzeldi eskiden, her yere beraber giderdik. Birçok şeyi birlikte yapardık. Şimdi “git arkadaşlarınla takıl” diyor bana. Bu duruma alışmam zor oldu açıkçası. Panikledim. En iyi arkadaşımı kaybediyorum kaygısı yaşadım.
Helin doğduğu günden beri tek gayem mutlu ve özgür ruhlu bir çocuk olmasıydı. Doğduğu günden beri ilmik ilmik ördüm ona kanatlarını uçsun diye. Hiçbir şeye, hiç kimseye ve hiçbir yere bağımlı olmasın diye. Bu arada hem annelik hem babalık yaparken kendi kanatlarımı çıkarıp bir kenara kaldırdım. Elbette bir süreliğine. O, gün gelip uçtuğunda benim yanımdan, takacağım ben de kanatlarımı yine, yeniden. Özgürce uçabilsin diye hazırladım da ben kızımı sanırım ben kendimi tam olarak hazırlayamamışım. Helin’le geçireceğimiz zaman daraldıkça üzülmeye başlıyorum. Biliyorum hiçbir zaman birbirimize uzak olmayacağız. Nerede olursak olalım hep birbirimize sevmeye devam edeceğiz. Çünkü biz anne-kızdan öteyiz. Birbirimizin en yakınıyız. Benim ondan, onun da benden başka kimsesi yok. Biz birbirimize bağlı ama asla bağımlı olmadık.
Bu aralar büyük büyük laflar ediyor bana. Dumura uğruyorum resmen. Radikal olmakla suçlamıştı beni en son. 2 gün kendime gelemedim. Tokat gibi geliyor bazı lafları bana. Ergen diyorum sonra. Geçecek diyorum. Sonra, başım ağrıyor desem nasıl dört dönüyor etrafımda. Ya da biri beni kırsa nasıl koruyor, kolluyor beni. Oh diyorum seviyor beni. Geçecek bu günler. Sonra yine eskisi gibi çok yakın olacağız.
Çok şey öğreniyorum ondan. Psikoloji ve sosyoloji alanlarına yöneldi birkaç yıldır. Okumadığı yayın, kitap kalmadı. Sürekli her davranışımı tahlil ediyor. Üstümde deneyler yapıyor. Çok önemsemiyormuş gibi yapsa da her konuda fikrimi soruyor. Tartışıyoruz. Öğrendiği her yeni şeyi gelip bana anlatıyor. Uzun uzun analizler yapıyor günlük hayattan örnekler veriyorum ona. Çok şey öğreniyorum ondan, hayran kalıyorum tahlil yeteneğine. Bir karar vermesi gerektiğinde “sen olsan napardın?” diye sorar, ben de uzun uzun anlatırım. Ama yine bildiğini okur. Sonra sen haklıydın, yanıldım demesini de bilir.
Sakinliği deli ediyor beni. Benim hızlılığım da onu. Nasıl birbirimize katlanıyoruz bazen ben bile şaşıyorum. Saat ve zaman kavramı yok, hiç yok. Aksesuar olarak kullandığı bin tane saati var ama asla bakmaz. “1 saat sonra hazır ol” dediğimde en az 2 saat sonra çıkıyoruz evden. 5 dk’da hazırlanabilen biri olarak bana ceza gibi bu özelliği. Hep de “ ben yavaş değilim, sen çok hızlısın “ der bana.
Unuttuğum bazı duyguları onunla yaşıyorum yeniden. İlk aşık olduğunda ondan çok ben heyecanlanmıştım. İlk buluşması. İlk el ele tutuşması. Ne güzel duygular diyorum ona, doya doya yaşa.
Helin ve tango
Biz aslında üç kişilik bir aileyiz; ben, Helin ve diğer kızım Tango (köpeğimiz). Tango’yu doğduğu zaman sahiplenmiştik bir arkadaşımızdan. O gün bu gündür yedi yıldır bizimle. Ailemizin bir üyesi. Helin’in en yakın arkadaşı benimse çocuğum gibi. Helin tam bir hayvan severdir. Ben de. Hatta bazı insanlardan çok severiz hayvanları.
Spor delisi bir kadın olarak kızım hareketten nefret ediyor. Çocukken birlikte yürür birlikte bisiklet sürerdik oysa. Birkaç yıldır dersleri ve başka hobileri nedeniyle spordan uzak duruyor. Aslında iyi bir yüzücü ve tenisçi. Ama son birkaç yıldır dersleri nedeniyle sporu ihmal ediyor. Neyse ki müzik var hayatında. Piyano çalıyor. Ders çalışma molalarında piyanosuna oturuyor, rahatlıyor. Çok iyi bir müzik dinleyicisi ayrıca. Benim dönemimin tüm şarkılarını biliyor, yeni yeni keşfettiklerini de benimle paylaşıyor. Hade kalk bisiklet sürelim dediğimde tamam diyor ama hep vazgeçiyor. Bu aralar sınavlar bitti “hade sürelim” dedim. Olur dedi. Şaşırttı beni.
Helin’in her zaman bisikleti oldu, büyüdükçe yeniledik. Ben tekrar bisiklet sürmeye başladığım zamanlarda kendime yeni bir bisiklet aldığımda ona da almıştım. Yaklaşık 8 yıl önce. Birlikte bisiklet gruplarına katılır uzun yol bisiklet sürerdik. 8-9 yaşlarındaydı. Hiç yoruldum demez bize ayak uydururdu. Yeni arkadaşlar edinmiş, birçok insanla tanışmıştık. Bisikletlerle birçok festivale katıldık. Gitmediğimiz köy kasaba kalmadı neredeyse.
Sınavlar bitti ve sürdük!
Birkaç yıldır IGCSE, A level sınavları, okul dersleri derken çok yoğundu. Süremedik birlikte. Uzun zamandır performansı düştüğü için “çok zorlamayım seni” dedim. Kısa bir parkur belirledim. Kendi köyümüz Hamitköy’de sürmeye karar verdik. Kilometre olarak kısa görünse de birkaç yokuşuyla iyi performans yapılabilecek bir parkurdur. Ben zamanım kısıtlı olduğunda sürüyorum bu parkuru. 15-20 km’lik bir yol. 1-1.30 saatte tamamladık.
Kızımla uzun zaman sonra sürmek hayli zevkliydi.
İyi ki anne oldum
Anne olmak harika bir duygu. Ama gelişmemiş bir ülkede, hatta gelişmeye niyeti olmayan bir ülkede yalnız anne olmak çok zor. Yine de güzel yaşadık biz kızımla her şeye rağmen. Pahalı giysiler almak, lüks içinde yaşatmak değil iyi ebeveynlik. Zaman ayırmak, dinlemek, takdir etmek, hata yapmasına da müsaade etmek ve birlikte eğlenmektir. Biz birlikte çok eğlendik Helin’le. Bu ergenlik bitsin eminim yine çok eğleneceğiz.
İyi ki doğdun Helin Hersek. İyi ki benim kızım oldun. Çok mutlu ol. Doya doya yaşa aşkını. Doya doya yaşa hayatı. Annen seni çok seviyor…