Bir kız çocuğu vardı, bahçede oynuyordu, saçları örgülüydü.
İlk yıllarımdı meslekte...
Trafik kazası olmuştu ve genç bir anne ölmüştü.
Evlerine gitmiştik.
Gözyaşlarının ve çığlıkların birbirine karıştığı evin arka avlusuna sığınmıştı çocuk.
O dönem henüz dijital fotoğraflar yok, karanlık odada siyah beyaz bir filmden bakmıştım gözlerine, o kızın...
Ağlamıştım, kırmızı ışığa gizlenerek, avuçlarımın içinden süzülen yaş gibi beyaz karta yansımıştı çocuğun hüznü...
* * *
Bir anne öldüğünde, çocukların hayatından da bir tutam toprağa karışır...
Kırılır oyuncakları...
Yalnızlaşırlar...
Ama bir çocuk ölürse eğer...
Bir de anne ölür mutlaka...
Her çocukla birlikte...
Yüreğinden bir enkaz kalır geriye, her annenin, her yeni ölümde...
* * *
Kıbrıs’ın acılarını en fazla analar içmiştir. Tortusuna kan sızmış bu toprakların dört bir yanında gözyaşı vardır, ağıtlar yakılmıştır Türkçe, Rumca...
Ve rutubetli duvarlarına kayıp çocuk fotoğrafları asılmıştır evlerin...
Aslında analar kayıptır, hayatın koynunda...
* * *
“Savaş gördük biz, göç gördük, çok çektik” diyen anaların çocuklarıydık.
Her zor zamanda bu sözlerle büyüdük.
Şimdi genç anneler var, savaş görmemiş.
O genç anneler, savaş eğitimine gönderiyor çocuklarını...
O genç anneler...
Savaş görmüş annelerin, barış görmemiş çocukları şimdi...
O genç annelerin çocukları halen cephelerde...
* * *
Şimdi dünyaya yayılmış milyonlarca anne var ve hepsi dünyanın en güzel çocuğuna sahiptir.
Öyle de...
Bu dünyada açlıktan ölen çocukların da anaları var... Gözaltında kaybolan çocukların da... Bir mülteci botunda nefessiz kalan çocukların anaları da var, bu dünyada... Belki bize çok uzak, belki bize çok yakın... “Bugün de ölmedim anne” diyen çocuklar var, her gün, her gece...
* * *
“Üşütme, iyi giyin...”
“Gecikme, vakitli gel ne olur...”
“Sen hasta olacağına ben olsaydım keşke...”
“Bebeğim, iki gözüm...”
Hep bu olsa dilekler, temenniler hep böyle olsa keşke...
* * *
Dünyada bu kadar çok zulüm varsa eğer, bu kadar çok hınç... Anaların elleri dokunmuyor diyedir, yeterince... Böylesine merhametsiz, kalleş, hoyratsa hayat... Kirli nehirler gibi bulanık akıyorsa eğer... Çürümüşse, kokmuşsa, kirlenmişse... Çok daha fazla ihtiyaç vardır, ana sevgisine...
* * *
Şimdi kaç çocuk varsa nöbette, elinde bir tüfek, cephanelik belinde, postallar tabanlarına yabancı, kepinde titrek çizikler... O kadar çok tedirgin ana vardır, yattığı yerde... Toprağında ya da yatağında fark etmez...
* * *
Annelere hediye mi istersiniz?
Çocukları çekiniz cepheden!