ANNEM VE KEMAL ABİ

Bir pencere ve iki insan ne kadar güzelleştirir etrafı demeyin. O iki dakikalık sohbet beni benden alıyor.

-

Aliye Özsoylu
a_freedom1988@hotmail.com

Pencere açılıyor; hoş beş derken ikili; yeni bir tarih için sözleşiyor. Pencere kapanıyor. Evde sadece o kişi geldiğinde açılır o pencere; haftada iki gün. Bir de yaz günleri esinti olsun diye… Hiç öyle düşünmeyin. Bir pencere ve iki insan ne kadar güzelleştirir etrafı demeyin. O iki dakikalık sohbet beni benden alıyor.

Kendi halinde bir insan Kemal Abi. Gri, en eski model arabasına biner, dikkatli olsun diye de değil o kadar gittiğinden olsa gerek yavaş yavaş uğrar mahalleye. Kendine has bir yürüyüşü ve çocuksu ses tonu vardır. Şapkayı ve spor ayakkabıyı çok sever. Kıyafetleriyle uyumsuz olsa dahi giyer. Aldırmaz modaya. Zaten modayı takip edecek kadar “çağdaş” olamadı hiçbir zaman. Yıllardır gözlük takar, ben onu bildim bileli. Arkasında duran gözlerle de hep güzel bakar, içi güler… Ben çok küçükken de “doğallık” denen şeyin en görünür halini hissederdim onda. Büyüdüm; hâlâ aynı his… Kaç kişi var ki her dönem sana aynı duyguları hiç eksiltmeden hissettirsin? Kemal Abi; eksilmeyen bir adam; eksik de olmasın. Kız çocuğuydum ama onun kahvesinde oğlanlarla “Street Fighter” oynadığım çok olmuştur. Kahvenin karşısındaki toprak alanda “pirilli” de. Şimdi hâlâ açar kahveyi ama canına, keyfine, anda arada bir… İçinde oyun oynamıyorlar artık, karşısında çocuklar da yok ama Kemal Abi hâlâ aynı… Kaç kişi etrafı şekil değiştirirken hiç bozulmadan, ısrarla aynı kalabilir ki? Kemal Abi; kaldı, kalsın da… İnsanlarla arası iyidir, kısa diyaloglar kurar, konuşurken aceleci davranır ve iletişim şekli akılda kalıcıdır. Hayvanlarla da ilgilidir. Koyunları var Kemal Abi’nin. Onları beslemek, büyütmek ve sütünden faydalanmak için nasıl bir zaman yaratır bilemem ama onun bu özelliği bizim evin penceresinde olmasına sebeptir. Evdeki yoğurdun lezzetinin yaratıcısı annem; ham maddesi Kemal Abi’dir. Çok severim yoğurdun evde yapılanını, pencerede konuşanlar benim ağız tadıma şenliktir. Anlaştıkları gün geldiğinde; annem “üreten” bir insanın heyecanı ve sabırsızlığıyla bekler Kemal Abi’yi. Saati de bellidir, günü de. Bir iki dakika geçince, unutulduğunu düşündüğü günlerde, zil çalar çalmaz, “Nerdesin be Kemal?” diye pencereye koşar. Babamla aramızda muzip bir espridir bu cümle. Güleriz ama en çok biz kaşıklarız o yoğurdu. Annem yapıp sonra da sonucunu bizim puanlamamıza bırakır. Yarattıklarının tüketildiğini gördükçe daha çok üretmeye başlar. Ve ürettikçe o pencere Kemal Abi’ye daha sık açılır. Annemin Kemal Abi’yi unutmadığı gibi Kemal Abi de annemi unutmaz. Kafasındadır onun takvimi, matematiğini de kafasının içinde yapar. Hangi gün kime, ne kadar süt dağıtacağını kafasında belirler ve annemi kırmak istemediği gibi kimseyi kırmak istemez. Bu yüzden de küsmezler Kemal Abi’ye; kırılmasın o da… Balığı çok sever bence. Bence diyorum çünkü bir gün pencere açıkken kokusu burnuna gider. “Afiyet Olsun, nerden alırsınız bu balıkları be Ata Abi?” diye sorar babama. “Ben de gidip almak isterim.” der. Annem kıyamaz Kemal Abi’ye, insan olan kimseye kıyamaz zaten. “Biz sana alalım Kemal” der ve pencere kapanır. Davet etmez içeriye çünkü bilir ki Kemal Abi, hep pencere mesafesinde durabilen bir adamdır. Bu konuşmayı duyar duymaz gülümsedim kendi kendime, beni görmedikleri bir odasında evimin. Bu cümleyi duyacağıma çok emindim çünkü “insan olmayı becerebilen, insan kalabilen” herkes düşünülür bizim evde. Annem düşünür ve düşündürtür. Bu yüzden oluştu yüzümde o gülümseme, şüphem olmadığından…

Kemal Abi yemiştir o balığı… Çok da sevmiştir. Annem de çok sevinmiştir. Bu iki insanın pencere ağzında paylaştıkları emekleri olduğu sürece kapanmasın o pencere uzun süreliğine. Bu kadar kötü şeye tanık olurken göz; bu kadar ağrıtırken kalbimizi yanı başımızda ve uzaklarda olup bitenler; haftanın iki günü de olsa dibimde gerçekleşen bu az bulunur değere tanık olmak ne büyük keyif… Açın pencerenizi; tatlı tatlı gelsin o esinti; nefes aldığınızı hissedin…

Dergiler Haberleri