Anti-Militarist Laila

Feminist Atölye; Kadına yönelik şiddet, ataerkil sistem içerisinde kurgulanan toplumsal cinsiyet rollerinden “erkeklik” tarafından uygulanan, bireyler üzerinde güç ve denetim sağlamaya yönelik her türlü eylemi içerir

Feminist Atölye (FEMA)

info@feministatolye.org

 

antimilitaristlaila@feministatolye.org

 

Kadına yönelik şiddet, ataerkil sistem içerisinde kurgulanan toplumsal cinsiyet rollerinden “erkeklik” tarafından uygulanan, bireyler üzerinde güç ve denetim sağlamaya yönelik her türlü eylemi içerir. Diğer bir anlatımla, kadına yönelik şiddet kadınlar üzerinde otorite ve denetim kurumak yoluyla onların kendilerini var edebilmesini engellemek anlamına gelir. BM’nin yapmış olduğu tanıma göre kadına yönelik şiddet, kadınlara fiziksel, cinsel ve psikolojik zarar veren ya da verebilecek veya kadınların acı çekmesine neden olabilecek, gerek kamusal gerek özel alanda yapılan bu tip davranışlara yönelik tehditleri ve kadınların özgürlüğünün zorla kısıtlanmasını da içine alan her türlü cinsiyetçi davranışı içerir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere kadına yönelik şiddet, bizim toplumumuzdaki yaygın anlayışın aksine sadece fiziksel şiddeti değil, bunun yanında duygusal, ekonomik ve cinsel şiddeti de içerisinde barındırıyor.  Tabi ki fiziksel şiddet, diğer sayılan şiddet türlerinin gerçekleştirilmesi esnasında da vuku bulabilir.  Sözü edilen şiddet türlerini, sınırlayıcı olmamayı göz önünde tutarak, birtakım örnekler aracılığıyla tanımlayabiliriz.

 Duygusal şiddet içerisine kadını küçümsemek, özgüvenini yitirmesine yol açmak, aşağılayıcı sözler söylemek, kendisini ruh hastası olarak görmesine yol açmak ya da uygulanan şiddeti inkâr etmek, kendisini yalnız hissettirmek, kişiliğine ve kişisel tercihlerine saygı göstermemek, onu yargılamak ve suçlu hissettirmek gibi davranış ve durumlar girer.

Ekonomik şiddet ise kadının çalışmasına izin vermemek, kadının parasını elinden almak, harçlık vermemek ya da harçlığını kısıtlamak, ailenin geliri konusunda kadına bilgi vermemek, eşit işe eşit ücret ödememek, harcama/yatırıma karar verenin erkek olması, sosyal güvencenin olmaması, kadının kariyerinin engellenmesi, kadının maaşına el konulması gibi tutumlar içerir.

Cinsel şiddet,  kadını istemediği cinsel davranışlara zorlamaktan tecavüze, kadına “bekâret” konusunda baskı uygulamaktan tacize, kadının cinsel tatmin yaşamasına önem vermemekten kadın sünneti gibi hususlara kadar çok çeşitli baskı ve denetim mekanizmalarını kapsar. Daha önceden de aktarıldığı üzere, verilen örnekler sınırlayıcı nitelikte değil, sadece kadına yönelik şiddet türlerine ilişkin bilgi vermek maksatlıdır.

Şiddete maruz kalan bireyler üzerinde oluşabilecek etkiler olayın yaşandığı an ile sınırlı kalmıyor, hayatları boyunca baş etmek zorunda kalacakları bir takım derin izler de meydana geliyor. Söz konusu izleri kısa süreli ve uzun süreli, yani şiddet bittikten sonra bile devam eden, etkiler olarak sınıflandırabiliriz. Kısa süreli etkiler, “öğrenilmiş çaresizlik” diye adlandırılan, yani kadının olaylar karşısında kendisini pasif hissetmesi ve olayları değiştirmek için yapılabilecek hiçbir şeyin olmadığı inancına kapılması başta olmak üzere, kabuslar görmesi, tetikte uyuması, uykusuzluk yaşaması, depresyon, ölüm isteği ve intihar düşüncesine kapılması, kendini koruma amacıyla cinayet, öfke ve başkalarına yönelebilen öfke patlamaları yaşaması gibi sonuçlar barındırır.

Uzun süreli etkilerde ise toplum ve çevreden soyutlanma, kendini algılama zorlukları, endişe ve panik atakları, kendine zarar veren davranışlar, cinsel hayatta zorluklar, düşük özgüven, değersizlik ve yetersizlik duygusu sayılabilir.

 Tecavüz, kadınların yanında erkeklerin ve çocukların da maruz kalabilecekleri bir durumdur. Özellikle erkek çocuklarına yönelik oluşan, zaman zaman Kıbrıs’ta da yaşanmakta olan pedofili vakalarından da bunun farkına varabiliriz. Buna rağmen şiddeti uygulayanın istisnalar dışında erkekler olduğu biliniyor. Bu sebeple şiddetin önlenebilmesi için erkeklerin de kadınlar ile birlikte mücadele etmesi büyük bir öneme sahip. Toplum içerisinde yaygın olan efsanelerden biri eğitim ve ekonomik durumu “yeterli” olmayanların şiddet uyguladığıdır. Hâlbuki bu inanışın aksine birçok araştırma şiddeti uygulayanın ya da kendisine şiddet uygulananın ekonomik, sosyal, eğitim, etnik köken v.b farklarının pek de önemli olmadığını gösteriyor.  Kısacası sayılan hususlar şiddet söz konusu olduğunda herhangi bir önem teşkil etmiyor. Tam da bu noktada Feminist Atölye olarak başlattığımız bir imza kampanyasından bahsedebilirim.

 Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Sözleşmesi” diye isimlendirilen uluslar arası belge, kadına yönelik şiddete ilişkin önemli düzenlemeler getiriyor. Sözleşme toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının, kadına yönelik şiddeti önlemede önemli bir unsur olduğunu şiar edinmiş ve sadece şiddet içeren suçların ve buna yönelik uygulanacak yaptırımların ne şekilde düzenlenebileceğini değil, ayrıca devlete şiddetin ortadan kaldırılabilmesine yönelik bir takım sorumluluklar da yüklüyor.  Bunlar içerisinde şiddete maruz kalan ya da kalması ihtimal dahilinde olan kadınların ve çocuklarının korunmasına ilişkin yasal ve diğer önlemler ( sığınma evi, telefon yardım hattı, tıbbi ve adli yardım v.b) almak; toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya ve böylece şiddetin önlenmesine dair üretilecek politikalar geliştirmek ve alınacak tedbirlerin tüm ilgili taraflarla ( parlamento, hükümet yetkilileri, insan hakları kurumları, konu ile alakalı çalışan dernekler v.b) istişare içinde uygulanmasını sağlamak Taraf Devletlerin yükümlülüğünün bir kısmını oluşturuyor. KKTC uluslararası arenada,  siyasi ve hukuki olarak tanınmış bir devlet olmasa dahi söz konusu sözleşmenin yasa olarak meclisten geçirilmesi onun iç hukukun bir parçası haline getirilmesi için yeterlidir. Böylece devlet sözleşmede düzenlenen yükümlülükleri yerine getirmek durumunda kalır, getirmemesi halinde ise sözleşmede yer alan düzenlemelere ilişkin hak aramaya yönelik yargı yolu açık hale getirilmiş olunur. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kavuşturulması, ortadan kaldırılması için siz de bir imza atıp, kampanyaya destek verirseniz şiddetsiz bir dünyanın yaratılmasına katkıda bulunmuş olursunuz.

 

Kıbrıs’ta, kadına yönelik şiddete dair duyarsızlığa karşı sesimizi yükseltmek ve kadına karşı şiddeti önlemek konusunda önemli araçlardan biri olan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin bir an önce KKTC meclisinden geçmesi için imza vermek isteyenler, aşağıdaki adreslerden kampanyaya katılabilirler:

http://imza.la/ak-kadina-karsi-siddet-ve-ev-ici-siddetin-onlenmesi-sozlesmesi-kibris-ta-kabul-edilsin

www.feministatolye.org

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri