AR-SIZLIK

Sami Özuslu

 

Vatandaş kan ağlıyor. Gençler iş bulamıyor. Asgari ücretli sürünüyor. Orta direk çöktü. İnsanlar perişanları oynuyor.
Ama ‘devlet malı’ var. Hani ‘deniz’ ya…
Yemeyene ‘domuz’ deniyor.
İşte ‘domuz’ olmamak adına, kimileri ‘yiyor’ o malı…
Hem de dalga geçercesine…

*  *  *

Nazım Çavuşoğlu bunun en son örneğini verdi bize mesela…
Devletin ‘benzin’ini ve devletin ‘araba’sını kendi özel/siyasi işleri için kullandı.
Tepe tepe…
O kadar ki, üç ayda 95 defa süratten kameralara yakalandı
Yetmedi.
Döndü, o kamera cezalarının affını da istedi.
Polis ‘yok’ dedi.
Bir zamanlar Hüseyin Özgürgün’e yapılan ‘kıyak’ bu sefer olmadı.
O radar cezaları tarihe ‘Özgürgün’ün ayıbı’ diye not edilmişti.
Şimdikiler de ‘Çavuşoğlu’nun ayıbı’…

*  *  *

‘Devlet malı deniz, yemeyen domuz’ sözüyle çürümüşlük anlatılır aslında…
Sağ siyaset öylesine çürüdü ki…
Kokular kilometrelerce uzaktan duyuluyor!
Pis.
Çirkin.
Ayıp.
Yazık.
Utanılası durumlar bunlar.
Kare bulmacalarda sorulur, ‘utanma duygusu’ diye…
İki harflidir.
Kısacık.
Ama önemli: Ar…
Tersi?
Arsızlık!

*  *  *

Nazım Çavuşoğlu’nun o otomobile ihtiyacı mı vardı seçim döneminde?
Makam Mercedes’inin plakasını söktürüp yerine ‘sivil plaka’ taktıracak kadar, ‘hileli’ sayılabilecek işlere başvuracak bir ‘dar’ durumu mu var maddi açıdan?
Göz göre göre seçim yasaklarını çiğnedi.
Üç ayda 95 defa trafikteki sürat sınırını aştı, trafik suçu işledi.
Sonra –hiç sıkılmadan- polise ‘cezaları silin’ diye yazı da yazdı.
Pişkinlik değilse nedir bu?
Toplum bunları hak etmiyor hiç…
Yoksa ediyor muyuz?
İyi ki polis müdürü o ‘arsız teklif’e –geçen sefer Özgürgün’e yapıldığı gibi- ‘tamam’ demedi.
İyi ki bir önceki olaydaki gibi polis de o ayıba ve yasa dışılığa ortak olmadı.
İyi ki basın olayı kamuoyuna duyurdu ve toplum kimin ne olduğunu bir kez daha anladı.
İyi ki ‘ar damarı’ hala çatlamayanlar çoğunlukta…
İyi ki…