Fayka Arseven KİŞİ
Eski Sağlık Bakanı, DP Milletvekili Mustafa Arabacıoğlu Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün kızının mezuniyet töreni için kalabalık bir kafile ile devletin imkanlarını kullanarak İstanbul’a gitmesini etik bulmadığını açıkladı.
YENİDÜZEN’e konuşan Arabacıoğlu “Eğer Başbakan kendi özel işi dolayısı ile gitmişse kendi imkanlarını kullanmalıdır. Devlet adamı gereği yapılması gerekir. Bulunduğu makam dolayısı ile devletin imkanlarını kullanarak, yurt dışına gitmesi etik değildir” dedi.
DP Lefkoşa Milletvekili Mustafa Arabacıoğlu ile bu hafta hem hükümet icraatlarını hem de sağlıkta yaşanan tartışmaları konuştuk.
Arabacıoğlu sağlıktaki ‘ikinci iş yasağı’ tartışmalarına ‘ikinci iş yasağını kabul etmem’ diyerek, ‘doktorlar normal kamu çalışanı değildir’ dedi.
Sağlık Bakanı Faiz Sucuoğlu’nun ‘Türkiye’den Kıbrıslı Türk doktorları getiririm’ açıklamasını talihsiz bulan Arabacıoğlu, ‘Türkiye’deki Kıbrıslı Türk doktorlar niye gelsin’ diye sordu.
- Hükümet 1 yılını doldurdu. İcraattan çok aldıkları kararlardan dolayı mahkemeleri verdikleri vatandaşlıklar konuşuldu. Siz nasıl değerlendirirsiniz?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Önceden yapılması gereken işlemlerin daha sonra yapılması ve koşullu vatandaş yapılmasıyla ilgili doğru değildir. Yani atı arabanın arkasına değil de önüne koymak gibi…
Emirnameler ise bakış açısı… Ekonomik değeri var mı yok mu? Yine muhaceret affıyla ilgili olsun, seyrüsefer affıyla ilgili olsun… Yapılan emirnameler aslında bakış açısına göre değişir. O nedenle mahkemenin vermiş olduğu kararlara saygı duyarım.
Bunların dışında hükümetin icraat açısından geçmiş hükümetlere göre daha iş bitirici olduğunu söyleyebilirim. Özkan Bey (Yorgancıoğlu) ile çalışma fırsatı buldum. O dönemle kıyasladığımda gerçekten bu hükümet iş bitirici. Başbakan Ömer Bey (Kalyoncu)’nun olduğu CTP-UBP hükümeti döneminde ise sorunları çözmeden ziyade zamana bırakma vardı. Bir su konusu bir ekonomik protokol konusu oldu. Ama o kadar büyük bir protokolün içerisinde sorun yaratacak konular mıydı? Daha fazla üzerinde durmamız gereken konular vardı. Mesela mesai saatlerimizin protokole girmesini ben kabul etmezdim. Yani bir ülkenin çalışma saatlerinin protokolde belirlenmesi gibi… Ama bunlar bu hükümet döneminde sonuçlandı. Gençlik Koordinasyon Merkezi ile ilgili konu da gündeme gelmişti. O konuda da bir takım tepkiler oldu. Tepkiler yerlidir, yersizdir yorumunu yapmak istemem ama orada ne idi? Dozunu aşan söylemler beni üzdü. Her şeyi hoşgörü ile karşılamama rağmen dozu aşan söylemlerin olması beni üzdü. Yoksa günün sonunda biz de bu ülkenin insanlarıyız. Gençlerimizin geleceği ile de kaygılar yaşıyoruz. Eğitim Bakanı olduğum dönemde de bir okulumuz için tavrım netti.
Bütçe geldi ondan sonra da bir takım önemli yasalar geçti. Her hükümet icat yaptığı sürece bir takım kişiler tarafından eleştirilebilir. Ama daha şeffaf bir hükümet olmasından yanayım ben. Her konuda hesap verebilir bir hükmet olmalı.
- Şu an ki hükümet şeffaf ve hesap verebilir bir hükümet mi? Siz hem hükümet ortağı hem de bir vekil olarak hükümetten şeffaf bilgi alabiliyor musunuz?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Sorduğum şeylere yanıt almadığım da oldu. Ama almadım derken, üstüne gidip de alamadığım için değil. Bir konuyu açarım, talep ederim ama bana bunu vermezsen ikinci kez seni arayıp da ‘bana niçin vermedin’ diye sormam. Beklerim onlar bana geri dönüş yapsın. Çünkü bir şekil konuyu ben pişirdim, bir noktaya getirdim sonucunu da vermeni beklerim. ‘Vereceğim’ dedin ama vermiş olduğu bilgi yetersizdir.
- Sağlıkta ciddi sorunlar yaşanıyor. Siz de sağlık alanında hizmet veriyorsunuz. Ne olacak sizce?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Sağlıkta ciddi sorunlar var. Ama bu sorunlar bugünkü hükümetin sorunları değildir.
- Sağlık Bakanı diyor ki Ağustos’ta yeni bir sistem ile kamuda çalışan doktorların ikinci iş yasağını uygulayacağını söylüyor.
- Mustafa ARABACIOĞLU: İkinci iş yasağını hiç kabul etmem. Doktor bir kere memur değildir. Memur ise doktor memur gibi çalışma şartları olur. Biz hangi ortamda olursak olalım mesleğimizi icra etmekle yemin veren kişileriz. Ha sen Kıbrıs gibi bir yerde mesleğimi sadece hastane alanı içerisinde sınırlamak ve hastane dışında bu küçük toplumda benim evime gelen birine ‘ben bakmayacağım’ demenin ben mantığını kabul edemem.
Gönyeli’de ben kliniğimi kapattığımda herkes evime gelirdi. Ben bugün o insanlara yok deseydim bugün çıkıp da Gönyeli’de insanların yüzüne bakamazdım. Çünkü ‘evine gittik de bizi kapıdan kovdu’ diyeceklerdi. Dolayısıyla benim düşüncem fırsat eşitliğini ortadan kaldırırsak ben bütün özel hekimlerin kamuda çalışmalarını teklif ederim. Hepsi gelsin Gardiyanoğlu da ( Serbest Çalışan Hekimler Birliği Başkanı) dahil olmak üzere sözleşme yapsın madem o kadar avantaj vardır. Bu fırsat eşitliğini bütün hekimlere tanınmasını istiyorum. Gelin sözleşme ile girin hastaneye, nöbetlere katılınız, sen de bu devletten paranı al. Ben bunu savunurum. İkinci iş ne demek? Verilen para ne kadar büyük olursa olsun sadece konu para değildir, manevi olayı da vardır. Sağlığın farklı bir şekilde gözden geçirilmesi gerekir. Buraya ben profesör de getirmem gerekir niye getirmeyim? Bu kadar büyük yatırım yaparım, bu kadar büyük hastanem var benim niye 3 profesör getirmeyeyim? Hem benim hekimlerim bu işten yararlanır hem insanlarımız yararlanır.
- Bu kadar zaman neden yapılmadı?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Artık dünya eski dünya değildir. Biz yasalarımızı yaparken, bugünkü dünyaya göre yapmaya çalışırız ama 10 yıl sonraki dünya bugünkü koşulların yetersiz olduğunu söyleyecek. Biz 60’lı yıllardan kalma kamu anlayışı ile kamuyu yönetmeye çalışıyor. Esas sorgulamamız gereken bu. Çağ değişti. Aynı şekilde eğitimde de geçerli. Bugünkü eğitim mentalitesi ile eğitim yürümez. Bu bir gerçektir. O nedenle diyorum ki daha ciddi reformlar istiyorum.
- Şu an sağlıktaki ikinci iş yasağı ile ilgili mahkeme kararı var.
- Mustafa ARABACIOĞLU: Mahkeme kararı var. Ama sistemi, yasayı değiştirebilirsin. Hekimler kamu memuru olmaz. Hekime ayrı statü verirsin, özlük haklarını daha farklı korsun. Bunları artık konuşma zamanımız geldi.
- Sizin bu yönde bir adımınız olacak mı?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Ben Sağlık Bakanı’na söyledim. Bir fırsat eşitsizliği varsa bu eşitsizliği ortadan gidermek lazım. Sağlık çalışanlarını kamunun dışına çıkaralım, sözleşmeli hekim olsun ve performansa göre değerlendirsin. Çünkü nedir herkes kamuya girdi mi ‘garantidir benim işim’ der. Hele barem içi ilerlemesi de otomatiğe bağlanmışsa niye adam uğraşsın, niye sorumluluk alsın?
- Vatandaşta aslında ikiye bölündü. Kimisi doktorların ikinci iş yapmasına destek veriyor kimisi kamudaki bazı hekimlerin kamuda çalışmayıp özelde kendi işinde çalıştığından yakınıyor. Bu nasıl aşılacak?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Hekim kendi işini yapıyor. Örneğin ben devlete çalışan biriyim, evimde tavuk beslerim, satarım. Gelir elde eder miyim? Ederim. Dairelerim vardır kiraya veririm. Gelirim olur mu? Olur. Devlette çalışırım tarlalarım vardır eker biçerim. Gelir var mı? Var. Bunları nasıl engelleyeceksiniz?
Sağlık sistemindeki bozukluk hekimin dışarıda çalışmasından dolayı değil. Performans kriteri yok. Esas sorun budur. Bir kişi yanlış bir şey yaptığı zaman hepsi yanlış yaparmış gibi algılanır. Sorun budur, sorun ikinci iş değildir.
- Ağustos ayında sağlık sistemini, doktorları, vatandaşı ne bekliyor?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Artış vermekle sorun çözülmez. Sorun 2 bin TL olayı değil. Hekimliğe 30 yaşından sonra başlarsınız. Liseden sonra en az yaklaşık 11 yıl eğitim görülüyor ve sürekli kendini yenilemek zorundasın. Böyle bir meslek grubudur hekimlik.
- Ama bu sorun uzun yıllardır yaşanan bir sorundur ve kamunun her alanında bu sorun karşımıza çıkıyor.
- Mustafa ARABACIOĞLU: Mahkeme kararı bir zorlayıcı faktör olacak. Bu zorlayıcı faktörle birlikte doğru yolu inşallah bulacağız.
- Sağlık Bakanı geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada Ağustos ayında döner sermayenin sisteme dahil edileceğini ve buna rağmen doktorlar kamudan ayrılırsa ‘yollar açık olsun’ ifadesinde bulundu. Ayrıca Türkiye’deki Kıbrıslı doktorları adaya getirebileceğini söyledi. Bu açıklamaları nasıl değerlendirirsiniz?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Bu talihsiz bir açıklamadır. Benim hekimlerim varken, onları hastanede tutamazken, sisteme dahil edemezken, dıştan doktor getirmek niye? Kıbrıslı Türk hekim niye gelsin? Bu şartları buradaki hekim kabul etmezken, Türkiye’den gelecek Kıbrıslı Türk hekimler niye kabul etsin? Getireceği hekimlere sözleşme yaparak daha çok para verecekse, buradaki hekimlere niye o parayı vermezsiniz derim aynı vasıfta ise. Ben Gardiyanoğlu’na da çağrı yaparım ‘gelsin, o da girsin.’ Kamu hekimliği zor hekimliktir. Niçin derseniz? Klinikte hasta bakarsınız ama zor vakaları hemen Devlet Hastanesi’ne sevk edersiniz. Benim gönderdiğim sorumlu vakayı kamudaki doktor iyi etmeye çalışır. Gardiyanoğlu bu yolu seçmemeliydi.
- Gardiyanoğlu’nun ötesinde bir olay artık yargı kararı var.
- Mustafa ARABACIOĞLU: Kamuda madem avantaj vardır. Serbest çalışan hekimlerin de bu avantajdan yararlanmalarını isterdim ben. Bu işi bu noktaya getireceklerine ama bir avantajı yok. Şimdi ben ofisimde yazdığım reçete ile hastalar hastanede emarını, tomografisini, tahlilin yaptırabilir mi? Evet. Kamu doktoru işini su istimal ederse cezai uygulama yapılsın ama ikinci iş yasağı tamamen mevzuat gereği alınan bir karardır. Bu mevzuatın değişmesiyle ilgili mücadeleyi de verecek olan hükümet olmalıdır. Ama bu döner sermaye ile veya maaşlara 2 bin TL artış vererek aşılabilecek bir sorun değildir.
‘Güya emir eriyiz’
- DP’de bir süre önce teknokrat kabine gündeme geldi. Siz de Meclis komitelerinde DP adına çalışan tek vekilsiniz. Bir rahatsızlığınız var m?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Teknokrat kabineyi Genel Sekreter Afet hanım gündeme getirdi, komitelerin verimliliği açısından. Bizi çağırırlar ‘filan saat gel’ güya emir eriyik, bize göre değil ama herkes kendine göre komite saatini ayarlar. Biz de emir eri gibi uymaya çalışırız.Bütün yasalara gerçekten katkı koymaya çalışırım. 1 veya 2 komitede olsam olduğum komitenin haftada 2 kez toplanma şansı olur.Ha Meclis’teki yasalarla ilgili sıkıntı var mı derseniz,var. Gelen yasalar tam değil ve bizim zamanımızı çok alıyor. Daha hazır gelseler yasalar Meclis’e daha hızlı görüşülür ve yasallaşır. Bu nedenle Merkezi Mevzuat Dairesi’nin güçlenmesi gerekir ki teknik olarak yasalar Meclis’e daha hazır gelsin ve Meclis’te ufak tefek dokunuşlar yapılabilinsin.
- Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın ’27 bin kişiyi vatandaş yaparız’ açıklamasını nasıl yorumlarsınız?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Söylem gereği olduğunu düşünürüm. ‘7 bin yaptıysam 27 bin daha yaparım’ gibi…
Yasal düzenleme yapmadıktan sonra Bakan’ın yetkisi ile vatandaş yapılabilir. Ama su istimal yapılırsa bu vatandaşlıklarda yani burada kalmayan, koşullara uymayan veya yasalara aykırı bir vatandaşlık yapıldıysa bunu eleştirebilirim. Ama vatandaşlıklarla ilgili Rum tarafının ilk ortaya koyduğu rakam 637 bindi. Ardından 700 bin, 800 bin oldu. Biz 220 bin de kaldık. Bunu hiç konuşan yok. Bu vatandaşlık olayı da bütün paylaşımda konuşuluyor. Federal bütçenin paylaşımından tutun da toprak konusuna kadar. Dolayısıyla vatandaşlık konusunda su istimal yapılırsa ona karşıyım ama bu ülkede doğan, büyüyenlerin vatandaş yapılması beni rahatsız etmez. Ama günün sonunda nüfus yapım değişecekse de onun yasal mevzuatı yapılır.
Kıbrıs sorunu çözülmeyecek ve Rum bizi bu sürecin peşine taktı. Rum’un piyonu olmaktan çıkmak gerek. Ama kendimizde şeffaf bir yönetimle bu toplumu yönetmeliyiz.
‘Etik değil’
- Geçtiğimiz hafta Ombudsman Emine Dizdarlı’nın Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün yurtdışındaki özel işleri için devletin kasasını kullandığı yönünde raporu var. Devletin kaynakları özel amaçlar için kullanılabilir mi?
- Mustafa ARABACIOĞLU: Eğer Başbakan kendi özel işi dolayısı ile gitmişse kendi imkanlarını kullanmalıdır. Devlet adamı gereği yapılması gerekir. Bulunduğu makam dolayısı ile devletin imkanlarını kullanarak, yurt dışına gitmesi etik değildir. Başka bir olay yaratarak da gidebilirdi. Ama dürüst davrandı, söyledi. Yanında o kadar kişi götürdü bilmiyorum ama o kadar kişi gerekir miydi, gerekmez miydi, bilmiyorum. Ben Sağlık Bakanı iken yurt dışına gittim. Özel bir ilaç firmasının daveti ile ama onların gösterdiği otelde kalmadım, TBMM’nin misafirhanesinde kaldım, bana sadece bir yemek ısmarladılar. Onlar buraya geldiğinde de ben kendi imkanlarımla onlara bir yemek ısmarladım. Benim de yapım bu.