Necati Niyazi Reynar, 1963’te Aredyu’dan “kayıp” edilmiş babası Niyazi Cemal’ı anlatıyor…
Aredyu’nun bütün Kıbrıslıtürk “kayıpları”nın gömü yerlerini bulmamda Kıbrıslırum okurlarım bana çok yardım etmişlerdi – tek bir “kayıp” hariç, Aredyu’nun bütün Kıbrıslıtürk “kayıpları”nın gömü yerlerini bulabilmiştik… Aredyu’dan bulunmayan tek “kayıp”, Niyazi Cemal’dı… Onun öyküsünü sevgili oğlu Necati Niyazi Reynar anlattı, biz de kaleme aldık…
Aredyu’dan 1963 yılının Aralık ayının son günlerinde Deftera’nın Kıbrıslırum polis görevlileri tarafından alınarak “kayıp” edilmiş olan Naim Hüseyin, Salih Mehmet ve Kemal Hüseyin’in gömü yerini, bir Kıbrıslırum okurumun çok değerli yardımları neticesinde Tseri köyünde bulmuştuk – bu yeri Kayıplar Komitesi’ne göstermiştik ve yürütülen kazılarda, onlardan geride kalanlar bir kuyudan çıkarılmış, DNA testleriyle kimliklendirme yapılarak defnedilmek üzere ailelerine küçük birer tabutta verilmişlerdi. Biz de cenaze törenlerine katılmıştık. Aynı şekilde Aredyu’dan Akaça’ya giderken “kayıp” edilen Şevket Cemal’ın gömü yerini de başka bir Kıbrıslırum okurumuz bize göstermiş ve biz de bu yeri Kayıplar Komitesi’ne göstermiştik. Yine burada yapılan kazılar ve ardından kimliklendirmede, Şevket Cemal’dan geride kalanlar ailesine defnedilmek üzere verilmiş ve biz de onun da cenaze törenine katılmıştık.
Fakat Aredyu’dan ilk alınan ve “kayıp” edilen Niyazi Cemal’ın gömü yerini bulamamıştık. O ilk alınan “kayıp”tı köyden – evinden yine Deftera’nın Kıbrıslırum polisi tarafından alınarak “kayıp” edilmişti.
Gecenin bir vakti onun evine gitmişler, kapıyı çalmışlar, kapı açılmayınca yatak odasının penceresini kırıp bir silah dayamışlardı içeriye ve “Ya dışarı çık, ya da karının önünde öldüreceyik seni” demişlerdi.
Çaresiz giyinip çıkmıştı – çıkış o çıkış, bir daha onu gören, sesini duyan olmamıştı… Duyulan tek ses, Niyazi Cemal evinden alındıktan hemen sonra, köyün çıkışında duyulan silah sesleriydi…
Çeşitli söylentiler mevcuttu: Köyün çıkışında, Kıbrıslıtürk mezarlığının yakınında öldürüldüğü anlatılmaktaydı. Fakat nereye gömülmüştü? Mezarlığa mı? Başka bir yere mi taşınmıştı? Bu sorunun yanıtını bulamadan, çok değerli eşi Havva hanım göçüp gitti bu dünyadan… “Kayıp” Niyazi Cemal’in yalnızca eşi değil, aynı zamanda kızı Aydın da göçüp gitti... “Kayıp”larının bulunmasını bekleye bekleye, acı içerisinde vefat ettiler ve geride kalan evlatları, aradan neredeyse 60 sene geçtiği halde, hala “kayıp” babalarının bulunmasını bekliyorlar…
Biz Niyazi Cemal’ın sevgili oğlu Necati Niyazi Reynar’la konuştuk… Sağolsun “kayıp” Niyazi Cemal’ın torunu Tacan Reynar bizi kırmadı ve babasıyla konuşmamız için bir röportaj ayarladı.
Biz de bu röportaj için çok değerli arkadaşımız, “kayıp” yakını Mehmedali Göçer’i davet ettik – o da bizi kırmayarak, gelip bize katıldı. Onun da kardeşçiği Naim Hüseyin, evinden alınarak “kayıp” edilmişti… Yıllar sonra bir okurumuzun göstermiş olduğu kuyuda, ondan geride kalanlar bulunup çıkarılmıştı… Bu masum gencin kardeşi Mehmedali Göçer de, Niyazi Cemal’in nasıl “kayıp” edildiğini ve nasıl birisi olduğunu anlamamıza yardımcı olmaya çalıştı…
“Kayıp” Necati Niyazi Reynar’la ve Aredyulu “kayıp” yakını Mehmedali Göçer’le, Niyazi Cemal’ın Aredyu’dan “kayıp” edilişine ilişkin röportajımız şöyle:
SORU: Aredyu’dan “kayıp” edilmiş olan Niyazi Cemal’ın oğlusunuz…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet…
SORU: Aynı zamanda Tacan Reynar’ın babasısınız…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet, evet…
SORU: Hangi sene dünyaya geldiniz?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: 1950 doğumluyum…
SORU: Niyazi Bey ne iş yapardı?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Madende çalışırdı, kamyonu vardı, maden taşırdı. Mitsero’dan Vasiliko’ya ve Ksero’ya…
SORU: Yani Mitsero’dan çıkan madeni Vasiliko’ya ve Ksero’ya limana götürürdü?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet. Nakliyeciydi yani babam…
SORU: Aredyulu’ydu?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet, dogma-büyüme Aredyulu’ydu.
SORU: Annenizin adı neydi?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Havva… Havva İbrahim. O da Aredyulu’dur.
SORU: Hayatta mıdır?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Vefat etti, iki sene var…
SORU: Kaç kardeştiniz?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Dört kardeşiz. Ben Necati, Caner, Aydın ve Yılmaz… Aydın kızkardeşimizdi, o vefat etti… Hasta oldu ve vefat etti…
SORU: Siz 1963’te 13 yaşındaydınız. Pek çok şeyi çok iyi hatırlarsınız…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet, hatırlarım. Kardeşlerin en büyükleri bendim, o zaman Lefkoşa’da ortaokula gelir giderdim. Atatürk Ortaokulu’na giderdim, Kız Lisesi’nin arkasındaydı, oraşta…
SORU: Sonra o bina, kütüphane oldu… Beliğ Paşa Konağı’ydı o…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet, evet…
SORU: Annem kütüphaneciydi da onun için hatırlarım ben bu binayı, çok iyi…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet, evet… Niyazi Ali Bey da müdürümüzdü… Sonra Amme Hizmeti Komisyonu Başkanı olduydu…
SORU: Yani siz hergün gider gelirdiniz Lefkoşa’ya, Aredyu’dan?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet, hergün gider gelirdim. Okula gelir, dönerdim otobüsnan.
SORU: Babanız nasıl bir insandı?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: İyi bir insandı, bonkördü… Ben küçüklüğümden bilirim, maddi sıkıntımız hiç yoktu. Hiç yani… Her onbeşte bir ödenirlerdi madenden. O zaman 80 lira, 100 lira, 120 lira arası para alırdı ki büyük paraydı… Evimiz da bolluk içindeydi. O zaman kutu sütleri vardı, evimize kasaynan gelirdi. Karpuz zamanı, bütün yatakların altı karpuz dolardı. Şekeri torbayla alırdı, o tip idi…
SORU: Anneniz evdeydi herhalde?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Annem evhanımıydı…
SORU: Babanız kamyonla taşımacılık yaptığına göre, “Teşkilat” herhalde bir şekilde kullanırdı, silah-milah
taşımak için?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Olabilir yani, bilemem onu ben… Olabilir yani… Büyük bir ihtimal köyün “Teşkilat başkanı” da olabilir, öyle bir ihtimalim var benim… Çünkü bir şey olduğunda biz küçükken, hatırlarım, hep bizim evde toplanırlardı yani yaşlılar, askerler hep bizim evde toplanırlardı.
SORU: Peki, Mehmedali Göçer dedi bana, ilk onu aldılardı köyden…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet, ilk onu aldılar. Hatta o gün biz okula geldiydik, o gün şu Atatürk büstünü falan kurşunladılardı, o da duydu olayları, aldı bisikletimi köyden, getirdi bana, Lefkoşa’ya geldi… “Kal” dedi bana “halanda…”
Halam da Kaymaklı’da kalırdı… Halam da Şefika’ydı.
“Onların yanında kal” dedi bana, “ta geçsin bu günler da ondan sonra ben seni alırım gene” dedi.
Ona da ısrar ettiler, “Gitme sen köye” dediler. “Yok” dedi, tekrar kamyonla döndü gitti köye.
SORU: Kaçı olabilirdi o gün, tahmininiz?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Kendini aldıkları gün tahminim 25’iydi, 25 Aralık 1963’tü.
SORU: Size bisikletinizi bıraktığı gün?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: İki gün evveldi o, 23’ü falan…
SORU: Son görüşünüzdü o kendini…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet, son…
SORU: Sonra döndü köye, sonra ne oldu?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Köye döndü… Bir gün, iki gün sonraydı? Pazartesi akşamıydı, Salı, tam bilemem… Gece saat on-onbir gibi yatmışlar.
SORU: Gece aldılar kendini yani…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Gece aldılar, gece… Alan kendisini da polistir…
SORU: Deftera polisi…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Deftera polisidir. Annem bilir da kendisini… İsmini da bilir, hatta ifadesinde verdi da Birleşmiş Milletler’e, ismini da verdi… Geldiler, çağırdılar kendine. Hatta öyle çıkmak istemedi, yatak odasının penceresi vardı, pencereyi kırdılar ve dayadılar silahı, “Çık” dediler kendine “dışarı! Yoksa seni karının yanında vururum!” dediler kendine… O şekilde… Annemin demesi öyle…
O da yatırdı, kalktı, giyindi… Aldılar kendini, gittiler…
SORU: Annene bir şey demişler mi?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Yok, bir şey demediler.
SORU: Ertesi günü naptıydı anneniz? Veya aile?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Aile bir şey yapamadı… Ertesi günü her yer kapalıydı ya, hatta annem yeni ameliyatlıydı körbarsaktan, Şemsi Kazım kendini ameliyat.
Ertesi günü veya bir gün sonra, aldıktan sonra kendisini, ameliyatı açıldı annemin veya sıkıştı çok, getirdiler kendini Lefkoşa’ya doktora ve tekrar götürdüler geri köye. Yani getirdiler kendini Lefkoşa’da hastaneye, kontrol ettiler ve tekrar döndüler köye.
SORU: Ondan sonra naptıydınız?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Bir şey yapmadık. İki veya üç gün sonra da diğerlerini aldılardı Aredyu’dan…
SORU: Ondan sonra da köyden kaçtıydınız…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Ondan sonra da kaçtık köyden…
SORU: Kabaca tarihi hatırlar mısınız? Aralık’ta mıydı yoksa Ocak’ta mıydı?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Ocak’ta olması lazım… Geldilerdi Birleşmiş Milletler falan da nakliyemizi yaptılardı…
SORU: Herhalde İngiliz askerleriydi çünkü Birleşmiş Milletler daha yoğudu Kıbrıs’ta… Mart 1964 sonrası BM Barış Gücü tesis edildiydi Kıbrıs’ta…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Herhalde İngilizler’di… Barış Gücü var mızdı o zaman?
SORU: İngilizler BM Barış Gücü oldulardı bir süre, ta ki BM Barış Gücü askerleri Kanada vb. yerlerden gelene kadar… Tabii sonrasında da İngilizler BM Barış Gücü’nde yer almaya devam ettilerdi.
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Onların kontrolunda, onların vasıtasıyla nakliyemiz yapıldıydı.
SORU: Nereye gittiydiniz?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Aredyu’dan ayrıldık. İlk önce Çömlekçi Çiftiği’ne geldiydik, sonra da Meriç’e (Mora)…
SORU: Çömlekçi Çiftliği’nde ne vardı?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Bir şey yoğudu, boş evler falan vardı, oraya yerleştirdiler bizi, sonra ayarladılar ev Meriç’ten (Mora)… Ve sonra da Mora’ya taşındık.
SORU: Mora’da tanıdığınız vardı, yoksa Aredyulular’ı oraya yerleştirdiler?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Oraya yerleştirdiler. Hatta 1958’de da biz ayrıldıydık köyden, göç ettiydik. Yine Mora’ya gittiydik. İkinci defasında tekrar Mora’ya gittiydik.
SORU: Sonra oraya göçmen evi yaptılardı, Mora’ya…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: 1968’lerde? 1970’lerde? Öyle bir şey… Göçmen evi yaptılardı…
SORU: Siz hep Mora’da kalırdınız artık?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet, annem falan hep orada kalırdı. Ben Lefkoşa’daydım, kaldım Lefkoşa’da ben, okulda… Sonra 1966’da askere gittim. Askerden Türkiye’ye gittim okumaya. Sonra da çıktım geldim…
SORU: Aredyu’dan ayrıldınız, Mora’ya yerleştiniz. Babanız “kayıp” edildiydi… Bir anda anneniz dört çocukla kalakalmıştı… Çok iyi bir hayatı vardı annenizin, 80 lira, 100 lira aylıktan aniden kendini göçmen olarak bulduydu, dört çocukla… Nasıl geçindiydiniz ondan sonra, ne yaptıydı anneniz?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Annem çalışırdı, ova işlerine falan giderdi. Ondan sonra maaş bağladılardı. Şehit maaşı bağladılardı.
SORU: Ova işi derken, favetta falan?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet… Pamuk vardı o zaman, pamuğa giderdi, susam ekerlerdi, susama giderdi. Irgat olarak giderlerdi. Karpuz-kavun vardı, böğrülce falan… Mora’da giderdi bu işlere…
MEHMEDALİ GÖÇER: Hatta iaşe verirlerdi bize… Belli zamanlarda iaşe gelirdi. Yani Kızılay yardımı. Hatta bir defasında babama iaşe un verdilerdi ve babam eve geldiğinde, kurtlu çıktıydı un. Kurtlu çıktığı için un, gitti babam versin geri. Bey’in Ahmet idi komutan. Ahmet idi adı ve “Bey” derlerdi kendine. Babam bu kurtlu unu geri vermeye gittiğinde, tokat attıydı babama bu adam… Yaşlı adama tokat attıydı. Vermedi kendine…
Saklarlardı içeride bu malları, gurtlanınca da verirlerdi – yani bizim gelirimiz yoğudu çünkü… Biz da Mora’daydık. Aredyu’dan kaçtığımızda, elbiselerimiz üç-dört parça, aldık gittik. Hayvanlarımız yok, gelirimiz yok.
SORU: Zaten hayvanları anlattıydın, önceden gelip bazı Kıbrıslırumlar çaldıydı diye…
MEHMEDALİ GÖÇER: Evet, evet… Rumlar aldılardı onları hep yani…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Bir 58’de göç ettik, Mora’ya geldiydik gene…
SORU: 1958’de ne olduydu da Mora’ya göç ettiydiniz Aredyu’dan?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: İşte gene olaylar vardı, 58 olayları vardı.
SORU: Köyde bir şey oldu muydu?
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Köyde bir şey olmadıydı ama ücra köydü, azınlıktık orada diye öyle uygun gördüydü o zamanki yönetim…
MEHMEDALİ GÖÇER: “Teşkilat”…
SORU: “Teşkilat” emretti, göç ettiydiniz 58’de…
NECATİ NİYAZİ REYNAR: Evet. Geldik Mora’ya. 1960’ta Cumhuriyet kurulunca, köylünün bir kısmı döndüydü köye. Bir kısmı dönmediydi. Bazıları dönmediydi. 5-6 aile dönmediydi tekrar geri.
MEHMEDALİ GÖÇER: O zaman Denktaş izin verdiydi, dediydi ki “Bunların malları satılacak”… Kooperatif Merkez Bankası da kredi verdi kendilerine ve “Türk’ten Türk’e kampanyası”yla Rum’a satılmadıydı malları… Ve o bölgenin Türkleri aldıydı gene o malları…
DEVAM EDECEK