Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Doğu Akdeniz'de Kıbrıs Rum kesiminin tek yanlı enerji hamlelerinin doğurduğu gerginlikte Türkiye'nin kimseyle savaşmak niyeti taşımadığını belirterek "Umarım karşı taraf böyle bir cüretkarlığı göstererek Türkiye'yi güç kullanmak mecburiyetinde bırakmaz" dedi.
Euronews'e mülakat veren Arınç, İsrail ve Kıbrıs Rum kesiminin Akdeniz'de gaz ve petrol çıkarmak konusundaki işbirliği hakkında, “Akdeniz'de petrol arama konusu sadece Güney Kıbrıs ve İsrail'i ilgilendirmiyor. Diğer ülkelerin uluslararası hukuktan doğan hakları var. Bunlardan birisi Türkiye'dir. Ancak son zamanlarda ihtilaflı olduğumuz ve bazı konularda ayrı düşündüğümüz iki ülkenin birleşerek özellikle Türkiye'yi ve KKTC'yi rahatsız edecek biçimde petrol arama faaliyetine girişmesinin siyasi bir anlamı olmalı” dedi.
Piri Reis gemisinin donanma gemilerinin koruması altında Akdeniz'de arama faaliyetlerine başlamasının “bir rest olarak anlaşılmamasını” isteyen Arınç, uluslararası hukukun buna izin verdiğine dikkat çekti.
GEMİLERİMİZİ SAVAŞMAK İÇİN GÖNDERMİYORUZ
Euronews'de yarın yayımlanacak mülakatta, Arınç, Akdeniz'e açılan Türk savaş gemileriyle ilgili “Savaş gemilerimizi savaşmak için göndermiyoruz. Bir koruma faaliyeti içerisinde olacaklardır ve hukuka aykırı herhangi bir müdahale olursa buna karşı duracaklardır. Bu da haklarımız korumak için kullanacağımız argümanlardan bir tanesi. Dolayısıyla hiç kimseyle savaş yapmaya, kavga etmeye ihtiyacımız yok, niyetimiz de yok. Umarım karşı taraf böyle bir cüretkarlığı göstererek Türkiye'yi güç kullanmak mecburiyetinde bırakmaz” ifadesini kullandı.
Arınç, Türkiye'nin Akdeniz'deki enerji geriliminde AB'den beklentilerinin sorulması üzerine şöyle konuştu:
“AB hatasını düzeltmek için bence acele etmeli. O hatası da şudur: Güney Kıbrıs Rum kesimini tüm adayı temsil eder bir biçimde AB'ye üye olarak almaları belki AB tarihinde en büyük hatalardan birisi olmuştur. Biz birleşik Kıbrıs'ın her zaman yanında olduk. Bu konuda diplomasi faaliyetlerinin de devam etmesi gerektiğine inanıyoruz. Ancak kendi içinde ihtilaflı, bütünleşememiş bir toprağı üye almakla AB çok büyük bir hata işlemiştir. Bunu kendileri de zaman zaman itiraf etmiştir.
Şimdi realite şudur: Güney Kıbrıs Rum kesimi vardır ve adanın tamımını temsil hakkına sahip değildir. Dolayısıyla bu faaliyetleri tüm Kıbrıs'ın adına yaptığını ilan ediyorsa öncelikle AB 'dur bakalım' demeli. 'Senin buna hakkın yok' demeli. Ve Türk tarafının da kendi haklarını kullanması karşısında buna izin vermelidir. AB bu topluluğu (Rumları) içerisine almışsa bunun sonuçlarına da katlanacaktır. Bunun sonuçları kavga ve çıkar çatışması değil, adayı bütünleştirecek telkin ve tavsiyelerde bulunmaktır.”
MÜZAKERELER KESİNLİKLE DEVAM EDEMEZ
Arınç, Kıbrıs Rum kesiminin gelecek yılın ikinci yarısında AB Dönem Başkanı olması durumunda Türkiye'nin alacağı tavırla ilgili “Hiç bir şekilde müzakereler devam etmeyecektir. Bu dönemde meşruiyetini tanımadığımız tartışmalı bir konumda bulunan Rum kesiminin başkanlık yapması halinde mevcut itirazlarını ve blokajlarını da bildiğimiz için 'siz önce kendi içinizde bütünleşin tüm Kıbrıs'ı temsil eder hale gelin ondan sonra sizinle masaya oturacağız' diyoruz” ifadesini kullandı.
Başbakan Yardımcısı, Türkiye'nin Osmanlı'ya dönüş özlemi taşıyıp taşımadığının sorulması üzerine “Osmanlı'yla olan tarihi bağlarımızı inkar etmeden Cumhuriyet temelleri üzerinde ilerleyen bir ülkeyiz. Bizim Osmanlıcılık gibi bir hayalimiz yok. Yaptığımız işleri o hayale bakarak yapmıyoruz. Bugün sadece bölgemizde değil dünyadaki bütün hadiselerde Türkiye tavrını koyabilen bir ülkedir bu bizim vizyon olarak benimsediğimiz bir ilkedir” dedi.