Salı sabah Sim Tv’ye gittim, programa hazırlanıyorum, seste bir davudilik...
“Grip oluyorum” ya da “akşam o beytambalı çok buzlu içtim ondandır” dedim...
Ciddiye almadım!
Çay içtim, bir iki hap aldım falan...
Program bitti...
Öğlen eve geldim...
İştahım yok!
Sıfır iştah!
-*-*-
Oğlan uğradı...
Birlikte annemle babama gittik...
Yine iştah yok...
Allah iyiliklerini versin, harçlıcık verdiler her zamanki gibi...
Gülerek, şakalaşarak oğlanı işe bıraktım, eve geldim...
Akşama misafirimiz vardı...
Çok güzel insanlar; gayet rahat sohbet ettik...
22.00 gibi yattım ve bir şeyim yoktu!
-*-*-
Çarşamba sabah, boğazıma birileri zımpara çekiyor gibi uyandım!
Kıbrıslı zımpara demez, cam kağıdı der!
Böyle bir ağrı olamaz!
Saate baktım, 6 Şubat sabahı deprem de tam aynı saate olmuştu... Kıbrıs saati ile 03;17...
-*-*-
Yattım olmadı!
Kalktım olmadı!
Bir öksürük, bir tıkanma, bir burun akması derken hooop her burun akmasında olan oldu, sağ burun deliği kanadı!
Durdurduydum, durdurmadıydım derken sevgili karımı da daha çok perişan etmeyim diyerek aşağıya indim!
-*-*-
Yılmaz Özdil, Sözcü TV’den ayrılmış...
Gazeteden de ayrılabilirmiş...
Özdil aylardır Meral Akşener’ciydi, Bay Kemal’in aday olmasına karşıydı...
Çok da tın!
Benim boğaz çok kötü ya hu!
Bana ne Bey Kemal’den ya da Yılmaz Özdil’den!
-*-*-
Neyse, bir kaç tane kahve veya çay içersem, boğazdaki bu ağrı diner diye düşündüm!
Dinmedi!
Allah Allah, o da nesi; konuşamıyorum...
Ve üç – dört saat sonra programım var, yıllardır her 8 Mart’ta sevgili Doğuş Derya’yı konuk alırım...
-*-*-
Eşim işe gidecek, hazırlanıyor, “ben gidemem” dedim...
Hayatımda bir ilk!
33 yıldır gazetecilik yapıyorum, “ben hastayım gelmem” demedim hiç!
“Bugün yazamıyorum”um da hiç yoktu!
Çarşamba günü yazamadım!
Kımıldayamadım bile!
-*-*-
Neyse, Doğuş Derya’yı aradım, sabahın köründe, sesimin çıktığı kadarıyla durumu anlattım...
Akabinde Sim TV’de baş dakika sonra ekrana çıkacak olan sevgili Sami Özuslu’yla konuştum...
“Gardaş gelemeyeceğim, hayatta böyle bir şey gelmedi başıma, sesim çıkmıyor ve boğazımda birileri izmirillo yapıyor” dedim...
Ve neredeyse iki gündür kimseyle konuşamadım, arayanlara eşim yanıt verdi...
Gerçekten konuşmakta çok güçlük çekiyorum...
Bir arkadaşa mesajla anlattım, “sesin kısılsın diye beddua edenlerin bedduası tuttu, zivaniyayla gargara yap bir şeyin kalmaz” diye yazdı...
-*-*-
Üzerimdeki “ağır kıyafetleri” çıkardım, pijama eşofman karışımı yüklemeyi yaptım ve uzandım...
Bir ağrı bir ağrı!
Yan tarafta ustalar inşaatta uğraşıyor, benim boğazda ustalar cam kağıdına hatta izmirilloya devam ediyor!
-*-*-
Bu arada programa çıkamadık, “grip olduk” yazdık sanal medyaya, özür diledik...
Mesaj ve telefon yağıyor, bir yandan da ayıptır söylemesi, “seviliyor hissetmek, ağrıyı unutturur”lardayım ama olmaz, olmuyor...
Yok böyle bir ağrı...
-*-*-
9 Mart’ta konuğum sevgili Zeki Çeler...
Mesaj atıyorum, “yapamayacağız programı, haftaya kalsın gardaş, çok hastayım” diyorum, O’ndan da sevgi dolu bir mesaj...
-*-*-
Bu arada daha önce de anlatmıştım, bir kez daha anlatayım, halkla ilişkiler, tanıtım, reklam işleriyle uğraşan Medialife adlı şirketin elemanıyım...
Bu şirket beni tv kanallarına kiralıyor gibi bir durum var...
Menacerlik sistemi diyebiliriz...
Patronum benden küçük...
Yeğenim aynı zamanda...
Cem Vurgun...
Arıyorum, “konuşamıyorum” bile...
“Dinlen abi” diyor...
-*-*-
Ve Çarşamba ve Perşembe...
İki gün...
Allah, böyle bir ağrıyı, böyle bir acıyı, en kötü faşiste dahi vermesin!
Be arkadaş, değil tükürük, değil yarım yudum su, damla sıvı boğazdan geçmiyor!
Belim, sırtım, ayaklarım...
Yok böyle bir ağrı!
Ablam eczacı telefonda taktik veriyor...
Eşimin eniştesi doktor, ne yapmam gerektiğini anlatıyor...
-*-*-
Dünyanın en güzel bakıcısı şekline dönüşen karım, “Covid test” getiriyor; “yap” diyor!
Ve yapıyorum!
“Covid’sin canım” diyor...
Bir üst test daha!
Covid!
-*-*-
Aralık 2019’da başladı bu illet...
2020’de tüm Dünya’ya yayıldığında Ersin Tatar’la Londra’daydık...
Nasıl ama; havamı da basmış olayım...
O’ndan bir ay önce Finlandiya’daydım!
Turizm Fuarı’nda...
Turizm Bakanı da Ünal Üstel’di...
-*-*-
Neyse, 2020, 2021, 2023...
Neredeyse 2 buçuk sene geçti, Covid kovaladı, ben kaçtım!
5 ya da 6 kez aşılandım!
Devletimiz ne derse yaptım!
Artık “covirgin” değilim!
Gitti bizim covirginity!
Milli oldum!
Ama olmaz olsun!
Komik başkan!
Amma düştü ha!
Resmen uçtu!
Tatar ya hu!
-*-*-
Hani liseleri, ortaokulları geziyor ve “engin bilgisini” çok mütevazı bir şekilde gençlere aktarmaya gidiyor ya!
-*-*-
Efendim düşmüş ve gülmüşüz!
Efendim alay etmişiz!
Dalga geçmişiz!
-*-*-
Almanlar, ünlü golcüleri Gerd Müller’e “Bomber der Nation” derdi...
Ulusun bombacısı!
Ben o düşüşü ve ardından paylaşılan sağ ayakla sola çekip, sol ayakla attığı nefis golü görür görmez, sosyal medyada bunu yazdım!
Bomber der Nation!
Ulusun bombacısı!
-*-*-
Efendim çok iyi niyetle okullara gidiyormuş, son derece alçak gönüllü bir şekilde çocuklarla top oynuyormuş ve biz bunu görmüyormuşuz!
-*-*-
Abiler, ablalar, sevgili gençler, amcalar, teyzeler, hatta nineler ve dedeler!
Lütfen vazgeçin!
Etmeyin eylemeyin!
Ahlak dersi vermeyin!
Çok fena düştü!
Allah’a şükür hiç bir şey de olmadı!
Buna sadece gülünürdü ve güldük!
-*-*-
Haaa gelin çok ciddi şeyler konuşacaksak, okulun bahçesinde futbol oynanan zeminin neden beton olduğunu konuşalım!
Son derece sağlıksız değil mi!
-*-*-
Ha bir de şunu yazmak istiyorum...
“Bu düşüş ya da uçuşun haber değeri mi vardı yani?”
Bu soruyu soran uzman gazeteci danışmanlar çıktı!
-*-*-
Tatar’ın okulları ziyareti, basit bir haberdir ve değeri yoktur...
Ben bir gazetenin editörü olsam, bunu gazeteye koymam...
-*-*-
Tatar’a bu okullardan birinde, bir öğrencinin, “bunca acil yapılması gereken varken, neden Külliye?” diye sormasının çok ciddi haber değeri vardır... Manşetten veririm...
-*-*-
Ve düşüşü mü?
Lütfen gazetecilik öğretmeyin, yalakalıksa göreviniz, buyurun yapın!
Kardeşim, bundan komik, bundan eğlenceli, bundan yeni, bundan ilginç bir şey olamaz!
Tabii ki haber yapılır!
Hem de önden tam sayfa!
Alın size bir de başlık: Ulusun bombacısı bu kez bombalayamadı, uçtu!
-*-*-
Evet Kıbrıslıysanız, bu şekilde düşene gülünür!
Ben böyle düşsem, çok gülerim!
Kendi kendime!
Hem de katıla katıla!
-*-*-
Yok efendim iyi niyetle gitmiş de yok efendim, nehrin üzerinden yürüyerek geçse zaten bazıları “yüzme bilmiyor” diye yazacaktı da!
-*-*-
Çok komik düştü!
Ve yalan söylemeyin, tümünüz de güldünüz!
Allah iyiliğini versin, bizi güldürdü!
Hep güldürüyor!
Komik başkan yani!
Çok ciddilerini de gördük!
Ciddi veya komik fark etmez; toplumu için çözümü getiren lider olabilir mi yoksa yine papağan yine papağan mı?
Yaaaa!
Türkiye’de neredeyse tüm haber siteleri, Tatar’ın düşüşünü haber yaptı... Sputnik Haber Ajansı, “... Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar bir okul ziyareti sırasında öğrencilerle futbol oynadığı anlarda talihsiz bir kaza yaşadı” diye yazdı... Devletin adı da ilginç... Hani değiştirelim diyoruz ya... Kuzey Kore gibi... Kuzey Kıbrıs... Onların başkan da komik ama değil mi?