Simge ÇERKEZOĞLU
Kıbrıslı yönetmen ve film yapımcısı Antonis Pouliasis ile yolumuz “Divided Still” (Bölünmüş, Hala) belgesel filmi sayesinde kesişti. Yapımcılığını Dayanışma Evi’nin üstlendiği bu belgeselde, geçiş noktalarının hayatımızdaki önemi, Covid-19 pandemisiyle geçişlerin durdurulması, o günlerde yaşanan sıkıntılar, toplumlarda gözlemlenen endişe etkileyici biçimde gözler önüne seriliyor. Geçişlerin kapatılmaması için eylemlere katılan biri olarak bu proje kuşkusuz benim için çok anlamlı. Bölünmüşlüğün yarattığı sıkıntılara yenisinin eklendiği o günlerde, bilimsellikten uzak, keyfi kararlar sonucu geçiş noktaları kapatılmış, binlerce kişi mağduriyet yaşamıştı. Aklımda sürekli o günlerin bir daha yaşanmaması temenisiyle filmin yönetmeni Antonis Pouliasis’e ulaşıyorum.
Antonis Pouliasis ile sohbetimize kendisini tanımakla başlıyorum. Aslen Yunanlı olan yönetmen on iki yaşından bu yana Kıbrıs’ta yaşıyor. Kendisini Yunanlı’dan çok Kıbrıslı gibi hissettiğini söylüyor.
“Kendimi yönetmenden çok, filim yapımcısı olarak tanımlıyorum. Gerek kişisel, gerekse de ortak projelerde yer aldığım pek çok yapım var. Daha çok belgesel filmler çekiyorum tabii kısa filmlerim de var. Tamamen bana ait iki filmim var. Pek çok ortak projede de yer aldım. Ondan fazla uluslararası festivalde filmlerim yer aldı ki bu bence önemli. Pek çok sivil toplum örgütünde aktif olarak da çalışıyorum. Nicosia Üniversitesi’nde görsel iletişim sanatları eğitimi aldım. Daha sora Atina’da film kurgusu üzerine yüksek lisans yaptım. Tabii tüm bunların üzerinden çok zaman geçti. Gençlik zamanlarında yaptığım şeyleri çok önemsemiyorum doğrusu.”
“Yönetmen olmayı siz seçmezsiniz, buna seçilirsiniz”
Yönetmen olmaya nasıl karar verdiğini konuşuyoruz, soru hoşuna gidiyor, gülümsüyor. Yönetmen olmayı ben seçmedim, seçildim diyor.
“Aslında yönetmen olmayı siz seçmezsiniz, buna seçilirsiniz. Aniden boşluktan adeta size böyle bir duygu akar. Samimiyetle söylüyorum ki ben seçmedim. İlk başta editörlükte bu işe başladım. Bir belgeselde editör çok önemlidir. Çünkü aradığınızda hikaye mutlaka bulursunuz ama o işin çok ham halidir. Tamamlanmamış yapboz gibi önünüzde durur. Önemli olan onu bir araya getirip, anlamlı bütünü oluşturmaktır. Nereden başlayacağınız, nasıl geliştirip sonunu getireceğiniz önemlidir. Bunun yanında doğru sahneye, sese karar vermek de elbette işin özüdür. Tabii tüm bu detaylardan sorumlu olduğunuz zaman size yönetmen deniyor. Ben kendimi bu şekilde tanımlamayı çok sevmiyorum, kendime film yapımcısı demeyi tercih ediyorum. Kulağa daha romantik geliyor. Bir şeyi yönetmek o kadar hoş duyulmuyor. Yönetmen bir filme dair her şeyden sorumlu olmak demek, çok güçlü bir ifade.”
“Benim işim gerçek hikayeleri yakalamak”
Film yapımcısı ve yönetmen olarak daha çok gerçek olaylar çalışmayı, insan hikayeleri anlatmayı sevdiğini, gözlem üzerine bir şeyler üretmeyi tercih ettiğini okuyorum. Antonis de bu tercihinin nedenlerini çok güzel ifade ediyor, hissettiği duygular bana çok tanıdık geliyor.
“Kişilik olarak her zaman bir şeyleri gözlemlemeyi sevmişimdir. İnsanların belli başlı olaylara verdiği tepkiler ilgimi çeker. Bilgi toplamayı, topladığım bilgilerden bir hikaye yaratmayı, insanlara bunları anlattırabilmeyi seviyorum. Senin de söylediğim tüm bu duygulara aşina olduğunu düşünüyorum. Sonuçta sen bir gazetecisin aslında sen de aynı şeyleri yapıyorsun. Röportaj yapmak da çok özel bir duygu, çok hoşuma gidiyor. Bir anlamda araştırma yapıyorum, bir şeylerin arayışı içine giriyorum. Bilgi topluyorum. Zaman zaman bunların fotoğraflarını da çekiyorum. Yeni bir şeyler keşfetmeye çalışıyorum. Açık söylemek gerekirse tüm bunlar yaparken de çok insanla çalışmayı sevmiyorum. Benim tarzım daha çok gözlemci olmak. Az insana yer vermek, özü yakalamak. Kurgu şeyleri de sevmiyorum. Benim işim gerçek hikayeleri yakalamak. Belki de bu kolayıma gidiyor. Işıklar kurmayı, set veya yeni bir atmosfer yaratmayı sevmiyorum. Güzel bir makn buldum mu, orada doğal çekimler yapmayı tercih ederim. Bunu bir oyun gibi görürüm. Anı yakalamaya çalışırım.”
“Sürekli yeni hikayeler bulmayı ümit ediyorum”
Hikayelerin zaman zaman karşısına çıktığını ama her zaman onlar üzerinde çalışmak yerine bir kenara kaldırarak zamanı geldiğinde gün yüzüne çıkardığını anlatıyor Antonis. Her şeyin doğru bir zamanı var sanırım.
“Zaman zaman hiçbir şey yapmadığım oluyor. Bir hikaye ile karşılaşıp onu bir kenara koyup hayata devam ediyorum. Birkaç yıl sonra aniden bu hikayeyi hatırlıyor ve üzerinde çalışmaya karar veriyorum. Tabii böyle aniden bana heyecan veren, hemen üzerinde çalışmak istediğim işler de oluyor. Duruma göre değişiyor. Bazen de bir konuyu bulduktan sonra, üzerine uzun uzun araştırma yapıyorum. Tabii bu çok bilinmez durum. Yarın aniden karşıma çok farklı bir hikaye çıkabilir. Aniden içinde bulunduğum duruma güldüğüm de oluyor. Düşünsenize bir hikaye bulup onu filme dönüştürmek için üstünden para harcıyorum, kimse bana para ödemiyor. Sonra kendime diyorum ki senin bu hikayen acama şimdi kimin umrunda. Çok zor bir iş bu. Sürekli yeni hikayeler bulmayı ümit ediyorum.”
“Geçişlerin durdurulması çok saçma, anlamsızdı bir karardı”
Sohbetimiz yavaş yavaş röportaj nedenimize geliyor. Yapımcılığını Dayanışma Evi’nin üstlendiği, “Divided Still” isimli belgesel filmi konuşuyoruz. Yönetmenliğini üstlendiği bu filmde, Covid-19 pandemisinde geçişlerin askıya alınması üzerine yaşanan sıkıntılar anlatılıyor. O zor günleri, verilen mücadeleleri yeniden hatırlamak insanı hayli etkiliyor. Pek çok festivalde kendine yer bulan belgesel, ayrıca İngilizce, Türkçe ve Yunanca altyazılı olarak artık youtube’da. Bir daha bunların yaşanmaması temennisiyle izlenmesini öneriyorum.
“Dürüst olmak gerekirse bu proje benim fikrim değildi.Daha önce farklı projelerde birlikte çalıştığımız, ortaya iyi sonuçlar çıkardığımız Dayanışma Evi’nden böyle bir çağrı geldi. Biliyorsunuz pandemi sırasında, uçuşlar, limanlar bile açıkken geçişler durudurulmuştu. Çok saçma, anlamsızdı bir karardı. Bu dönemi sıradan insan hikayeleri üzerinden anlatma fikri ile Dayanışma Evi bir çağrı yaptı. Ben de dahil oldum. Olayı anlatmak için onlarca hikayeye ulaşıldı. Birlikte çalışmaya karar verince öncelikle bu hikayeleri değerlendirdik. O günleri ne üzerinden anlatacağımız önemliydi. Aşk hikayesi de vardı, mağdur olan çiftler vardı. İşine gidemeyen insanlar vardı. Biraraya gelemeyen arkadaşlar vardı. Bu hikayelere Dayanışma Evi ulaştı, ben de kendi tarzımla bu hikayeleri geliştirerek izlediğiniz belgesel filmi yarattım.”
“Her şeyi unuttuk, sürdürülemez bir yapıda yaşıyoruz ”
En merak ettiğim detayı sona saklıyorum. Antonis’e Kıbrıs’ın geleceğini anlattığı film çekecek olsa, nasıl bir hikaye ortaya çıkardı diye soruyorum. Bir süre sessiz kalıyor, soru çok hoşuna gidiyor ama üzerine düşünülmesi gereken, derin bir soru olduğunu da ekliyor.
“Herhalde boş bir alan gösteriridim ilk başta. Doğa olabilir. Akamas ve Karpaz’dan görüntüler olabilir. Oraların tarihi, doğal güzellikleri. Devamında ortak noktalarımızı gösterirdim. Ortak hikayelerimiz, ortak kültürel miraslarımızı, cami, kiliseleri gösterirdim. Kıbrıs’ı hatırlatan, ortak kültürümüzün parçası olan şeyleri herkese göstermek isterdim. Sonra da dönüp bugün adayı ne hale getirdiğimize bakardım. Limasol ve İskele bölgelerini gösterirdim. Nasıl adayı bozup, yıktığımızı da anlatmak isterdim. Çünkü benim için oralar yıkıma uğramış yerler. Her şeyi unuttuk, artık kim olduğumuzu bile hatırlamıyoruz. Saçma sapan bir şeye dönüştük. Bazen burada ne yaptığımı kendime soruyorum. Sürdürülemez bir yapıda yaşıyoruz. Divided Still filmi içine de biraz bu duyguları katmaya çalıştım.”