Cumhurbaşkanı, Başbakan’a kızgın… Gazetecileri çağırıp basıyor fırçayı…
Başbakan altta kalır mı?.. Hemen Bakanlar Kurulu’nu toplayıp açıklama yapıyor…
“Cumhurbaşkanı, başbakan olduğu 14 ayda hiçbir şey yapmadı; yan gelip yattı” diyor…
Maliye Bakanı, kendi partisine transfer olmuş LTB Başkanı’yla basın önünde kavga ediyor…
Lefkoşa Belediyesi Başkanı Bulutoğluları, “İlgili konuyla ilgili suçlu gördüğüm Tatar’ın konunun içinde olmadığı ortaya çıkmıştır. Bir siyasi oyun oynandı ama kendi kazdıkları çukura kendileri düşecek (..) Arkadan kuyu kazma olayları yanlış şeyler. Kimse siyasi emelleri uğruna kötülük yapmasın. Siyaset gelip geçicidir (..) “Kendilerini dev aynasında görenler etraflarına korku ve tehdit saçmasınlar” sözleriyle kendi partililerini top ateşine tutuyor…
Maaşlarını geç alan çalışanlar, memurlar, hayvancılar, balıkçılar isyanlarda…
Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kendi gençlerine kızıyor… Denktaş Bey’in “AB Havuçtur; sakın kanmayın” sözlerini anımsatan sözler sarf ediyor; “Rumlar özellikle gençlerimizi, Kıbrıslı Türkleri AB pasaportu ile kandırıyor. 100 bine yakın Kıbrıslı Türk, Rum pasaportu almış durumda. Büyük çoğunluğunu gençler oluşturuyor. Öğrenci ve işsiz olan gençler Avrupa’ya okumaya veya iş bulmaya gidiyor. KKTC pasaportuyla vize gibi bir sürü engelle karşılaşmamak için Rum pasaportuna yöneliyorlar” diyerek kendi insanlarını oralarda suçlamaktan geri durmuyor…
O oralarda kendi insanlarına kızarken; CTP’nin “Kıta Sahanlığı Anlaşması”na ret oyu vereceği kararını duyan TC yetkilileri de küplere biniyor…
Akdeniz’de Gemileri Kaybolan Egemen Bey, “bağışlayıcı” sempatik gülüşünü bir yana koyarak; “Bu kararlarını gözden geçirsinler; Kıbrıs’ın Milli Dava olduğunu hatırlasınlar…” diyerek, aba altından sopa gösteriyor muhalefetimize…
Herkesin asabı bozuk anlayacağınız…
Bir öfke seli yükselip duruyor…
Bu işin sonu nereye varacak sizce? Kim el atacak; bu bozulan asapları düzeltmeye?
BİR EL GEREK
Doğan güne
bir şaplak gerek,
şöyle iri bir el
- izi kalacak-
şafağın pembe kalçalarında…
Ölü doğan bir günü daha
kim görmek ister
ömrünün mezarlığında…
İri kıyım bir el gerek
- güçlü bir şaplak -
boşaltmak için dünün
kirli, suyunu…
Eline çabuk bir el gerek
yaşatmak için
peş peşe gelen günleri.
Kağıda boşalan mürekkep
nasıl buluşturursa
(kesik kesik dizeleri)
öyle birleştirmeli günleri
- ki, hafta olsun,
ay olsun,
yıl olsun günler. -
Yoksa ne anlamı kalır
Yüce Tarih’in !..
01-08-2003
(Düşler isimli şiir kitabımdan)