Asgari Ücret 1000 Dolar’ı Geçti

Ünal Fındık

Yılın üçüncü asgari ücreti önceki gün işveren temsilcilerinin katılmadığı toplantıda net 35,180 TL, brüt 40,436 TL olarak belirlendi.

Devlet ve işçi temsilcilerinin katılımı ile gerçekleşen toplantıda mevcut asgari ücrete Hayat Pahalılığı oranı, % 19.99 ilave edildi.

Böylece yeni bir gelenek yaratılmış oldu. Bundan sonra kamu çalışanlarına ve emeklilere uygulanan HP oranı asgari ücrete de uygulanacak.

Bu yıl hükümet sene başı aldığı kararla yılda 3 kez HP ödeneği vereceğini açıklamıştı. Bu durumda asgari ücretliye de aynı oranda artış verilmesi haklı ve doğru bir karardır.

Bir ülkede yılda 3 kez tüm çalışanlara HP ödeneği vermek çalışanların alım gücünü hayat pahalılığına karşı koruyabilir mi?

Bizim ülkede korumadığını yıllardır yaşayarak görüyoruz. Ama kimse bu durumu değiştirme cesaretini gösteremiyor.

Aksine çalışanlar ve emekliler her HP ödeneğinin arkasından, hatta öncesinden mal ve hizmetlere uygulanan zam yağmuru altında ezilir.

Bu zam yağmurları sonucunda ülke çok daha pahalı hale gelir. Ülkenin pahalı olması da rekabet gücünü kaybeder.

Geçen yıl ve önceki yıl Güney Kıbrıs’tan hem çok fazla Rum, hem de çok fazla turist akaryakıt, alış-veriş, restoran ve diğer hizmetler için kuzeye geliyordu.

Şimdi bu tersine döndü. Biz akaryakıt dışındaki hizmetler için güneye gidiyoruz.

Yıllar önce ülke ekonomimizin öncü sektörü turizm olarak ilan edildi. Yıllar içinde buna eğitim sektörü de ilave edildi. Hatta bir ara eğitim sektörünün çok daha yararlı olduğu tartışılmaya başladı.

Bunu iddia edenler çok da haksız sayılmazlar. Çünkü turizm casinolu otellere hapis olunca, katma değeri daha yüksek olan ve halkın tüm kesimlerine hitap eden eğitim sektörü ülke ekonomisine çok daha fazla katkı sağlamaktaydı.

Önce ülkeyi çok pahalı yaptık. Ardından turizmi casinolu otellere terk ettik. Bu da yetmedi sahte diploma skandalı ile eğitimi bitirdik. Bu da yetmedi bazı ülkelerden öğrenci diye getirilen kişileri insan kaçakçılığına alet ettik.

Dahası eğitimin kalitesini hiç tartışmadık. Burada eğitim derken elbette bir sektör olarak görülen yüksek öğrenimi kast ediyorum. Bugüne kadar yüksek öğrenimde yalnızca niceliği konuştuk.

Önce üniversite sayısıyla övündük. Giderek sayının fazla olmasının sektörü ayağa kaldırmaya yetmediğini, bunun öğrenci sayısını ve çeşitliliğini artırmaya yetmediğini anladık.

Ardından bu yıl kaç öğrenci geldi, kaçı Türkiye, kaçı üçüncü ülkelerden ve kaçı KKTC’den olduğuna baktık.

Sayı arttığı zaman sevindik, azaldığı zaman üzüldük.

Hepsi bu.

Ama bu eğitimin devamlılığına yetmediği gibi, daha çok üniversitenin daha çok öğrenci anlamına gelmediğini yaşayarak gördük.

Ülkenin pahalı olması, altyapıların eksik ve yetersiz olması, ev kiralarının ve uçak biletlerinin astronomik fiyatlara gelmesi bir bütün olarak hem turizm, hem de eğitim sektörünü olumsuz etkiliyor.

Bu da doğrudan ülke ekonomisini geriletiyor.

Bu durumda devlet çalışanlarını ve emeklileri ödemekten başka hiçbir şey yapamıyor.

Yollar dökülüyor. Yol aydınlatmaları aylar, yıllardır doğru dürüst çalışmıyor. Devlet yeni okul ve hastane yapamadığı gibi, mevcut okul ve hastane binalarına da bakamıyor.

Ay sonu maaşları, borçlanarak da olsa ödeyebilen hükümetler kendilerini başarılı sayıyor.

Yol, su, elektrik, okul, hastane, hapishane vb. altyapı yatırımları Türkiye’ye bırakıldı. Türkiye yaparsa yapar, yapmazsa bugün olduğu gibi yollardaki çukurları bile doldurmaktan aciz halde çukurlara düşe çıka yolumuza devam ederiz.

Üstelik tarla gibi yollarda kullandığımız arabaların çoğu da lüks kalitededir.

***

Geldiğimiz konakta bu yapı artık sürdürülemez. Bu yapıyı değiştirmemiz gerekir.

Hatta yıkarak yeni baştan, çok daha işlevsel bir yapı kurabilirsek ülkemizin geleceği açısından çok daha güzel bir iş yapmış oluruz.

Aksi durumda yıllar yılları kovalayacak ve gün gelecek oturacak koltuk bile bulamayacaksınız. Çünkü o çok sevdiğiniz koltuklar altınızdan çekilip alınacak.