Hırsızları AKlayan; çocuk katillerini göstermelik cezalarla ödüllendiren; Osmanlı özentisi bir iktidarla yönetilen işgalci bir devletin “kanatları altında” demokrasicilik oynuyoruz ya…
Arada bir yaramaz çocuk(!) pirilisini dere yatağına cirilemeye görsün; ÇAT diye dağılıyor bizim “Defolu demokrasi”mizin camları…
Neymiş, bizi suya boğacak olan işgalcimize şükran çekeceğimize, kafa tutmaya kalkanlar varmış!
E, haliyle günlerini göstermek gerekirdi bu zındıklara… Belediye başkanını tutuklamadıklarına Şükür edelim(!).
Hatta okkalı bir de ŞÜKRAN çekelim; vitrinin çatlayan camına yapıştıralım…
Demokrasi de ne?
İnsan haklarııııı???
Onlar tarihte kaldı!..
Dünya’nın neredeyse yarısı savaş halinde… Göçler, açlık ve acı “kader” gibi sunuluyor insanlığa…
Milyonlarca insan, en temel haklardan bile yoksun…
Para’ya tapılan bu barbarlık çağında, kim hatırlayacak, 2300 yıl önce insafa gelen Ashoka’nın (Birleşmiş Milletler’den 2,000 yıl önce yayınlanmış, İnsan Hakları) Bildirilerini…
“Hiçbir yaşam formu katledilmeyecek veya kurban edilmeyecek. Diğer dinler eleştirilmeyecek. Yaşlılara, fakirlere ve kederlilere, hizmetli ve işçilere saygı gösterilecek.(vb.)” diye fermanlar yazdıran Mauryan Hanedanlığı imparatoru Büyük Asoka (M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış) Kalinga’yı fethederken uyguladığı zulüm ve vahşet sonrası dayanılmaz bir pişmanlık hissine kapılarak, budizm dinini benimsedikten sonra devlet yönetiminde ahimsa (mutlak şiddetsizlik) ilkesine sahip çıkmış, insan haklarına büyük değer vermiş; gereksiz hayvan kesimi ve yaralamayı kati bir şekilde yasaklamış; tebaasını din, dil, ırk farkı gözetmeksizin kendisinin eşiti saymıştır. Tüm reformlarını detaylarıyla Asoka Fermanları ile yayınlamıştır. (Sütunların, kaya ve mağara duvarları üstüne yazdırdığı bu fermanlar 33 kitabelik bir koleksiyondur).
Asoka’nın isminin anlamı gamsızdır. Mizacı da ismi gibiymiş. Ancak o katliamdan sonra; “Zafer nedir? Bir ülkenin ele geçirilmesi, yanında ölümü, katliamı ve sürgünü de getiriyor, sadece askerleri değil tüm toplumu yok edebiliyorsun” diye düşünüp; yaptıklarından büyük pişmanlık duymuş; köleliği yasaklamış, okullar, hastaneler, hayvan barınakları kurmuş…
Şimdi bize (ve bölge insanlarına) karşı her türlü zalimliği (topyekün yok olmamızı getirecek nükleer santral yapmak dahil) esirgemeyenler(!) Asoka gibi bir gün insafa gelir mi?
“Belki de onlar da büyük bir kıyım ve vahşet görmek isterler, insafa gelmek için!”diye düşündüm ama; iki dünya savaşı (Nagazaki, Hiroşima dahil), ve ardından artarak süren bölgesel vahşi savaşlar; soykırımları vd. PİŞMANLIK için yeterli değil mi?