Dila Şimşek
Kıbrıs’ın kuzeyinin ilk dizisi… Gençler, ellerindeki tüm imkânları kullanarak, 1960’ta geçen bir aşk hikâyesini ekrana yansıtıyor. Çekimleri başlamış olan dizi, yakında kuzey kanallarında yayınlanacak. Gençler ise heyecanlı. Tek istekleri ise, Kıbrıs’ın kuzeyinde dizi ve sinema sektörünün yaygınlaşması.
Dizinin senaristi ve yönetmeni Mertcan Mavi, üniversite son sınıf öğrencisi, 23 yaşında bir genç. Radyo TV ve Sinema bölümünde okuyor. Çocukluğundan beri en büyük hayali, medyanın bir parçası olmakmış. Lise yıllarında kendi imkânlarıyla yaptığı MaviMikrofon yayını ile Kıbrıs’ın gündeminden konuları insanlara sorarak videolar hazırlamış. Şimdi ise, en büyük hayallerinden birini gerçekleştirmek için ilk adımını attı. Kurduğu Elite Cast Ajansıyla, reklam, kısa video gibi projelerde, birçok insanı da bir araya getirerek yer almış. Senaryosunu kendisi yazıp kendi yönettiği ilk yerli dizi olan Aşk-ı Kıbrıs için ise çok heyecanlı. Mavi, Kıbrıs’ın kuzeyinde sinema sektörünün neredeyse olmadığını, bunu değiştirmek istediğini söylüyor. Tarih kokan bir aşk öyküsünü anlatan dizisi ile hem gençleri sanata kazandırmak, hem de kuzeyde ‘dizi’leri yaygınlaştırmak, bir ilk olmak istiyor…
Dizi için sosyal medya aracılığı ile ilan veren Mavi’ye, 600’den fazla kişi geri dönüş yapmış. Dizideki karakterler için ise, sadece 60 kişi seçilmiş. Sponsor sorununun en büyük sıkıntıları olduğunu söyleyen Mavi, projede yer alan tüm gençlerin ve yetişkinlerin, kendi imkânları ile, ellerinden gelenin ötesini yaptığını anlatıyor.
MERTCAN MAVİ (YÖNETMEN): EN BÜYÜK HAYALİM KIBRIS’TA DİZİ YAPMAKTI
“2016-2017 yıllarında üniversitede okurken en büyük hayalim Kıbrıs’ta dizi yapmaktı. Kıbrıs’ta sinema sektörü çok büyük bir eksik, böyle bir şey hiç yok. Ben öncelikle Türkiye’deki cast ajanslarının nasıl çalışıp ne yaptığını öğrendim, buraya dönünce kendi cast ajansımı açtım. Kıbrıs’ın tarihini oldum olası sevmişimdir. Ancak Kıbrıs’ın tarihi ile ilgili sadece film veya belgesel var, hiç dizi yok. Bir buçuk sene gerçek yaşanmış hikâyeleri araştırdım. Sonrasında da üç arkadaş oturduk, senaryoyu yazmaya başladık. Fakat onlarla yolumuz ayrıldı. Şimdi ise hem senaryoyu yazıyor, hem de yönetiyorum. Dizi için 600’den fazla kişi başvurdu, 60 kişi seçildi. İki sezon 12 bölümlük bir dizi olacak. Çekimleri ülkenin her yerinde yapıyoruz, çünkü tarihi yansıtan kültürel bir dizi. Ama asıl noktalarımız Dipkarpaz, Geçitkale ve Akçay’da. 1960’lı yılları anlatırken Arıdamı denen, şimdi terk edilmiş, kimsenin yaşamadığı köyü kullanıyoruz. Geçitkale Belediye Başkanı, bizlere çok yardım ederek çekim izin verdi. Bunun yanı sıra, en büyük sorunumuz sponsorun olmaması. Daha önce hiç yapılmadığı ve yaygın olmadığı için Kıbrıs’ın kuzeyinde çok büyük bir sorun bu. Bunun dışında ise esnaf bazen bizi çok zorluyor, çarşıda çekim yapacağımızda müşterinin kaçacağını düşünerek çekim izin vermiyor. Halbuki tam aksine, insanların ‘gençler ülkemizi geliştirmek ve sanat adına bir şeyler yapmaya çalışıyor, onlara yardım edelim’ diye düşünmesi gerekir. Ancak ne yazık ki bu desteği göremiyoruz. Benim en büyük hedefim, Kıbrıs’ta dizi ve sinema sektörünün oluşması, diğer ülkelerdeki gibi yaygınlaşmasıdır.”
YUDUM ERBOLAY (İRADA KARAKTERİ): SENARYO ZATEN HAYATIN İÇİNDEN, YAŞANMIŞ, İÇTEN
“Dizideki rolümde çok zengin bir iş kadınıyım. Kendine güvenen, başarısızlık kelimesi lugatında olmayan, kaybetme korkusu yüzünden her şeyi göze alan, güzel olduğunun farkındalığı ile isteklerini elde edebilen, erkekleri zayıf gören biriyim. Bizler role seçilmeden önce bir sürü elemeden geçtik. Her bölüm çekimi öncesi hâlâ eğitimler alıyoruz. Özellikle yönetmenimiz bu konuda oldukça titiz ve kolayına beğenmiyor. Kendisi genç yaşına rağmen tanıdığım en hırslı kişi. Senaryoyu çok beğendim. En güzel yanı tüm karakterlerin kendilerine ait hikâyelerinin olması... Senaryoyu inceledikten sonra "hayır" demek çok yanlış olurdu bence. Bu süreçte yeni insanlar tanımak, dostluklar kurmak ve neredeyse aile olmak benim için heyecan verici oldu. Bana göre bir oyuncu her türlü rolü oynamalı. Zengin, yoksul, kötü, iyi, aşık, merhametsiz… Senaryo zaten hayatın içinden, yaşanmış, içten... Bunlar beni çok etkiledi. Hayatım boyunca bir sanat aşığı olarak, sanat yapmak, yapabilmek istiyorum.”
ALMİNA YAREN YÖRÜK (ELENİKA BAŞROL KARAKTERİ): HEDEFİM ELENİKA KARAKTERİNİ EN İYİ HALİYLE CANLANDIRMAK
“Dizinin konusu stratejik ve farklı, her bölümü sürükleyici ve birbiriyle bağlantılı. Seyircinin keyifle çözmeye çalışacağına eminim. Larnakalı bir Kıbrıslı Rum olan Elenika karakterini ben canlandırıyorum. Yönetmenimiz Mertcan Mavi’yi önceden tanıyordum. Kıbrıs’ta oyunculuk kariyerime devam etmek istediğimi kendisi bildiği için bu karakteri bana uygun görüp teklif etti. Ben de bu güzel yapımda olmayı seve seve kabul ettim. Provalarımız çok verimli geçiyor, yönetmenimiz kendi bilgilerini paylaşarak bizleri ve diziyi en iyi yere getirmek için çalışıyor. Bir Kıbrıslı Rum kızını canlandırıyor olmak zor ama bu beni her geçen gün daha da heyecanlandırıyor. İz bırakacak olan bu yapımda olmak, hırslı ve başarılı bir yönetmenle çalışmak, yetenekli samimi ve eğlenceli ekip arkadaşlarımın olmasından kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum. Hedefim Elenika karakterini elimden gelenin en iyi haliyle canlandırarak seyircilerimizin zihninde yer edinmek ve bu güzel yapımın başarıya giderken bir parçası olmak.”
ÇAĞATAY ÖZSOY (CAN BAŞROL KARAKTERİ): ÇOK EMEK VEREREK ÇALIŞIYORUZ
“Dizinin Kıbrıs’ta geçmiş ve günümüz unsurlarını barındıran romantik ve dramatik bir havası var. Aşk-ı Kıbrıs, kuzeyde yapılan ilk yerli dizidir. Benim rolüm ise ‘Can’ karakterini canlandırmak. Karamsar ve dik duruşlu bir karakter. Kendi prensiplerinden vazgeçmeyen, hatasının bile arkasında duran inatçı bir genç. Mertcan Mavi bana senaryodan, yapacaklarımızdan bahsedince kabul ettim. Daha önce 6 tiyatro oyununa çıktım, 3 atölye çalışmasına katıldım. Bir defa kamera önü dersi aldım. Çok emek vererek çalışıyoruz. Kıbrıs’ı, entrikayı, gurur ve aşk arasında sallanan hayatı görmek isteyen herkesi ekran başına bekliyoruz.”
PEMBE COŞKUN ALTUNAY (ELENİKA’NIN ANNESİ MARİA KARAKTERİ): ALDIĞIMIZ EĞİTİMLER SAYESİNDE KAMERA ÖNÜ KORKULARIMIZI YENDİK
“Eşim Fırat Erdağ Altunay ile birlikte aynı dizide rol alıyorum. Dizimizin 1960 ve 2019 yılları arasındaki dönemin eskiden yaşanılan baskılardan günümüze kadar gelen olayları en güzel şekilde ve ters köşelerle anlatmaya çalışan bir konusu var. Hüseyin ve Dora ile başlayan aşk Larnakalı Elenika’ya kadar gelmektedir. Elenika’nın ailesi özellikle babası Andro’nun çektiği zorlukları da ön planda tutmaktadır. Rolüm Elenika’nın annesi yani Maria karakteri. Maria hayatını hellim yaparak geçindiren ailesine bağlı eşine aşık ve çocuklarına çok düşkün bir annedir. Eşinin düştüğü zorlukları kafasına takan ve ailesi için sürekli endişelenen ve dramlı bir annedir. Dizide rol almak isteğim aslında zor olmadı çünkü tiyatrocuyum ve sahnede olmayı seviyorum. Sosyal medyada denk geldiğim Elite Cast Ajansının başvuru formunu doldurdum. Sonrasında gelen telefon benim hayatımı değiştirdi. Seçmelere katılma talebim onaylanmıştı. Denemeler yapıldı, doğaçlama olarak sahnede performans sergiledim. Çekimlerimiz son derece eğlenceli ve öğretici geçmektedir. Aldığımız eğitimler sayesinde kamera önü korkularımızı yendik ve çekimlere gittiğimiz köylerde bize çok sıcak davranıyorlar.”
MERT METİNKAL ( KUZEY KARAKTERİ): KENDİ ÜLKEMDE ÜRETEBİLMENİN YAŞATTIĞI TARİF EDİLEMEZ DUYGULARI İÇERİSİNDEYİM
“Aşk-ı Kıbrıs, 1960’lı yıllara dayanan imkânsız bir aşkı ele almaktadır. Dizide çok zengin bir iş adamı olan Kuzey karakterini canlandırmaktayım. Her insanın bir hayali vardır, çocukluğundan bugününe taşıdığı… İşte benim de bugünüme taşıdığım ve birgün hep gerçekleşeceğine inandığım hayallerimden biriydi “oyunculuk”. Ve işte bu hayalim, Aşk-ı Kıbrıs dizi projesi haberi ile kapımı çaldı. Sosyal medya üzerinden yapmış olduğum başvurum Elite Cast & Model Ajans tarafından kabul edildikten sonra ilgili ajansa oyuncu adayı olarak kaydoldum. Dizi çekimleri çok yoğun geçiyor ancak yaptığımız işe güveniyoruz. Yaşadığım yeni deneyimlerin, edindiğim sıcak dostlukların ve pek tabii kendi ülkemde üretebilmenin yaşattığı tarif edilemez duyguları içerisindeyim. Bu tür duygular anlatılmaz, yaşanır. Ülkemizin bu tür projelerle tanınması için bu tür projelerin yaygınlaşması gerektiği kanaatindeyim.”