Kıbrıs konusunda bir süredir yoğun bir süreç yaşıyoruz. Yaşadığımız bu süreç ise bizlere sürekli olarak çözüme yaklaştığımız yönünde mesajlar veriyor. Fakat bir kere Annan Planı döneminde dilimiz yanmış ya, bu mesajların bizi ne kadar etkileyeceği konusunda cimri olmuşuz biraz. Kendimizi umuda kaptırmaktan alıkoyuyoruz.
Tabii, bu süreçte belirli olup ortaya çıkan bazı detaylar da var. Mesela Cumhurbaşkanı Akıncı askerin adadan tamamen gitmeyeceği konusunda ipuçları veriyor. Her ne kadar durum böyle olsa da askeri bölük ve birliklerin ülkemizde bir miktar azalacağını söylemek, anlaşmanın barış anlaşması olacağından dolayı pek de yanlış değil.
Bizim yaşadığımız süreç bu iken, Türkiye Cumhuriyeti 15 Temmuz tarihinde yaşanan üzücü olayların da etkisiyle, şehirlerindeki askeri alanları yeşil alanlara dönüştürme konusunu gündeme taşımış durumda. Özellikle tartışmalarda bünyesinde birçok bölük barındıran kentlerin ‘garnizon kentlere’ dönüştüğü üzerinde duruluyor. Bu niteliği kıracak ve kente yeşil lekeler sağlayacak adımın ise yaşam standartlarına ciddi katkı yapma potansiyeli var.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde ise durum farklı değil: Şehirlerimizin neredeyse hepsi barındırdığı askeri bölüklerden dolayı garnizon kentlere dönüşmüş durumda. Bizdeki tek fark ise, şehir içi askeri bölüklerin pek çoğunun kamusallaştırılmış araziler üzerine değil de özel arazilerin üzerine konumlanmış olması.
Ülkemizdeki planlamadan yoksun yapılaşma anlayışının da etkisiyle, bugün bu askeri alanların etrafı beton bloklar ile çevrelenmiş haldedir. Durum böyle olunca da harita üzerindeki bu boşluklar betonlaşmanın ulaşamadığı ormanlık alanlar olarak hayatta kalabilmiştir. Tek imar planı olan başkentimiz Lefkoşa’da ise bu askeri bölgeler yeşil lekelerle boyanmış ve böylece kâğıt üzerinde “yeşil alanı bol” bir şehir yaratılmıştır.
Bugün yapılacak bir anlaşma durumunda ise bu bölgelerin tekrardan imara açılması, başta Lefkoşa olmak üzere tüm şehirlerimizde felakete sebep olma potansiyelini taşıyor. Kentin yapılaşmasının bir anda artmasıyla trafiğin daha da düğümlenmesi, kentin ağaçsızlaştırılması ve yaşam alanlarımızın boşluksuz beton bloklar haline dönüşmesi önümüzdeki tehlikelerden bazılarıdır.
Hâlbuki yine Lefkoşa’yı örnek alacak olursak, Mehmet Akif Caddesi ile Metehan bölgesi arasında kalan askeri orman büyük bir kent parkına dönüşebilir. Bu hali hazırda ağaçlandırılmış alanın kent parkına dönüşmesi durumunda,
- Ailelerin çocuklarına bisiklet sürmeyi öğretebileceği
- Lefkoşalıların piknik yapmak için kullanabileceği
- Ağaç dolu bir parkurda yürüyüş ve koşu yapılabilen
- Kültür ve sanat aktivitelerine ev sahipliği edebilecek
- Çeşitli spor faaliyetlerine imkân ve olanak sağlayan
- ve kentlinin soluk alabileceği bir oksijen deposu olacaktır.
Tabii, bu potansiyeli şu anda fark etmemiz pek de mümkün değil. Çünkü bu güne kadar bir kez koşuya gidemediğimiz, babamızın bize bisiklet sürmeyi öğretmediği, sevgilimizle bir pazar günü piknik yapmak için sepet kolumuzda yola çıkmadığımız ve arkadaşlarımızla yoga yapamadığımız bu ağaçlık alanın hayatımız için ne kadar önemli olabileceği hakkında henüz bir fikrimiz yok.
Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı denetimi altında dahi olsa, bu ağaçlık alanın bir kent parkı olarak çalıştırılmaya başlanması insanımıza farklı bir Lefkoşa’nın da mümkün olacağını gösterebilir. Böylesine bir adım, bir kent parkının hayatımızda yaratacağı değişimi gösterecek ve bu değişimi inisiyatif alarak ortaya koyduğundan için GKK’ya teşekkür ettirecektir.
Özellikle bu değişimin Lefkoşalıların hayatına kattığı kalite fark edildikten sonra, bölgenin bir daha imara açılması ve betonlaşması mümkün olmayacaktır. Bu adım Lefkoşalıların kent parklarını sahiplenmelerini ve uğruna mücadele etmelerini sağlayacaktır.
İşte tam da bu sebepten dolayı bugün başta Dereboyu Caddesinin arkasındaki askeri orman olmak üzere, şehirlerimizin merkezindeki bu ormanlık bölgeleri kent parklarına dönüştürmek için acilen adım atmaya başlamamız gerekir.
Çünkü geldiğimiz aşamada bizleri bekleyen ciddi bir sınav vardır: Ya elimiz kolumuz bağlı bir şekilde Kıbrıs Sorunu çözülene kadar bu alanlarla ilgili adım atmadan bekleyeceğiz, ya da çözüm için beklediğimiz bu zamanı Lefkoşa’ya nesillerce hizmet verecek bir kent parkını hayata geçirmek için kullanacağız.
Seçim her zaman olduğunu gibi yine bizlerin...