'Askerliğin kısalmasını ne engelliyor?'

Mert Özdağ


GKK'da askerliğini yapan bir askerden mektup aldım…
Konu Askerlik Yasa Önerisi…
Aynen paylaşıyor, yorumu size bırakıyorum:

Değerli basın mensubu dostlarım...
Görüşülmemesi için sanırım artık bahane kalmadı!!!
Yok belediye seçimi, yok cumhurbaşkanlığı, yok anayasa değişikliği yok bayram seyran şu bu o derken halının altına itildi şu meşhur Askerlik Yasa Değişikliği olayları...
Meclis açıldığında da sanırım bu kez bahaneleri kalmayacak görüşmemek için!
Üzerine düşmenizi ve yine gündeme getirmenizi inanın ki canı gönülden isteriz…
Bizim için iş işten geçti artık…
Hiç değilse bizden sonrakiler huzura kavuşsunlar ve adaletli bir şekilde yapsınlar şu askerliği...
Yana yakıla bütün "dinozor amcalar" anlaşmışçasına şunu söylediler: "Bütçe uygun değil askerliğin kısalması için"…
Ben de boş durmadım size küçücük bir detay iletiyorum...
Kendi celbimiz... Yani 12 ay çvş ve 15 ay er... Bu 1 senelik görevde çavuşlara toplam 920.000 TL küsur maaş ödenmiş olacak !!! Erler de 950.00 TL küsur! Buna bol bol yiyecek, içecek, elektrik, su, giyim masraflarını da ekleyin… Trilyonu aşıyor!!! İşsiz-aç yüzlerce vatandaş var bu memlekette ve onlara "Söz. er, onb. çvş. ya da sivil işçi statüsü ile iş verilse (en cüzi maaş ile - 1500 TL ) sizce hangisi bütçeyi, devletin üzerinde ki inanılmaz gideri kurtarır?
Tek dert sınır bekçiliği ise bu paraların çok çok az bir miktarı ile bir çok mukaveleli birey görevlendirilebilir !!!
Bir bölüğün en en en az gelen elektrik faturası ortalama 40.000-50.000 TL... Aylık !!! Bütün bunlara istinaden sormak istiyorum!!! Bütçe mi uygun değil askerliğin kısalmasına??? Yoksa bu düzenin sürekliliğini isteyen ve yok yere binlerce genci 1 sene boyunca hapseden ve binlerce TL'lik devlet gideri yaratan sistem mi?

-----------------------------------------

‘Sonrası tufan...’

Yeni bir durum değil…
Ancak son dönemde 'çivisi çıkan' bir hal aldı memleket…
Hemen hemen herkeste 'benden sonrası tufan' modu hakim…
Nelerin olacağı kimsenin umurunda değil…
Ben!..
'Mutlaka ben' anlayışı egemen olmuş yüreklere…
Küçücük dünyalarımızda 'mutlu' olduğumuzu sanıyoruz.
Ya da mutlu gibi yaşıyoruz, öyle sunuyoruz.
Mutlu değiliz…
Umudumuz da yok.
Başka toplumlar ne yapıyor, sorunlarını nasıl çözüyor, nasıl yaşıyor, görmüyoruz.
Görüyoruz da 'kendimize' uyarlayamıyoruz.
Sadece hayran hayran bakıyoruz.
Biz bakıyoruz da, bizi yönetenler de bakıyor, genelde…
Memleket de bu bakışmalara arasında debelenip gidiyor.
Kişisel çıkarlarımız her şeyin üzerinde…
BMW sürüyoruz, yolumuz yok.
Villalarda yaşıyoruz, kanalizasyon yok.
Bahçelerimiz temiz belki ama kaldırımdan sonrası pislik hali.
Her çöpe batmış, her yerde kokuşmuşluk…

***

Bir de genel havamız bir tiyatro…
Kimimiz 'başkan' kimimiz 'bakan'…
Kimimizse 'ultra-başkan'…
Bir sahne kurmuşlar bize, oynuyoruz.
Roller belli de, rol olduğunun kimse farkında değil.

***

Kamu denen yapı tam bir keşmekeş…
Tanrı sizi 'KKTC bürokrasisinden' korusun.
“Bu belgeyi al, üst kata çık, mühürlet, alt kattaki kadına ver, imzalasın, diğer bakanlığa götür, imzalat gel”…
Bu ne yahu?
Böylesi bir karmaşa…
Hayatı kolaylaştıran hiçbir şey yok.
Ve üstelik her şey ateş pahası…
Vergisi, dergisi, ilgisi…
Memleketin dertlisi…
Zor… Burada yaşamak zor…
Ve umut da yok artık…
Ne siyasetten, ne de toplumun kendinden…
Böyle giderse, ‘böyle’ gider işte…
Böyle…
Bildiğiniz gibi gider…
Ta ki 'biz' demeye başladığımız gün, bir şeyler olur…. 'Biz' olduğumuz gün…

----------------------------------------
FACEBOOK

Sen de bir zahmet bunları açıkla Kudret bey
1. Sen zamanında saraydan neden kaçtın?
2. Aniden ne değişti de geri döndün?
3. Görüşmelerde olan biten ne?
• Hüda Avşaroğlu

-----------------------------------------------

TWİTTER

RTE'ın zaferiyle Kıbrıs'ta çözüm umutları arasında ilişki kuran ve beklenti içine giren Kıbrıslı Rum ve Türkler 'ölü gözünden yaş bekler'! [Hasan U. Altıok]