Cenk Mutluyakalı
Sanat, hayatı iyileştiren bir arayıştır çoğu zaman… Estetik bir sorgulayıştır, yaratıcılıktır uçsuz bucaksız, tam bir sınırsızlıktır. O nedenle sanatçı, toplumun ortalama değer yargılarına göre uçuktur, aykırıdır, çılgındır.
“Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir” der ya Lev Tolstoy… Yaşadığımız zamana dair delirme halleri ve içine çekildiğimiz çirkef yatağında, sığınabileceğimiz en önemli mekânlar sanırım ya sergi salonlarıdır, ya da tiyatro sahneleri…
Yeni alanlar
---
Aslı Bolayır ve Alev Adil’in “FMR” adını verdikleri ortak sanat sergisini hafta sonu ziyaret etme fırsatım oldu.
AKM’deki yolculuğuma sevgili Aslı Bolayır da eşlik etti ve renklerin, imgelerin, dokuların derinliğini çok daha iyi anlayabildim, dinledikçe, sordukça, öğrendikçe… Kavramsal bir sergiden söz edebiliriz. İki sanatçı, anılarımızdan topladıkları nesneleri kendi düşleriyle biçimleyerek, yeni alanlar yarattılar. Goblenden yola çıkarak, iğne ve iplikle düş ördüler, sessizliğe dokudular, duyularımızı dürttüler.
FMR
Sergilerine “FMR” ismini verdi, Aslı Bolayır ve Alev Adil. Beynin işleyişini ölçümlemek için sanatla bir yol aradılar kendilerine… Sergi alanında “oyunlar” kurdular, “kuytuluklar” yarattılar. Kendi içimize sığındığımız, düşüncelere kapandığımız, göçebelikler büyüttüğümüz, iğneyle hasretler kazdığımız kuytuluklardan ışığa bakmamızı istediler. Kalp atışlarının yankılandığı mahcup alanlarla yüzleştik, böylece… Çocukluğumuzun gölgesine sığındık, yeniden…
Kırmızı ipin sırrı
Sergide “kırmız ip” imgesi dikkat çekiyor. Kendimizle ya da başkalarıyla kurduğumuz kopuşu olmayan ilişkiler kırmızı iple bütünleştirilmiş. “Doğumdan ölüme aslında birbirimize bağlıyız” diyor Aslı Bolayır... Bir Uzak Doğu efsanesi bu. Görünmez bir kırmızı ip vardır, efsaneye göre… İnsanları birbirine bağlayan görünmez bir kırmızı ip…
Çin mitolojisi kaynaklı bir inanışa göre örneğin, aşk ve ay tanrısı Yuè Xià Lao, birbirinin kaderinde olan insanları sadece kendisinin gördüğü uzun kırmızı bir iple ayak bileklerinden birbirine bağlarmış.
Bu ip kördüğüm de olsa, araya ölüm, savaş, ayrılık ve mesafeler de girse, hayatlarına başka insanlar girip onlara aşık olsalar bile asla kopmazmış ve kader bu iki insanı mutlaka bir araya getirirmiş.
Aslı Bolayır, kendi pratiklerini “Bu efsaneden yola çıkmadık, ancak, benzer bir hisle, kopamadığımız ilişkileri anlatmak istedik” sözleriyle anlatıyor.
Sergide Apostolos Andreas’tan Baf’a memleketten de izler var. Farklı nesneler üzerine toprakla su kazınmış, gerçekle düş… İki sanatçının eserleri, tek salonda farklı disiplinlerle iki farklı sergi algısı yaratsa da aslında ortak bir bağ var, ortak kuytuluklar… Alev Adil’in dijital baskıları yanı sıra özellikle yarattığı üç farklı alandaki dinleyişler, bizi keşfedilmemiş yeni evlere, sokaklara, denizlere götürüyor… İnsan beyninde bir yere…