Türkiye’den Kıbrıs’a su getirecek projenin ilerlediği, 7 Mart 2014’te borulardan su akmaya başlayacağı yönünde haberler var.
‘Asrın projesi’ diye lanse edilen proje bittiğinde yılda 75 milyon metre-küp hacminde su Kıbrıs’a verilebilecekmiş.
Suyun yaşamsal bakımdan önemi ortada…
Kıbrıs’ın su konusunda kendi kendine yetemediği de biliniyor. Giderek artan ihtiyaç ve tuzlanan yer altı kaynakları, önümüzdeki dönemde suyu çok daha önemli hale getirecek.
Dolayısıyla alternatif arayışlara girilmesi elzemdi.
**
Kıbrıs’ta her konuda olduğu gibi su konusunda da ihtiyaçlar ile siyaset birbirinin içine geçiyor.
Bu tür kararların alınmasında bilimsel veriler ve gerçeklerden çok stratejik siyasal ve diplomatik hedefler etkili oluyor.
Su konusunda da hep böyle oldu.
Süleyman Demirel döneminde Kıbrıs’a ‘balonla su’ getirilmesi projesi, o dönemin siyasal konjonktürüne daha uygundu herhalde…
TC-KKTC bağını dünyaya duyurmak için ‘suyu bile anavatandan’ mesajı verecek türden bir projeydi, ama ‘balon’un sönmesi uzun sürmedi.
Toplamda birkaç sefer ‘dolu’ geldiyse de, bazen fırtınadan, bazen başka nedenlerden dolayı balonun içindeki su Anamur’dan Güzelyurt’a gelene kadar denize karıştı!
**
Şimdi Mersin’den denizaltından getirilmek üzere Alaköprü Barajı’ndan 80 kilometrelik boru hattıyla taşınacağı söylenen suyun da bugünkü jeopolitiğe ve konjonktüre uygun bir mesaj taşıdığını söylemek yanıltıcı olmaz herhalde…
İşin ‘maddi’ kısmını asla es geçmiyorum elbette… Ortada çok büyük bir yatırım var ve bu projede dönen rakamların boyutları çok büyük…
‘Asrın projesi’ ile Ankara’nın verdiği mesaj ise “Kıbrıs da, Doğu Akdeniz bizden sorulur” şeklinde okunabilir.
Ve bu mesaj da, döşenen boru hattı da bölgeden geçecek petrol hattından bağımsız değil…
**
Aslında lafı çok fazla uzatmak gereksiz…
Kıbrıs’a borularla taşınacak su, bu ülkede yaşayan insanların kara kaşı, kara gözü için getirilmiyor.
Ancak bu gerçek, suyun adaya gelmesinin önemini azaltmıyor.
Eğer proje tıkırında gider, reklam edildiği gibi yılda 75 milyon metre-küp su bu topraklara gelecek.
İşte bizim için asıl sorular bu noktadan itibaren başlıyor.
Biz bu kadar suyu ne yapacağız?
Bu suyun ne kadarını, kaç para ödeyerek içeceğiz?
İçtikten ve kullandıktan sonra kalan suyu hangi bölgelere kanalize edeceğiz?
Suyu kanalize ettiğimiz bölgelerde hangi tür tarım ve hayvancılık yapacağız?
Ve en önemlisi ‘Bütün Mesarya’yı suya boğacak kadar çok’ olduğu söylenen ‘Asrın projesi’ suyuyla yetiştireceğimiz meyveyi, sebzeyi, tahılı, kuzuyu, danayı kime, nasıl satacağız?
Yoksa yetiştirip yetiştirip hepsini biz mi yiyeceğiz?
‘Asrın projesi’nin mimarları herhalde ‘izole edilmişlik’ koşullarının nasıl ekarte edileceğini de hesaplamışlardır.
Değil mi?