Aşşa, Aya İrini ve Galatya gölünde yeni kazılar…

Sevgül Uludağ

KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…

 

Kayıplar Komitesi’nin gerek 1963, gerekse 1974 “kayıpları”nın gömü yerlerini aramakta olduğu kazılar devam ediyor… Bazı kazılar tamamlanırken, yeni kazılara geçiliyor…

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden aldığımız bilgilere göre, Galatya gölünde yeniden kazılara başlandı… Galatya gölüne bazı “kayıplar”ın gömüldüğü yönünde okurlarımız ve Kayıplar Komitesi’yle temasa geçen çeşitli şahitler bazı bilgiler vermişlerdi… Galatya gölünde daha önce bir toplu mezar bulunmuştu…

Kayıplar Komitesi Paşaköy’de de (Aşşa) efgaliptoların altında yeni bir kazıya başlamış bulunuyor. Aya İrini’de de (Akdeniz) yeni bir kazıya başlanmış bulunuyor.

St. Hilarion’da askeri bölgede bir okurumuzun gösterdiği alanda iki “kayıp”tan geride kalanların bulunmaya devam ettiği kazı sürdürülürken, Aslanköy’deki (Angastina) kazı tamamlanmış bulunuyor. Palekitre’de (Balıkesir) başlatılmış olan bir kazı sürerken, Mağusa’da ve Arçoz’da yürütülen kazılar tamamlanıyor… Omorfo’da bir kilise avlusundaki kazılar da sona ermiş bulunuyor. Burada 27 şahıstan geride kalanlara ulaşıldı ancak kaç tanesinin “kayıp”, kaç tanesinin normal bir gömü olduğu ancak Kayıplar Komitesi laboratuarında yürütülecek analizler sonucunda anlaşılabilecek. Kutrafa’daki kazı tamamlanırken, Balabayıs’ta (Bellapais) daha önce kazı yapılmış bir alanda yeni bir kazıya başlandı.

Vadili’de aranmakta olan kuyu bulunarak rampa yapımına başlanırken, Vrisulles’te de kazılara devam ediliyor.

Kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz…


 

BASINDAN GÜNCEL…

Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği ve Dayanışma Evi’nin Yönetim Kurulu Üyesi Evren İnançoğlu, “Voice of the Island”a konuştu…

“Kıbrıs’taki mevcut kurgu, kaderimiz değildir… Ara bölgede etkinlik yapmak daha zor…”

Fotini Tontikidu

Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği ve Dayanışma Evi’nin yönetim kurulu üyesi Evren İnançoğlu Voice of the Island’a konuştu. 2011 yılında kurulan Dayanışma Evi’nin faaliyetlerini ve amacını anlattı. İnançoğlu çözüme olan inancını belirterek “Kıbrıs’taki mevcut kurgu kaderimiz değildir, onu daha iyisiyle değiştirmenin vakit çoktan gelmiştir” dedi.

***  Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Evren İnançoğlu:
İsmim Evren İnançoğlu. Ben bir sivil toplum örgütü gönüllüsüyüm. Son dört yıldır Lefkoşa’da, arabölgede bulunan Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’nin ve ayrıca  Dayanışma Evi’nin yönetim kurulu üyesi olarak bu iki sivil toplum örgütüne gönüllü katkı sağlıyorum.

***  “Dayanışma Evi” ‘ni kimler kurdu?
Evren İnançoğlu: Dayanışma Evi 2011 yılından beri aralıksız faal durumda. Dayanışma Evi’ni 2003 yılında Kıbrıs’ta control noktalarının açılıp karşılıklı geçişlerin başlamasılyla birlikte Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum ve diğer etnik, dini, kültürel gruplara ait farklı eğitim, farklı meslek grubu, farklı cinsiyet ve yaş gruplarına ait insanların bir araya gelerek 2003 yılında kurdukları Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’nin bir projesi olarak başladı. Bu bağlamda Daynışma Evi’ni Tarihsel Diyalog ve Araştrma Derneği kurdu.
Tarihsel Diyalog ve Araştırma Evi’nin amacı Kıbrıs’ta yaşayan tüm farklı gruplar arasında açık diyaloğu ve iş birliğini teşvik etmektir. Dernek, bu doğrultuda eğitim, özellikle de tarih eğitiminde eleştirel düşünceyi geliştirmeyi, çok kültürlülüğü ve olaylara çoklu perspektiften bakmayı teşvik eden bir anlayışla kuruldu. O zamandan beridir de Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği bu doğrultuda eğitim çalışmalarını, yayınlarını, araştırmalarını, konferanslarını, seminerlerini ve atölye çalışmalarını başarıyla devam ettirmektedir.
Dayanışma Evi Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’nin değerlerini paylaşmakla ve yola derneğin bir projesi olarak başlamakla beraber zaman içerisinde eğitimle sınırlı kalmayıp bünyesinde sanatsal ve kültürel etkinlikleri de barındıran ayrı özerk bir yapıya evrilmiştir.

***  “Dayanışma Evi” tam olarak nedir?
Evren İnançoğlu: Dayanışma Evi en genel anlamda Kıbrıs’ta yaşayan herkese yönelik ortak kullanım alanı sağlayan bir toplum merkezidir. 2011 yılında kurulmuştur ve altı yıldır aralıksız faaliyet göstermektedir. Dünyadaki benzer paylaşım alanları ve toplum merkezleri gibi faaliyet göstermekle birlike bir çok bakımdan dünyadaki örneklerinden farklı, kendine özgü özelliklere haizdir. Anlaşmazlık yaşanan bir ülkede ara bölgede faaliyet gösteren çok sayıda toplum merkezi olduğunu düşünmüyorum.
Ara bölgede Ledra Palace Hotel’in karşısında bulunan Dayanışma Evi (The Home For Cooperation) beş yıldır kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenliyor. Adada yaşayan herkese yönelik dil kursları, müzik kursları, dans kursları ve benzer kültürel ve sanatsal kurslar düzenleyen Dayanışma Evi bu anlamda çok kültürlü bir toplum merkezi işlevi olarak faaliyet gösteriyor.
Günlük kurslara ek olarak Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlardan oluşan ekibiyle kültürel ve sanatsal etkinlikler de düzenliyor. Her Perşembe akşamı Dayanışma Evi’nde bir kuzeyden bir de güneyden olmak üzere iki farklımüzik grubunun canlı müzik performansı sergilediği “Thursday Lives” etkinliği buna en güzel örnek.  Bir başka başarılı etkinlik ise artık geleneksel bir hal almaya başlayan ve bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz Performans Sanatları Festivali “Buffer Fringe Performing Arts” dır.
Festivalde hem yabancı hem de yerli sanatçılar; tiyatro, dans, perfomans ve sokakgösterilerine dair birçok çalışma sergilemektedirler. “Buffer Fringe”in birincisi 2014 yılında adanın dört bir yanından yerli sanatçıların katılımıyla Lefkoşa’da, ara bölgede gerçekleşmişti. İkincisi ara bölgenin dışına taşan festival 2015 yılında Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sanatçıların katılımıyla Lefkoşa’nın hem kuzeyinde hem de güneyinde muhtelif mekanlarda gerçekleşmişti.  2016 yılının Kasım ayında gerçekleşen festivalin üçüncüsünde ise Kıbrıslı sanatçılara diğer ülkelerden gelen sanatçılar da eşlik etmiş böylelikle de festival uluslarası bir boyut kazanmıştır.
Dayanışma Evi sahip olduğu kafe ve salonlarıyla kendi düzenlediği etkinlikler yanında diğer örgütlerin ya da bireylerin düzenlediği etkinlikler de hem ev sahipliği yapıyor hem de bu etkinliklerin tanıtımında destek sağlıyor. “The Home Café” ismini verdiğimiz kafemiz sabah dokuzdan akşam üzeri dokuza kadar kesintisiz hizmet veriyor. Dayanışma Evi’nde bir büyük salon ve atölye odaları da bunları kullanmak isteyen herkese açık.
Dayanışma Evi’nin ikinci katında bulunan ofisleri ise diğer sivil toplum örgütleri kullanmaktadır. Bu da farklı alanlarda faaliyet gösteren muhtelif sivil toplum örgütlerinin, araştırma kuruluşlarının ve platformların aynı binada iş birliği yapmalarına cevaz veren bir ortam yaratmaktadır. Bana sorarsanız Dayanışma Evi daha güzel, daha huzurlu, daha müreffeh, daha katılımcı, daha eşit, daha mutlu bir başka Kıbrıs’ın mümkün olduğunun somut bir örneğidir.  Bu bağlamda Kıbrıs’taki mevcut kurgu kaderimiz değildir, onu daha iyisiyle değiştirmenin vakit çoktan gelmiştir.

***  Dayanışma Evi neden ara bölgededir?
Evren İnançoğlu: Dayanışma Evi’nin ara bölgede olmasının hem sembolik hem de fiziksel önemi vardır. Sembolik olarak ayrımcılık yapmadan herkese aynı mesafede olduğu mesajını veren Dayanışma Evi ayrıca adada yaşayan herkesin hiçbir sınırlama olmaksızın ulaşabileceği yegane fiziksel alan olan ara bölgede faaliyet göstermek suretiyle herkesi kucaklayıcı bir özellik kazanmıştır.

***  Dayanışma Evi’ne karşı iki toplum tarafından da aynı ilgi var mı?
Evren İnançoğlu: Güzel bir soru.  Evet, Dayanışma Evi’ne karşı iki toplum tarafından da ilgi var. Ben size bu konuyla ilgili bir gözlemimi anlatayım. İlk başlarda Dayanışma Evi’nde “olağan şüpheliler” olarak tanımladığımız aynı kişileri görüyorduk. Bunlar hem Dayanışma Evi’nde vakit geçiriyor, hem  de düzenlediğimiz etkinliklere katılıyorlardı.  Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlardan oluşan bir grup oldukları için  iki toplumu da temsil ediyorlardı ama bu temsil küçük bir grupla sınırlı kalıyordu. Zaman içerisinde biz bunun değiştiğini gözlemledik. Dayanışma Evi’nin düzenlediği etkinliklere artık çok farklı ve çeşitli insan kitlesi geliyor. Bunlar farklı yaş, cinsiyet, meslek grubuna ait insanlar ve Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum ve diğer etkin toplulukların oluşturduğu insanlar. Ben bu müspet gelişmeyi etkinliklerimizdeki kaliteyi artırmamıza bağlıyorum. Etkinliklerimizi hem çeşitlendirdik, hem de kalitesini artırarak çok daha geniş bir kitleye ulaşmayı başardık. Bunda sanatın ve kültürün birleştirici rolü de büyük tabii.  Biz bu adada birlikte varoluşu, iş birliğini, dayanışmayı, çok kültürlülüğü, eleştirel düşünceyi ön plana çıkarmaya çalışırken, aynı zamanda  her türlü dışlamaya karşı bir duruş sergiliyoruz. Bu bağlamda dini, dili, yaşı, cinsiyeti, sınıfı, cinsel yönelimi ne olursa olsun herkesi kucaklamayı hedefliyoruz. Bunu yaparken de toplumda pozitif bir değişime katkı sağlamayı hedefliyoruz. Bu hedefimize ulaşabilmek için mümkün olduğunca çok insana ulaşmak bizim için hayati bir öneme haiz. O nedenle Dayanışma Evi’ne yönelik ilginin artması bizi memnun ediyor. Artık  Kıbrıslı Türk olsun, Kıbrıslı Rum olsun çok daha fazla insan Dayanışma Evi’nden haberdar ve  çok daha fazla insan düzenlediğimiz etkinliklerine katılıyor. Her türlü düşünceni özgürce tartışıldığı bir ortam yaratma düşüncemizden dolayı ‘’agora’’ olarak da tanımladığımız mekanımızın ziyaretçi sayısı her geçen gün artıyor

***  Bize yıllık etkinliklerinizden bahsedebilir misiniz?
Evren İnançoğlu: Elbette! Biliyorsunuz Dayanışma Evi’nde rutin olarak devam eden atölye çalışmaları var. Bunlara örnek vermek gerekirse, Yunanca, Türkçe, İspanyolca, İngilizce dil kursları, dans kursları, müzik kursları, yoga kursları ilk aklıma gelenler. Bunlardan ayrı olarak muhtelif konularda konferanslar, seminerler gerçekleştiriyoruz.  Son zamanlarda kitap tanıtımları ve şiir geceleri de düzenliyoruz. Ayrıca halka açık münazara etkinliklerimiz de oluyor. Artık bir Dayanışma Evi klasiği haline gelmiş Perşembe akşamları müzik dinletileri (Thursday lives) önemli etkinliklerimizden bir başkası. Bu yıl içerisinde  dördüncüsünü gerçekleştireceğimiz  ve geçtiğimiz yıldan itibaren yabancı sanatçıların da katılımıyla uluslar arası bir boyut kazanan Buffer Fringe performans sanatları festivalimiz de yine gurur duyduğumuz ve çok benimsediğimiz bir başka etkinliğimiz.

***  Dayanışma Evine ilişkin aklınızda başka projeler var mı?
Evren İnançoğlu:
Müzik etkinliklerimizle ilgili yeni bir projemiz var, ondan ayrı olarak atölye çalışmalarımızı farklı dalları da içine alacak şekilde genişletiyoruz. Pek yakında film gösterimlerimiz de olacak. Dayanışma Evi bünyesinde bulunan The Home Cafe’yi çok daha güzel bir hale getirmek için çalışmalarımız devam ediyor. Daha önce bahsettiğim performans sanatları festivalimiz için çalışmalara başladık bile. Dayanışma Evi canlı bir proje her gün büyüyor ve gelişiyor. Gelecekle ilgili çok daha fazla projelerimiz olacaktır. Ara bölgede bir etkinlik düzenlemek aynı etkinliği adanın kuzeyinde veya güneyinde gerçekleştirmekten daha zor ve daha pahalı. Biz bu zorlukların farkındayız ama insanları bir araya getirmek ve pozitif bir değişime katkıda bulunmanın verdiği mutluluk tüm bu zorluklara değiyor doğrusu.

(VOICE OF THE ISLAND - Fotini Tontikidu – 9 Mart 2017)