Simge Çerkezoğlu
Hem anne, hem sanatçı hem de tam bir hanımefendi
Gönen Atakol… Ömrünü sanatla iç içe geçirmesine rağmen eserlerini gösterme telaşına hiç kapılmamış. Sanatı önce kendisi, sonra başkaları için yapmış. Oysa resimlerini görmek ve etkilenmemek mümkün değil. 1967 yılından bugüne sanat yaşamını ve üretimlerini ortaya koyduğu dünden bugüne, retrospektif sergisi Atakol’un düşünce biçimini ve iç hesaplaşmalarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Resimlere bakınca ise aklımdan “tanrı insanı yarattı” ifadesi geçiyor.
KURALSIZ SERBESTLİK
Kıbrıs Araştırmaları Merkezi düzenlemesi ile Mağusa Kültür ve Kongre Merkezi’nde tüm sanatsal yaşamınızı yansıtan geniş kapsamlı bir serginiz açıldı. Sanatta ilk çalışmalarınız 1960’lı yıllara uzanıyor. Sanatınızın ilk yılarındaki süreç nasıldı?
Liseyi bitirmemin ardından güzel sanatlar okumayı çok istemiştim ancak ailemin bazı çekinceleri vardı. Ardından evlendim, eşim Amerika’ya burs aldı böylece 1964 yılında Amerika’ya gittik. Üniversite eğitimime Pensilvanya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde başladım. Oradaki sanat ortamı çok farklıydı. Çok özgür, serbest ve kuralsız bir sanat anlayışı vardı. Gerek eğitimcilerle gerekse de profesörlerle diyaloğumuz çok özgürdü. Bu sanata da yansıyordu. Bu ortamda sanat eğitimime başladım.
Zaten dönem özgürlük hareketlerinin de başladığı bir dönemdi. Sizin eğitiminizin de kuşkusuz bu süreçle etkileşimi olmuştur…
Amerika’da o dönem Vietnam dönemiydi. Öğrenciler sürekli gösteriler yapıyor, fikirlerini özgürce beyan ediyordu. Dolayısı ile sanatta da her şeyi yapabilme olanağımız vardı. Kuralsız bir serbestlik hâkimdi. Sanatla uğraşanlar duygu ve yaratıcılıklarını istedikleri gibi ifade edebiliyordu. Böyle bir ortamda sanat eğitimi aldım ve 1972 yılında Kıbrıs’a geri dönme kararı aldım.
KIBRIS’A DÖNÜŞ VE AKDENİZLE BULUŞMA
Özgürlükçü ve düşünsel ortamdan kendinizi savaş atlatan toplumsal bir yapının içinde buldunuz. Bu süreç sanat yaşamınıza ket vurdu mu?
Elbette etkilendim, Amerika’da bulunduğum dönemde çok soyut sanat anlayışı içinde çalıştım. Eserlerim de o döneme ait öğeleri taşıyordu. Kıbrıs’a dönünce buradaki çalışmaların daha sembolik, daha politik ve soyut olmayan geleneksel çalışmalardan oluştuğunu fark ettim. Benimkiler onlardan çok ayrı kalıyordu. Anlaşılmamaktan ve beğenilmemekten korktum ama insan elbette sanatı önce kendi için yapar. Dolayısı ile eserlerimi kendim için yapmaya devam ettim. Savaş ortamında benim de kafam karışmaya başladı. Resimlerim daha sert sivri uçlu olmaya başladı. İçimde kuşku ve belirsizlik vardı. Eserlerime de bu yansıyordu. Renksizlik, sivrilik ön plandaydı. Ancak zamanla Kıbrıs’ın ışığı, doğası ve renkleri beni etkilemeye başladı. Zaten renk soyut resimde öne çıkan öğedir. Bunlar belirginleşmeye başladı. Renk arttı. Böylece Akdeniz’le buluşma başladı.
Adaya dönünce öğretmenlik yapmaya başladınız sanırım. Üretiminiz öğretmenlikle birlikte sıkıntıya girdi mi?
Tabii Kıbrıs’ta sanat ortamı dardı, motivasyon ve dürtü yoktu. Öğretmenliğin verdiği sorumluluk da bunlara ekti ama her şeye rağmen mesleğimi çok sevdim. Yetenekli çocuklar yetiştirdim. Yaşadığım özgürlük olanağını öğrencilerime de anlatmaya çalıştım ve başarılı olduğuma inandım. Hayatın akışı içinde başka sorumluluklarım da vardı. Eşim ve onun mesleğinin getirdiği sorumluluklar, çocuklar kısaca kadına yüklenen mesuliyetler benim hayatımda da varlığını hissettiriyordu. O yıllarda sanata daha az vakit ayırmak zorunda kaldım.
1990’lı yıllara doğru sanatsal üretimde daha iyi bir ortam oluşmuş olmalı…
Evet, o dönem heyecan vericiydi. Yeni sanatçılar yetişiyordu. Ben eninde sonunda ülkemizde sanatın iyi bir yerlere geleceğine inanıyorum. Toplum olarak küçüğüz belki ama birçok sanatçımız var. Çok güzel üretimler var. Dünyaya açılabilseler çok daha iyi yerlere geleceklerdir. Tüm bu süreç içinde de fazla sergi açmadım. Yine kendim için yaptım, biriktirdim. Karma sergilere katıldım.
ÖN PLANDA İNSAN FİGÜRLERİ
Resim yaparken çalışmalarınız arasında özel tercihiniz var mı?
Ben skeç yapmayı, süratli çalışmaları daha çok seviyorum. Bana daha hızlı, taze geliyor. Bir grup yabancı arkadaşla şu an figür çalışmalarımız devam ediyor. Bana bu skeç çalışmaları çok keyif veriyor. Bu skeçler insanın kişiliğini çok güzel yansıtan eserler. Düşünülmemiş, ani ve süratlidir. Aynı vücut dili gibi. Onu o an olduğu gibi bırakırsanız tam sanatçısını yansıtır. Sonradan süslerseniz ise samimiyetten uzaklaşır. O yüzden mürekkeple, kara kalemle ve silinmeyen izlerle yapıyorum. Gerçek beni yansıtıyor.
Şu anki serginizden biraz daha bahsedelim. Ön planda olan erotizm mi yoksa insan bedeni mi?
Erotizm ile ilgili değil aslında. Eserlerim insan figürü. Figür çalışması sanat eğitiminin en temel bölümüdür. Dolayısı ile figür çalışırken de onları tüm forumları ile çalıştım. Bu hiçbir şekilde çıplaklık olarak düşünülmemeli. Benim erotizmle ilgili tema çalışmam yok. Ben insan figürleri ile çalışıyorum ve bu çalışmaları da insanın çıplaklığı üzerinden yapıyorum. Gerçek hayattan çalışıyorum, hiçbiri fotoğraf değil. Hepsi gerçek model. Amerika’da sanat görüşü çok liberal olduğu için her tür modelle çalıştım. Kadın da, erkek de, hamile de, genç de, yaşlı da vardı. Burada seçenek çok dar. Kısıtlamalar var. Türkiye’de de öyle.
MODELLER KIYAFETLİ
Burada benzer çalışmalar yapabiliyor musunuz? Çıplak modellik yapabilecek modeller bulunabiliyor mu?
Biraz daha zor. Şimdiki modellerimiz hep kıyafetli. Elbette onları soyunmaya da zorlamıyoruz. Dolayısı ile bu şekilde çalışıyoruz.
Geçmişe dönmek mümkün değil elbette fakat Kıbrıs’a dönmek sanatınızda bir kırılma noktası oluşturdu. Amerika’da kalmış olsanız sanat hayatınız nasıl olabilirdi?
Elbette farklı olurdu. Üniversiteyi birincilikle bitirdim. Orada açtığım sergilerde çok yüreklendirildim. Amerika’da kalsam üniversitede kalır ama çok daha profesyonel çalışırdım. Ancak Kıbrıs’a dönmeye karar verdik ve burada kaldık. Ülkeme döndüğüm için pişman değilim. İnsan sanatını dünyanın her yerinde yapar. Zaten hayatta çok büyük yerlere gelme hırsım da olmadı. Resim yapmak hayatımdı, en sevdiğim şeydi. Sergi olsa da olmasa da çok insan görse de görmese hayatımda esas olan resim yapmak.