Trafiğin sıkışık olmadığı zaman yok.
Günün herhangi bir saati herhangi bir yolu sıkışık trafikte bulabilirsiniz…
Ne iş giriş saati, ne iş çıkışı, ne gün ortası, ne gün sonu.
Hiç farketmez.
Trafik her an sıkışık.
“Bir işim var, şu saatte yola çıkarsam trafiği rahat bulabilirim belki” diye düşünüp yola çıkıyorsunuz ama evdeki hesap trafiğe uymuyor.
“Bu yoldan değil de öteki yoldan gidersem trafik daha rahat olabilir” diye de yolunuzu belki uzatırsınız ama yine olmadı.
Çünkü trafik yine yoğun, sıkışık.
Eskiden olduğu gibi trafik sıkışıklığı sadece iş giriş, iş çıkış saatlerine veya okulların giriş-çıkış saatlerine bağlı değil artık.
Yollarda o kadar araba var ki, o saatte ne yapıyorlar, nereye gidiyorlar, nereden geliyorlar, kim bu insanlar bilen yok.
***
Hele o Kermiya (Metehan) kontrol noktası.
Eziyet nedir diye öğrenmek isteyenler güneye bir geçip gelebilirler.
Kilometrelerce kuyruklar oluşur bazen.
Bu kuyrukların iki tarafın yönetiminden kaynaklanan nedenleri olduğu gibi başta karşılıklı ekonomik nedenler de var ama ‘kapı’ dışındaki trafik sıkışıklığın artık bu nüfusu, bu araba sayısını yollarımızın taşıyamadığından olduğu kesin.
***
Belirsiz nüfusumuz belirsizce artmaya devam ediyor.
Kaç kişinin devamlı ikamet ettiği, kaç kişinin turist, geçici olduğu, vatandaş mı değil mi, kaçak mı, yasal mı olduğu belli değil.
“Egemen eşit devlet” dedikleri KKTC’nin bir nüfus politikası yok.
Belki de var;
“Kim olursan ol gel.”
“Yedirelim içirelim, silahını al gel, suçunu işle de buraya gel, istersen gel suçunu burada işle, kara paranı aklayalım gel, vergini kaçırmaya gel, KKTC’yi dolandırmaya gel, peşkeşe gel, çalmaya-çırpmaya gel, kimsen, neysen çekinme sen de gel.”
Herhalde böyle bir nüfus politikası var.
Başından beri “Kıbrıs’ın güneyiyle nüfusumuzu eşitleyeceğiz” diye başlatılan göç, taşınan nüfus zamanla öyle bir çeşitlendi ki ‘türlü’ oldu.
***
İşte bu çeşitli türde artan hesapsız kitapsız nüfusu, toplu taşıma olmaması nedeniyle de taşıyacak arabalara ihtiyaç vardı ki, nüfusa paralel olarak araba sayımız da günden güne arttı.
Küçücük ülke, bu küçücük ülkenin yolları, bu belirsiz nüfusu taşıyamaz hale geldi.
Evden veya işyerinden çıkar çıkmaz yoğun bir trafik… Bu küçücük ülkede bir yerden bir yere gitmek için artık saatlere ihtiyaç var trafik yüzünden… Zaman kaybı, akaryakıt kaybı, tabii ki para kaybı.
***
Peki vatandaşın bu kayıplarını gidermek için atanmışlar birşeyler yapmayı düşünüyorlar mı yoksa düşünmeleri gereken, öncelik vermeleri gereken başkaları mı var?
Örneğin CTP Milletvekili Erkut Şahali’nin dediği gibi AKSA’nın elektrik üretimini düşürürken kârını artırmak gibi dahiyane bir fikirleri mi var?
Örneğin EL-SEN’in “Cumaya kadar ödemezse elektriğini keseceğim” dediği Ercan’ın sahibi yaptıkları T&T’nin 92 milyonluk elektrik borcunu ödetmemek için aradıkları bir yol mu var?
Örneğin yine T&T’nin talebi üzerine Ercan’da kumarhaneli otel açması için yoğun bir uğraşa mı girdiler?
***
Günlük yaşayan, anın keyfini çıkaran UBP-DP-YDP atanmış hükümetinin toplumun dertleriyle, sorunlarıyla uğraşmak, bu sorunları çözmek gibi bir vizyonu yok maalesef.
Onlara bir görev verilmiş; Bazı ayrıcalıklı insanların işlerini kolaylaştırmak, paralarına para katmak.
Gerisi laf-ı güzaf veya TDK’ya göre lafügüzaf.