Dün, Atatürk İlkokulu öğretmenlerinden arkadaşımız Besim Baysal’ın öğrencileriyle buluştuk… Çocuklar, “kayıplar”la ilgili çalışmalarımız ve gazeteciliğimizle ilgili olarak bizimle okul dergisi için bir röportaj yaptılar ve harika sorular sordular…
Atatürk İlkokulu beşinci sınıf öğrencileri Abdülhamit Çalgın, Emirhan Dilmeç, Derya Bağışlar ve Ela Ak, bizimle yaptıkları röportajda birbirinden anlamlı sorular sorarak, “kayıplar” konusunu anlamaya çalıştılar, en çok da “kayıp” çocuklarla ilgili sorular sordular… Onlara ve öğretmenleri Besim Baysal’a çok teşekkür ediyoruz…
Ukraynalılar, Kıbrıs’ın “kayıplar” deneyimini inceliyor…
Ukrayna’dan Kıbrıs’a gelen bir grup ziyaretçi, Kayıplar Komitesi’ni ziyaret ederek, Kıbrıs’ın “kayıplar” deneyimini inceliyor. Kayıplar Komitesi psikoloğu Pembe Ardıç, sosyal medya paylaşımında şöyle yazdı:
“Ukrayna’da 2014’te Rusya’nın saldırıları sonucunda kayıp olan 1000 kusur insanı aramak için Uluslararası Kızıl Haç Örgütü önderliğinde, Ukrayna’da Kayıp Şahıslar Komitesi Kurumu aşamasında komitemizi ziyaret ederek hizmetlerimiz hakkında bilgi aldılar.
Kayıp yakınları için önemli olan Psikososyal destek hakkında onlara detaylı bilgiler aktardık.”
Ruanda soykırımın yıldönümü… Soykırımda dört çocuğunu ve eşini kaybeden Anne-Marie Uwimana:
“İki çocuğumu öldüren adamı affediyorum…”
7 Nisan 1994'te başlayan soykırımda en az 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu, radikal Hutular tarafından öldürülmüştü.
3 ay devam eden soykırım, Temmuz 1994'te Tutsilerin kurduğu "Rwandan Patriotic Front" örgütünün Kigali'ye girmesi ve ülkenin kontrolünü devralmasıyla sona erdi.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, 1994'te gerçekleşen Ruanda soykırımını engelleyemediği için BM'nin hala utanç içinde olduğunu söylemişti.
BBC ekibi, soykırımın 25. yıldönümünde, soykırımda iki çocuğu komşusu tarafından öldürülen Anne-Marie ve onun çocuklarının katili ile konuştu.
Anne-Marie Uwimana, 1994 yılında Ruanda’da yaşanan soykırımda hayatta kalmayı başardı.
Ama 11 yaşındaki oğlu Innocent, o soykırımda hayatını kaybetti. Anne-Marie, dört çocuğunu ve kocasını bu soykırımda kaybetti. Çocuklarının ikisini, komşusu Celestine öldürmüştü…
“Celestine, diğer saldırganlarla birlikte evimize saldırdı, biz de kaçmaya çalıştık.
Saldırganların palaları ve sopaları vardı. Celestine palasını kaldırarak, iki oğlumun kafasını kesti… Öldürülen oğlum Innocent bana her zaman iyi bir hayat yaşatacağı sözünü verirdi. Bu dünya için fazla iyiydi” diyor.
Nisan 1994’te ailesine saldıran kişi, komşusu Celestin’di.
“Celestine pala ile iki çocuğumun boğazını kesti. Ben bir şekilde kaçmayı başardım.”
Anne-Marie hayatta kaldı ama her şeyini kaybetti.
Ruanda’da 100 gün içinde 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu, radikal Hutular tarafından öldürülmüştü.
Gazeteci Tom Ndahiro, devletin örgütlediği propagandanın soykırımı tetiklediğini söylüyor.
Soykırımda özel bir radyo önemli bir rol oynadı.
“Onlara hamamböcüleri, yılanlar şeklinde sesleniyorlardı. Onlara her türlü küfürü ediyorlardı. Tutsiler düşman olarak görülüyordu ve aslında Tutsiler Ruanda’nın düşmanı olarak gösteriliyordu.”
Soykırımdan sonra Anne-Marie’nin komşusu köye geri döndü.
Celestine Habinshuti, Anne-Marie’nin çocuklarını öldürdüğünü itiraf etti… “Bir çocuk, hiç günahsız bir melek gibidir. O günlerin kötü liderliği ve kötü ideolojisi nedeniyle öldürülmeleri, adaletsizliktir. Bu çocuklara büyük bir adaletsizlik yapıldı ve ben kendimden nefretle doluyum…” diyor. Celestine cezaevinde on yıl kaldı ve halen bağışlanmak istiyor.
Soykırımın yaraları iyileşmiş olsa da, acısı halen derinlerde hissediliyor.
Anne-Marie “Onu gördüğüm zaman vücudum buz kesmişti, titremeye başlamıştım… Beni de öldüreceğini sandım. Beni görünce, yüzünü saklamaya çalışmıştı. Birbirimizi görmezden gelmiştik, herkes kendi yoluna gitmişti ama kalbim deli gibi çarpıyordu…”
Katolik bir rahip, onu Celestine’i affetmeye ikna etti…
“Rahip bana, ‘Celestine’i bu suçluluktan kurtarmanın anahtarı sendedir, ve Celestine’in de seni özgür kılmanın anahtarına sahiptir’ dedi. “Eğer buna inanırsan, tanrının yardımıyla iyileşeceksin’ dedi rahip bana…”
Celestine ise “Biz, bütün hayatta kalanlardan bizi affetmelerini diliyoruz. Tüm hayatta kalanlardan af diliyoruz. Onlar, tüm vahşetime karşın hayatta kalmayı başardılar. Ben, vahşi bir katildim. Benim yaptıklarıma karşın hayatta kalmayı başardı. Onu tanrı kurtardı.”
(BBC’nin 5 ve 7 Nisan 2019 tarihli Türkçe ve İngilizce yayınlarından derleyen: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).
“Iron Maiden'ın solistine Saraybosna'dan fahri hemşehrilik…”
Bosna Savaşı sırasında 1994'te kuşatma altındaki Saraybosna'ya, güvenlik tehdidine rağmen girmeyi başararak konser veren Iron Maiden solisti Bruce Dickinson, fahri hemşehrilik unvanıyla ödüllendirildi.
Saraybosna Belediyesi, dünyaca ünlü İngiliz heavy metal grubu Iron Maiden'ın solisti Bruce Dickinson'u, Bosna Savaşı sırasında 1994 yılında abluka altındaki bu kente gelerek konser verdiği için fahri hemşehrilik unvanıyla ödüllendirdi.
Belediye binasında düzenlenen törende Dickinson'a ödülünü veren Belediye Başkanı Abdullah Skaka, "Sayın Dickinson'ın 1994'te Saraybosna'ya gelmesi bize kurtulacağımızı, Saraybosna'nın kurtulacağını, Bosna Hersek'in kurtulacağını hissettiren anlardan birisi olmuştu" diye konuştu.
Tören öncesi şehirde dolaşarak Saraybosna halkıyla selamlaşan ve hayranlarına imza dağıtan Dickinson ise, ödülünü aldıktan sonra, "Sosyal medyada artık her şeyin beş saniyede unutulduğu bir dünyada, insanlar (bunu) hâlâ hatırlıyor. Bu gerçekten önemli bir şey. Bu muhteşem bir gün, çok güzel bir gün ve yeniden burada olmak harika" diye konuştu.
Dickinson 14 Aralık 1994'te çatışmaların devam ettiği kuşatma altındaki Saraybosna'ya güvenlik riskine rağmen girmeyi başararak Bosnalı hayranlarıyla buluşmuştu. Konseyin hikayesi 2018'de Scream for Me Sarajevo (Benim için Haykır Saraybosna) isimli belgeselde anlatılmıştı.
Dickinson'ın ödülünü aldığı 6 Nisan günü, Saraybosna'nın hem İkinci Dünya Savaşı'nda işgalden kurtulmasının hem de 1992'deki kuşatmada Sırp güçlerinin saldırılarına başlamasının yıldönümü. 5 Nisan 1992'den 29 Şubat 1996'ya kadar süren kuşatmada 1600'ü çocuk 11 binden fazla insan ölmüştü.
(Deutsche Welle Türkçe – 10.4.201)