ATEŞKES

Sami Özuslu



Yıl 2018... 1974'ün üstünden 44 sene geçmiş. Ama Kıbrıs'ta hala bomba can alabiliyor!
Bir çocuğun canını üstelik... 13 yaşında daha... Sıcak yatağında değil, soğuk toprağın altında uyuyor şimdi... 
İhmal öne çıktı olayda... Atış alanında o mühimmatı bırakan asker en fazla sorumluluğa sahip... Peki ne olacak? Hesabı sorulacak mı bu ölümün? Kim bıraktıysa o havan mermisini, yargılanacak mı? Toplum bundan haberdar olacak mı? Yoksa kol kırılacak, yen içinde kalacak, konu öylece kapatılacak mı?
İki üç gün sonra gündemden düşürülecek ve ölen öldüğüyle, çeken çektiğiyle mi kalacak?
*  *  *
Kıbrıs adası barut fıçısıdır. Her yerde askeri birlik vardır. Ortalık üs doludur. 
Güneyde, kuzeyde, İngiliz'e ait bölgelerde... Adanın genelinde toplam kaç piyade tüfeği, me kadar mermi, kaç tank, ne kadar top, uçaksavar, tabanca ve benzeri mühimmat vardır?
Asker mevcudiyeti kaçtır acaba Kıbrıs'ın?
Bilen var mı?
Niçin ama bu kadar asker, silah, mermi?
Bu tür soruları artık sormuyor kimse!
Ne Kıbrıs'ta, ne dünyada...
Silah tüccarlarının emrine verdik dünyayı...
Sömürdükçe sömürüyorlar.
Savaşları, terörü onlar besliyor.
*  *  *
Göçmen, fakir bir ailenin çocuğu öldü.
Gürcüydü.
Yolu Kıbrıs'a düşmüştü.
Kıbrıs sorununda hiçbir rolü, duhulü olmamıştı.
Ne egemenlik tartışmalarına dair bir görüşü vardı, ne garantörlerle ilgili söz söyleme hakkı...
Hiçbir fikri yoktu ölen çocuğun, toprak ve mülkiyet meselesine dair...
1959-60 garanti ve ittifak antlaşmalarından da, 1963 hadiselerinden de, 1974 savaşından da haberdar değildi muhtemelen...
Kıbrıs'taki bölünmüşlükte en ufak bir sorumluluğu, tek bir satır kabahati yoktu.
Ama Kıbrıs sorunu onu da öldürdü.
Savaş yoktu evet...
Ama barış da yoktu!
Sadece bir ateşkes...
*  *  *
Kesildi ateş.
Ancak dumanı tütüyor daha.
Her an harlayabilir alevler.
Böyle bir durum işte.
'Ateş kesilecek... Kes!'
Kestiler.
Yarın 'Ateş açılacak... Aç!' derse biri, yine açacaklar.
Hazırlık ona...
Sürekli öldürme provası ondan.
Provada unutuldu zaten bir ölüm makinesi.
Ve öldürdü o masum çocuğu...
Ada barut fıçısı...
Ölüm yakın, çok yakın.
*  *  *
Unuttuk 'savaşlara, sömürüye hayır' demeyi.
Emperyalizm çağı bitti sandık galiba...
Temel çelişki değişti gibi mi düşündük acaba?
Diyalektikten tamamen vaz mı geçtik yoksa?
Değilse eğer, nerede silah tekellerine karşı güçlü söylemler, eylemler?
Pratik şöyle dursun, teoride bile yok bunlar artık.
Köy adeta 'köpeksiz' kaldı. 'Değneksiz' gezmeleri bundandır.
E hani da bizimdi?
Hani biz yönetirdik?
Sol yanım acıdı bir kez daha...
13 yaşında ölümde... 
Tarlada unutulan bombada...
Ateşkeste... 
Çok ağrıdı sol yanım.