“Gazeteciler atlattıkları haberleri yazarlar. Bu mesleğin en keyifli tarafı da budur” diyor bir yazısında Yenişafak Genel Yayın Yönetmeni Abdulkadir Selvi.
Taha Kıvanç adıyla da yazan Fehmi Koru, “Gazetecilik dizilerinde karşınıza çıkan ‘atlatma haber’ olaylarına fazla kaptırmayın kendinizi; dünyayı sarsacak önemde atlatmalar öyle her gün yaşanmaz bizim meslekte... Her haberci hayatı boyunca bir, hadi bilemediniz iki önemli olayı ilk veren olmuşsa kendisini şanslı sayabilir” şeklinde açıklıyor durumu.
Atlatma haber, kısaca açıklamam gerekirse, bir gazetenin, gazetecinin, başka gazetelerde olmayan önemli bir habere imza atmasıdır. Başka gazetelerde olmayan her haber, atlatma haber değildir. Bunlara “özel haber” denebilir belki. “Atlatma” olarak nitelenebilmesi için en önemli kriter, haberin güncel ve önemli bir konuyla ilgili olmasıdır. İkincisi de sadece bir gazetede yayımlanmış olmasıdır.
Atlatma haberlerde en büyük risk, haberin elde patlaması değil, doğru çıkmamasıdır. Bazen gazeteciler, çok önemli gördükleri bir haberi iyice araştırmadan, doğruluğundan emin olmadan, diğerlerini atlatma güdüsüyle yayımlama yolunu seçerler ve ara sıra duvara toslarlar.
Gelelim Yenidüzen’in atlatma haberine. 5 Şubat akşamı, Yenidüzen web sayfasına, “Ortak Metinde Uzlaşı!” başlığıyla konan kısa haberde, “Kıbrıslı liderler ortak metinde uzlaştı. Güney’de metin yayımlandı, diplomatik kaynaklar uzlaşıyı Yenidüzen’e doğruladı” ifadeleri kullanılıyordu. Açıkçası, ortak metin üzerinde uzun bir süredir çalışma yapıldığı biliniyordu ve nihayet uzlaşıya varıldığı duyuruluyordu. Bu aslında iyi bir haberdi. Üstelik uzlaşıya varıldığı söylenen metnin İngilizce orijinali de sayfaya konmuştu. (https://www.yeniduzen.com/Haberler/haberler/ortak-metinde-uzlasi/34910)
Ancak, haber yayımlanır yayımlanmaz Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen açıklama kafaları karıştırdı. “Bazı basın yayın organlarında ve internet sayfalarında Rum tarafıyla ortak bildiri konusunda uzlaşıya varıldığına ilişkin olarak yer alan haberler gerçeği yansıtmamaktadır”.
Haberi ve ardından yalanlamayı görünce, acaba gazete nerede hata yaptı diye düşünmeye başladım. Genel Müdür ve Genel Yayın Yönetmeni Cenk Mutluyakalı ile de konuştum. Diplomatik kaynağın kim olduğunu sormadım, emin misiniz dedim sadece. Nitekim gazetenin yayımladığı metnin uzlaşı metni olduğu ertesi gün yapılan bir başka Cumhurbaşkanlığı açıklamasıyla teyit edilmiş oldu. Açıklamada, “bu sabah tarafımıza Birleşmiş Milletler kanalıyla geçmişte olduğu gibi ‘ortak açıklamaya’ dair bir taslak daha ulaştırılmıştır.”
Yenidüzen’in 5 Şubat’ta yaptığı atlatma haberin doğru olduğu anlaşıldı ve taraflar, metin üzerinde uzlaştıklarını ayrı ayrı açıkladılar. Elbette bu belge önemli, ama süreç daha yeni başlıyor. Önemli olan, süreç sonunda kalıcı bir barış anlaşmasının gerçekleşmesidir. Bu süreçte, gazetecilere de büyük görev düşmektedir. Her iki toplumda gazeteciler, barış gazeteciliği misyonu çerçevesinde, görüşmecileri cesaretlendirme, atılacak olumlu adımları destekleme görevlerini sorumlu biçimde yerine getirmelidirler.
--------------------------------------------------
Attığı tweet yüzünden sınır dışı edilen ilk gazeteci: Mahir Zeynalov
Başlığa koyduğum ifadenin aksini kanıtlayacak bir bilgiye maalesef ulaşamadım. Bulabildiğim tek olay, 2012 yılında yaşanmış. Suudi gazeteci Hamza Kaşgari, “Peygamber’e hakaret içeren” tweetler attığı gerekçesiyle hakkında tutuklama kararı çıkınca ülkesini terkediyor ve Malezya üzerinden Yeni Zelanda’ya gitmeye çalışıyor. Ancak Malezya’da tutuklanıyor ve sınır dışı edilerek Suudi Arabistan’a geri gönderiliyor. Herhangi bir yargılama olmaksızın iki yıla yakın hapiste kalan gazeteci, 29 Ekim 2013 tarihinde serbest bırakılıyor.
Mahir Zeynalov, Azerbaycan’lı bir gazeteci. Dört yıldır, cemaat gazetesi olarak bilinen Today’s Zaman’da çalışıyor. Bir süre önce TC yurttaşı bir kadınla evleniyor. Bir yabancı gazetecinin Türkiye’de çalışabilmesi için gerekli olan prosedürlere uyarak Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nden aldığı basın kartı alması ve İçişleri Bakanlığı’ndan çıkardığı çalışma izni ile çalışıyor.
Son dört yıldır, çalışma izinleri konusunda herhangi bir sorun yaşanmıyor, ta ki 17 Aralık’ta başlayan operasyonlar sonrasında cemaatle hükümet arasında çatışma yaşanana kadar. Mahir Zeynalov, twitter’i aktif kullanan, hem Türkçe hem İngilizce twitter hesabı olan bir gazeteci. Bugüne kadar İngilizce hesabından 20 binden fazla tweet atmış görünüyor. Zeynalov, 26 Aralık 2013’te iki “eleştirel” tweet atıyor. İngilizce tweet’lerin ilkinde, savcının 30 kişiyi tutuklamak istediği, ancak polisin direndiği ifade ediliyor. İkinci İngilizce tweet’te, savcının El-Kaide bağlantılı kişileri tutuklamak istediği, ancak Erdoğan’ın atadığı polislerin buna izin vermediği ileri sürülüyor. Tweetin sonunda konuyla ilgili habere link veriliyor. (http://www.todayszaman.com/news-334944-istanbul-prosecutor-orders-detention-of-30-people-police-resist.html).
Aynı gün (26 Aralık), Sabah gazetesi internet sitesinde, “Cemaat yazarından ihanet dolu tweetler” başlıklı bir haber yayımlanıyor (Linki: http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/12/26/cemaat-yazarindan-ihanet-dolu-tweetler). Birkaç gün sonra gene Sabah gazetesinin internet sayfasında yer alan bir haberde, Başbakan Erdoğan’ın Mahir Zeynalov hakkında suç duyurusunda bulunduğu bilgisi veriliyor. “Başbakan’dan suç duyurusu” başlıklı bu habere göre, Başbakan’ın avukatları tarafından yapılan suç duyurusunda, Zeynalov’un attığı tweetlerin “halkı kin ve düşmanlığa tahrik amacıyla ağır hakaret ve küfür içerdiği, Erdoğan’ın onur ve saygınlığına, kişilik haklarına açık bir saldırıda bulunduğu” ifade ediliyor. (Linki: http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/12/31/basbakandan-mahir-zeynalova-suc-duyurusu).
Sınırdışı kararı
Sınırdışı kararına ilişkin, aynı kişi tarafından imzalanmış iki resmi yazı bulunuyor. TC İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yazılan, 4 Şubat 2014 tarihli ve Ali Baştürk imzalı ilk sınırdışı yazısında, Mahir Zeynalov’un twitter hesabından “devlet büyükleri aleyhine twitler attığı ifade edilerek hakkında yurda giriş yasağı kapsamına alınmasının uygun olacağı bidirilmiştir. Bu itibarla..Mahir Zeynalov.. ‘yurdumuza girmesi yasaklanan yabancılar’ kapsamına alınmıştır” deniyor.
Ancak, bu kararın basın ve ifade özgürlüğü açısından savunulmasının zor olacağı düşünülmüş olacak ki, ikinci bir sınırdışı kararı alınıyor. TC İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü antetli ve 7 Şubat 2014 tarihli bu kararın altında da Ali Baştürk imzası var. Kararda, Mahir Zeynalov’un basın kartına istinaden aldığı basın mensubu amaçlı ikamet izninin 31.12.2013 tarihinde dolduğu; Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün ilgili gazetecinin basın kartını uzatmadığı için ikamet iznini uzatma imkânının da bulunmadığı; “Bu kapsamda, izinsiz çalıştığı anlaşılan adı geçen yabancı hakkında gerekli idari işlemler yapılarak ülkemizden çıkışının yapılmasını rica ederim” deniyor.
Sınırdışı kararına gazetecilik örgütlerinden tepkiler gecikmiyor. Burada sadece, Gazetecilere Özgürlük Platformu adına Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından yapılan açıklamadan bir alıntı yapacağım:
“Azeri gazetecinin sınır dışı edilmesi ifade özgürlüğü üzerinde baskıdır. Azeri gazeteci Mahir Zeynalov’un sınırdışı edilme kararı ifade özgürlüğünü kullanan bir gazeteci üzerinde baskı kurulmasıdır.
Tahammülsüzlüğün, hoşgörüsüzlüğün bir örneğidir. Bu karar Türkiye’de görev yapan yerli ve yabancı tüm gazeteciler için bir tehdit oluşturmaktadır. Bu karardan ivedi olarak dönülmesini ve uluslararası alanda insan hakları ve iletişim hakları açısından düşürüldüğümüz ayıplı duruma son verilmesini istiyoruz.”
Maalesef bu ve benzeri örnekler, Türkiye’de gazetecilerin özgürlük alanının giderek daraldığını gösteriyor. Demokrasi ancak özgür bir medya ile mümkündür. Bu nahoş durumu, siyasal iktidara destek veren gazetecilerin de görmesi gerekiyor. Mahkeme kararı olmadan, hükümetin hoşuna gitmeyen tweetler attı diye bir gazetecinin sınırdışı edilmesi, kabul edilebilecek bir uygulama değildir.