Attığın taş, ürküttüğün kurbağa

Cenk Mutluyakalı

 

Kıbrıs’ı yarım değil bütün isteyenlerin yorulmaya hakkı yoktur

Umut etmek özgürlükse... Umut etmek direnmekse... Utanmayalım, sevinelim ve umut edelim.
Birlikte bir gelecek için adım atalım, daha çok yakınlaşalım, paylaşalım...
En azından “suçlama oyunları”na kurban edilmemiş her yeni müzakere, Kıbrıs ülkesini ve “ortak bir geleceği” anlatır.
Evet, mobil telefonlar artık “sorunsuz” çalışmalıdır.
Siyasi kararın sonuçlanması için takipçisi olalım.
“Elektrikte birleşme” zaten pratikte vardı, ilerliyordu, şimdi masaya da yansıdı, “geçici anlaşmalar” gibi gereksiz egemenlik yarışları ortadan kaldırıldı.
Sanat eserlerinin ve arşivlerin iadesi önemli...
Ve en önemlisi...
“Müzakereler” aslında yeniden başladı.
Gayrı-Resmi!
Çünkü işin “resmi”nden ürkenler var.
İşin “resmi süreci”ne karşı duranlar var.
Kıbrıs’ın “ortak” geleceğini istemeyen ve “bölünmüşlük sektörü”nden kendilerine oy, iş, makam, rant devşirenlerin maskeleri düşüyor.
Kıbrıs’ı yarım değil bütün isteyenlerin yorulmaya hakkı yoktur.
Sol ağızlar ve çözümcü gülüşlerle oy sayanların boyaları dökülürken, Kıbrıs’ı bir dünya ülkesi yapmaya yeminlilerin yılgınlık hakkı olamaz.
“Kafeste kanarya” olmak yakışmaz bize! Bu kafesin kapıları açılacak illa!
Uçmak özgürlük olacak, “yemlenmek” yerine!..

 


Kamu Reformu Taslağı

Siz kamu reformunun yurttaşın hizmet kalitesi ya da toplumsal fayda üzerinden tartışıldığını gördünüz mü?
Hep “katılımcılık” diyorlar ya!
Bir eksik var: Yurttaş.
Hükümet ile memur temsilcisi görüşüyor ama “hizmeti alan” yurttaş bu tartışmaya katılamıyor.

*  *  *

“Sahi siz bu görevi kimin için yapıyorsunuz” dediğiniz zaman soru yanıtsız kalıyor.

*  *  *

O nedenle zaten “ek mesai” tartışılıyor ama “eksik mesai” pek gündeme gelmiyor!
Fazladan çalışmanın karşılığı  var.
Peki “eksik çalışma”nın karşılığında ne oluyor?

Son 40 senede eksik çalışmaya dair “bedeli ödenen” kaç örnek duydunuz?
Bir mi, iki mi?

Yeni “Kamu reformu”nda sendikaların en temel itiraz noktaları nelerdir?

1- Ek mesailer.
Bire bir buçuk yerine bire bir olacak.

2- Üst yönetim kadroları dışa da açılacak.
Sendikaya göre kamu “kendi içinde” kalmalı, yoksa “kurumsal hafıza” kaybolacak. Şimdi kaybolmadı ya (!)

3- Ek mesai, tahsisat, maaş sınırı!
Yeni tasarıda ek ödenekler maaşın 1/2’sini yani yarısını aşmayacak.

*  *  *

Şu itirazı önemsiyorum.
Personel alımlarında geçmişte en yüksek notu alanlar “münhal sayısı” kadar mülakata çağrılırdı.
Şimdi “iki katı insanın mülakata çağrılması” ön görülüyor ki bu değişim “partizanlık” potansiyeli taşıyor.

*  *  *

Bir de şu soru anlamlı.
Biliyorsunuz artık “müşavirlik” yok.
Siyasi atamalar sadece müsteşar, danışman ve özel kalemle daraltıldı.
Müsteşar ya da özel kalem, görevden alındığı zaman hem eski görevine, hem de maaşına geri dönecek.
(Maliye’deki dostlar, yeni yasayla, pratikte, kamunun içinden kimsenin müsteşar olmayacağını söylüyor.)
Peki “emeklilik hakkı” nasıl olacak?
Sendikanın iddiası, emeklilik hakkı yine “üst kademe” üzerinden kazanılacak.
Öyle mi?

Ne mi düşünüyorum?

1- Kamuda ikinci iş yasağı maddesi kaldırılsın!
En azından daha “dürüst” olur.
Çünkü uygulanmayan yasanın aslında hiçbir anlamı yoktur.


2- Sınavsız, ölçütsüz, münhalsiz, kritersiz istihdam yapanlar için doğrudan hapislik ön görülsün.
 

3- Deneyimi, uzmanlığı ya da eğitimi dışında kimse üst kademe yöneticiliğine getirilmesin.
 

4- “Piyango” gibi terfi olmasın. (Terfi al, emekliye ayrıl, maaşını artır.)
 

5- Ek mesai ‘zorunluluğa’ bağlansın! "Olmazsa olmaz" ihtiyaç halinde böyle bir hizmet alınsın.


Reform reforma benzesin, attığın taş, ürküttüğün kurbağaya değsin!