Bu köşede Maraş’taki Evkaf mülkiyeti üzerinde yazdığım yorumlarıma ilgi gösteren Av. Murat Hakkı, hukukçu olarak konu üzerinde kendi sahip olduğu bilgilerini ve görüşlerini yazılı olarak benimle paylaştı. Benim isteğim ve onun da izni ile konu yazıyı köşeden okuyucularla paylaşıyorum. «Evkaf’ın Sus Meselesi»ne ses ve nefes getirmek, gerçekleri gün ışığına taşımak gerek; Evkaf malları her nerede ve kimler tarafından ve nasıl talan edildiğini makul şüpheden arınmış olarak bilmek gerek… Av. Murat Hakkı’ya aşağıda okuyacağınız yazısı ve paylaşmaya verdiği izin için teşekkür ediyorum. Şimdi söz onun…
Evkaf’ın kayıp arşivi
Bir süredir Maraş konusunda yazdığınız yazıları okuyorum. Son günlerde Dedem Cemal Münir’in babası Sir Mehmet Munir Bey ve vakıf malları ile ilgili tatbik edilen mevzuat hususunda etrafta bir bilgi kirliliği gözlemledim. Sizin vasıtanızla bu konudaki görüşlerimi okurlarla paylaşmak isterim.
Evkaf mallarının elden çıkması 24 Nisan 1886 tarih ve 4/1886 sayılı Yasa (Taşınmaz Mal Zaman Aşımı Yasası) ile başlamış ve zaman boyunca devam etmiştir. Mevzuat, uzun bir süre ihtilafsız ve hasmane bir şekilde (by adverse possession) herhangi bir malı işgal eden kişilere zamanla işgal ettikleri malın tapusunu elde etme hakkı tanımıştır ve bu yasadan sadece Evkaf değil, pek çok malı olan Kıbrıs Kilisesi ve özel şahıslar da olumsuz olarak etkilenmiştir. Yasanın 5. Maddesi dini kuruluşlara işgalcilere karşı zaman aşımı süresi dolmadan dava açma hakkı tanımış ancak geçen sürede idareciler bu konuda gerekli adımı atmamıştır. Buna 1914’e kadar İstanbul’dan atanan muhtelif idareciler de dahildir.
Malumunuz olabileceği üzere, tapu kayıt ve haritalama sistemi adada İngiliz idaresi ile başlamış ve bugün bile hala tüm adada esas alınan kadastral haritalar 1919’da çizilmiştir. Tüm malların kaydı ve çağdaş tapu sisteminin oturması ise 1946’lara kadar gelmiştir. 1878’de Osmanlı idaresi fiilen sona erdiğinde adada ne doğru düzgün tapu kayıt sistemi, ne de haritalama vardı. 1886’da geçirilen Yasa bu kayıt işlemlerinin hızlanması için mal sahiplerini zorlamak amacıyla çıkarılmış olabilir. Bunu bilemem. Evkaf malları ile ilk ciddi envanter çalışması ise 1927-1938 arasında yapılmıştır.
Görev süresi 1925-48 ve doğum yılı 1890 olan Sir Munir döneminde Evkaf mallarının peşkeş çekildiği iddiası olgusal olarak mesnetsizdir. Çünkü malların elden çıkması 1886'da başlamıştır.
1956'da Evkafı devralan idareciler ise yıllar yılı şikayet yapılan konularda herhangi bir işlem yapmamıştır. İlaveten, ne 1944'te geçirilen (bugün Fasıl 225 olarak hala yürürlükteki kanunlarımızda yer alan ve rayiç değere denk toplam iki kira ödenmesini öngören icareteynli vakıf statüsündeki malların tasarrufçuların mülkiyetine geçirilmesine cevaz veren) 10/1944 sayılı Yasanın 1960 Anayasası'na uygun olup olmadığını sorgulatmışlar, ne de arazi mevkufe tahsisat kategorisindeki malların devletleştirilmesi ve buna mukabil Evkafa yer yıl devletçe ödenmesi gereken tazminat konusunu takip etmişlerdir. Öte yandan, 13 Ocak 1960’da Kıbrıs üzerine oluşturulan Londra Komitesine 3.9 milyon Sterlinlik tazminat talebi sunmuşlar, Temmuz 1960’da ise 1.5 milyon Sterline sulh olmuş ve uluslararası hukuğun parçası haline gelen meşhur ‘’Appendix U’’ belgesini imzalayarak İngiliz yönetimini ibra etmişlerdir. Yani İngilizlerle olan hesap kapanmıştır.
İngiliz Valiye verilen taahhütnamede 3. paragraf hükümleri gayet açıktır. Orada Evkaf Yüksek Konseyi’nin de adı geçmektedir ve imzacıların birisi hem toplum lideri, hem de Evkaf Yüksek Konseyi Başkanı’dır. Esasen Evkaf’ın hakkı olan bu tazminatın kaçta kaçının Evkafa kullandırıldığı hususu bir yana, dönemin ileri gelenlerinden birisinin vakıf malı olan Mevlevi Tekkesi’nin arazisinin bir bölümünden haksız menfaat sağladığı da birçok yerde yazılmıştır.
Herhalükarda, Fasıl 15 Zaman aşımı Yasası Madde 4 hükümleri, esasen Osmanlı Sivil Hukuk Mevzuatı (Mecelle)'nin 1660-1661. maddelerini esas almaktadır ve vakıf malı olduğu iddia edilen mallarla ilgili olarak dava açma süresini 36 yılla sabitlemiştir. Bu durum ahkam-ül evkaf kuralları 438. Mesele altında da aynen vardır.
Maraş konusunda malların vakıfların adından çıkması 1913'lere kadar gider. Çoğu tapu kütüğünde elden çıkma gerekçesi olarak takas (exchange of title) veya prescription (4/1886 sayılı Yasa hükümleri) dayanak gösterilmektedir. Bu beyanlar gerçek midir değil midir? Bu konu 1956'dan sonra da hiç incelenmemiş, 1913 ve sonrası döneme ait Evkaf arşivleri ve tutanakları ortaya çıkarılmamıştır. Sonuç olarak, yapılan tüm iddialar zaman aşımı mevzuatı ile engellidir.
‘’Tersefan Çiftliği Davası’’ olarak bilinen Minas Sylvestrou and Others v. The High Council of Evkaf, CLR 1959 - 2960, Vol 24, page 153 referanslı Yüksek Mahkeme kararında da genel olarak zaman aşımının vakıf mallarına uygulanamayacağına dair tek bir cümle yoktur. Evkaf bu davayı herhangi bir hasmane tasarruf (adverse possession) olmadığı ve Rum Davacıların haklarını tanıdıkları Evkaf’a kira ödüyor olmalarından dolayı kazanmıştır.
Evkaf arşivlerinin açılıp incelenmesi konusunda yaptığınız öneri ile %100 mutabıkım. Sayın Benter, 16.06.2013 tarihinde Star Kıbrıs Gazetesinden Yurdagül Beyoğlu’na verdiği röportajında Evkaf’ın Osmanlı ve İngiliz dönemi arşivlerinin tamam, 1956-62 dönemi arşivlerinin ise kayıp olduğunu söyledi. Geçen 6 senede bu arşivler bulundu mu?
Sırası gelmişken ailemizin mal varlığı konusunda da değinmek isterim. Çünkü Maraş konusunda dile getirdiğim belgeler ve hukuki iddialarla başa çıkamayan bazı kişiler ailemizin mal varlığının Sir Münir zamanında mülkiyetlerine geçirildiği söylenen vakıf mallarına dayandığını da iddia etmektedirler.
Tarihçi Haşmet M Gürkan'ın ‘’Dünkü Bugünkü Lefkoşa’’ isimli kitabında (1990) adı geçen Tüccarbaşı Mustafa Fuat Efendi, meşhur Derviş Paşa'nın kardeşi, Kıbrıs Türklerini örgütleyen ilk toplum lideri ve Türk çiftçileri Rum tefecilere karşı korumak adına Türk Bankası’nı kuran Müftü Ziyai'nin kayınpederi ve Sir Münir'in karısı Vesime Hanım'ın da dedesidir. Bugün Yakın Doğu Universitesi yakınlarından geçen Kuzey Çevre Yolundan başlayarak Ledra Palace Oteline kadar giden alanda binlerce dönüm arazisi olan bir kişiydi. Nitekim Köşklüçiftlik bölgesinin adı da Ledra Palace Oteli yanındaki köşkü ve onunla bağlantılı aile çiftliğinden gelmektedir.
Soyadları Hakkı, Münir, Azizbeyli/Azizalp, Küfi, Fuad, Galip veya Faiz olan herkesin malvarlığının kökeni bu Tüccarbaşı Mustafa Fuat Efendi'dir. Ben ayrıca merhum Necati Özkan'ın babası Mısırlızade Ahmet Hulusi Efendi ve Lapta'lı toprak ağası, Başmüfettiş İbrahim Hakkı’nın da torunuyum. Mal mülk konusunda saklanacak hiçbir şey yoktur. O yüzden Sir Munir dönemi Evkaf arşivlerinin de araştırmacılara açılmasını şiddetle destekliyorum.
1940'larda da Sir Munir'in Ayasofya Camii'ni İngiltere Kralına sattığı iddia edilmişti ancak 1956'dan sonra iktidar olanlar onun şahsı ve ailesi hakkında davaya verilmesi gereken hiçbir malzeme bulamamışlardı. Nitekim rahmetli Arif Hasan Tahsin ve Haşmet M. Gürkan internette mevcut pek çok yazılarında buna değinmişlerdir.
Halkımızın vakıf malları ve Evkaf’a karşı olan duyarlılığını gözlemlemek güzel bir şey oldu. Umarım ayni duyarlılık Evkaf’ın güncel sıkıntıları ve iştiraki olan Vakıflar Bankası için de geçerli olur.
Sömürge döneminde Evkaf’ın ‘’hükümetin bir dairesi’’ gibi işlemesinden şikayet edilirdi. Geçen 63 yılda ise siyaset bu ata yadigarı kurumun her hücresine işlemiş ve kurum her yönden daha kötü bir duruma düşmüştür. Maraş ile başlayan tartışmaların zamanla siyasete Evkaf’tan tamamen el çektirecek bir milli uyanışa dönüşmesini temenni ederim. (Av. Murat Hakkı)