Avrupa Birliği’nin Akdeniz Enerji Politikası

Avrupa Birliği’nin Akdeniz Enerji Politikası


Fatoş Şan
fatos-san@hotmail.com

Günümüzde enerji, tüm dünya ülkelerinin dış politikalarında belirleyici ana unsur olma yolunda ilerlemektedir. Sürdürülebilir bir ekonominin şartlarından biri güvenilir, elverişli ve en önemlisi süregelen enerji kaynaklarına sahip olmaktır. Avrupa Birliği (AB), 28 üye ülke ile toplamda Çin ve Hindistan’dan sonra dünyadaki en büyük nüfusa sahiptir. Bunun da etkisiyle, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğuyla (AKÇT) başlayan entegrasyon sürecine rağmen AB günümüzde enerji alanında dışa bağımlı hale gelmiştir. Kömür üretiminin azalması ve gelişen endüstrinin daha çok enerjiye ihtiyaç duyması gibi nedenler başta olmak üzere çeşitli faktörler Avrupa’yı büyüyen bir enerji açığına doğru götürmüştür. Bu bağlamda doğal gaz AB’nin ana enerji kaynağı haline gelmiştir. Bu gelişmeler sonucunda AB, enerjide üç ana amaç belirlemiştir: 1) Süregelen ve güvenilir kaynakların varlığı; 2) Enerji ve kaynak çeşitliliği ve 3) Enerji arz güvenliği. Bu üç ana strateji bölgesel politikaların belirlenmesinde esas oluşturmaya başlamıştır. Bu bağlamda Akdeniz bölgesi AB için süregelen zengin kaynakları barındıran, enerji arz güvenliği açısından yakın zamanda yaşanan Libya sorunları dışında “güvenli” olarak ifade edilen bir bölgedir.

AB’nin Akdeniz ülkeleriyle olan ilişkisi özellikle İber yarımadasının yani İspanya ve Portekiz’in, aynı zamanda da Yunanistan’ın Avrupa entegrasyonuna katılmasıyla artmaya başladı. Bu dönemden önceki ilişkiler daha çok Fransa’nın güçlü sömürge döneminden kalma ilişkileriyle yürütüldü. Toplu bir politika yürütmek yerine 1990’lara kadar Akdeniz ülkeleriyle ilişkiler üye ülkelerin tek taraflı antlaşmalarıyla sağlandı. 1991’de siyasi bir kimlik kazanmasıyla birlikte AB’nin ilk müşterek bölgesel politikası Akdeniz bölgesinde uygulandı. Bunun en büyük sebebi, AB’nin halen daha Akdeniz bölgesiyle birinci derece sorun yaşadığı büyük göç dalgasıydı. 1995’te Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (Euro-Mediterranean Partnership) kuruldu. Türkiye’nin de yer aldığı üye ülkeler haricinde 12 ortak üye ile kurulan bu ortaklık, politik diyalogu artırmanın yanı sıra insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda işbirliği yaratmayı da içeriyordu. Çok başarılı olamayan bu ortaklık, 2008 yılında Fransa eski başkanı Sarkozy’nin önderliğinde Akdeniz Ülkeleri Birliğine (Union for Mediterranean) dönüştürüldü. Bu birlik politik, kültürel ve ekonomik işbirliği haricinde enerji alanında da işbirliğini öngörmüştü. Bu bağlamda Akdeniz Güneş Planı (Mediterranean Solar Plan) Birliğin öncelikli amaçları arasında yer aldı. Akdeniz Güneş Planı, 2020’ye kadar elektrik üretiminde 20 gw’lık ek kaynağı bu ülkelerden ihraç etmeyi ve belirli bir miktarda enerjiyi günümüz teknolojisinin elverdiği kadar tasarrufu amaçlamaktadır. Önemli adımlardan biri de Avrupa elektrik şebekelerini Akdeniz ülkelerine bağlamayı amaçlayan çalışmalardır. Örnek olarak, Avrupa Elektrik Şebekesinin doğu bağlantısının ana hattı olan Türkiye, Nisan 2015’te Avrupa Elektrik Şebekesine bağlandı. Batı hattında ise Fas, Cezayir, Tunus ve Libya’nın 2020’ye kadar İspanya ve İtalya üzerinden bağlanması öngörülmektedir. Doğu Akdeniz bölgesinin bu elektrik ağına entegrasyonu ise PanAvrupa şebekesiyle yapılması amaçlanmaktadır. Avrasya Enterkonnektörü olarak bu PanAvrupa şebekesi İsrail’den başlayıp Kıbrıs ve Yunanistan elektrik şebekelerini deniz altı kablolarıyla Avrupa’ya bağlamayı amaçlamaktadır.

Enerji politikalarında Akdeniz öncelikli bölge sayılmasa da gittikçe artan bir öneme sahiptir. 2014 verileri itibarıyla AB’nin en büyük doğal gaz ihracatçıları Rusya, Norveç ve Cezayir’dir. Akdeniz bölgesi üçüncü ana enerji hattını oluşturmaktadır. Akdeniz’den Avrupa’ya sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihraç edilmektedir. Bu doğal gaz türü sıvılaştırılma işleminin pahalı bir süreç olduğundan daha az kârlıdır. Doğal gaz, Cezayir ve Libya kökenli Avrupa’ya giden dört tane deniz altı boru hattıyla taşınmaktadır. Yeni planlanan bazı boru hatları da ekonomik olarak kazançlı görünmediğinden masada kalsa da yeni keşiflerle bunların yeniden canlanma ihtimali hâlâ mevcuttur. Mesela Cezayir-Sardunya ve İtalya arasında planlanan Galsi Boru Hattı Projesi yakın bir zaman öncesine kadar rafa kalkmışken, Cezayir Başbakanı 27 Mayıs’ta yaptığı açıklamada artan üretimle birlikte İtalya’yla işbirliği halinde Galsi’yi hayata geçireceklerini söylemiştir.* Diğer yandan, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs ve İsrail’de 2010’dan sonra bulunan yeni doğal gaz keşifleri AB’yi heyecanlandırsa da sonuç beklentileri karşılayamamış, AB’nin destek vermesine rağmen keşiflerin ekonomik olarak enerji çeşitliliği politikasına fayda sağlamayacağı anlaşılmıştır. Bununla birlikte, elektrik enerjisindeki yeni planlanan yeşil enerji koridoru olarak Akdeniz bölgesi önemini artırmıştır. AB’nin 2030’a kadar karbon dioksit emisyon hedefi olan % 27’yi yakalayabilmesi bu yenilenebilir enerji üretimine bağlıdır. Akdeniz Güneş Planıyla güneş enerjisinin Avrupa’ya taşınması yenilenebilir enerji kaynak kullanımı açısından AB için çok önemlidir.

Son yıllarda özellikle Arap Baharından sonra bölgede yaşanan istikrarsızlık, özellikle de Suriye ve Mısır’daki iç sorunlar AB’nin Arap-Gaz Boru Hattı projeleri gibi planlarını suya düşürmüştür. Katar, dünyanın en büyük LNG ihracatçısı olarak, Cezayir’den sonra AB için önemli bir yere sahiptir. Katar gazını Suriye üzerinden Avrupa’ya ulaştırma politikasının Arap Baharıyla çökmesi üzerine AB, bölgenin doğusundaki çatışmalarda enerjide birlikteliğin ve enerji arz güvenliğin önemini bir kez daha görmüştür. Nitekim, Esat rejimine destek vererek bu projeyi engellemesi sonucunda Rusya, enerjideki lider durumunu sürdürmeyi başarmıştır.   

Akdeniz bölgesi AB’nin ana doğal gaz hatlarından biri olmanın yanı sıra, bölgede yeni keşfedilen kaynaklar ve yenilenebilir enerji potansiyeliyle AB’nin enerji politikalarındaki etkisini sürdürecek gibi görünmektedir. Güney Gaz Koridoruyla birlikte genel olarak Kafkasların, özel olarak da Azerbaycan’ın doğal gazda Avrupa’nın en önemli ortağı haline gelecekleri açık şekilde ortadadır. Bununla birlikte, şimdiki tüketim miktarlarına göre 2020’de AB’nin, ihtiyacı olan doğal gazın % 70’ini ithal etmek zorunda kalacağı göz önüne alındığında Akdeniz, üçüncü koridor olarak yerini koruyamasa bile yenilenebilir enerjide yeşil enerji koridoru olarak önemini koruyacak gibi görünmektedir.


*“Algeria to increase exploration efforts, confirms Galsi Project”, Natural Gas Europe, May 28, 2015. http://www.naturalgaseurope.com/algeria-to-increase-exploration-efforts-confirms-galsi-pipeline-project-23936?utm_content=buffer1db4d&utm_medium=social&utm_source=twitter.com&utm_campaign=buffer, (09/06/2015).

Dergiler Haberleri