YD: Son günlerde, sizin ödeneksiz izinle Kıbrıs Üniversitesi’ndeki kürsünüzü koruyarak Avrupa Parlamentosu Üyesi olmanızın uyumsuzluk yarattığı ve ikisinden birinden vazgeçmeniz gerektiği iddia ediliyor. Durum tam olarak nedir?
NK: 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Avrupa Parlamentosu’na seçilmem bazı çevrelerde ciddi rahatsızlık yarattı. Gerek ayrılıkçı Kıbrıs Türk milliyetçileri, gerekse Kıbrıs Rum milliyetçileri hoşnutsuzluklarını her fırsatta açığa vuruyorlar ve zaman zaman edep sınırlarını aşan öfkeli çıkışlarla şahsımı hedef alıyorlar.
Bunlara dün olduğu gibi bugün de aldırmıyorum ama bazı iftiralar karşısında kamuoyunu doğru bilgilendirmeyi yurttaşlık görevi sayıyorum.
Bugünlerde Kıbrıs Rum toplumunda, hem Avrupa Parlamentosu Üyesi olmamın, hem de Kıbrıs Üniversitesi’ndeki konumumu korumamın Kıbrıs Anayasası ve yasalara aykırı olduğu ileri sürülüyor ve benim iki mevkiiden birini seçmem gerektiği iddia ediliyor. Aslında, bu iddialar seçildikten hemen sonra gündeme getirilmişti...
Bu konuyu gündeme getirenlerin çoğunun, bir Kıbrıslı Türk’ün AP’ye seçilmesinden büyük rahatsızlık duyduklarına hiç kuşkum yok. Fakat konunun ideolojik boyutunu bir tarafa bırakarak, değer yargılarından bağımsız bir değerlendirmeyle meseleye açıklık getirmeye çalışalım.
2019 yılında AP’ye seçildiğimde, o tarihte profesör olarak çalıştığım Kıbrıs Üniversitesi’ne başvurarak beş yıllık ödeneksiz izin aldım. Kıbrıs Üniversitesi Senatosu oybirliği ile bana beş yıllığına ödeneksiz izin vermeyi “kamu yararı” açısından uygun gördüğünü belirtti. Daha önce de “kamu yararı” gerekçesiyle iki Kıbrıslı Rum profesöre ödeneksiz izin verilmişti ve ikisi de büyükelçi olarak görev yaptıktan sonra üniversiteye geri dönmüşlerdi.
Söz konusu ben olunca, önce Sayıştay, sonra da Başsavcı, ödeneksiz izin alıp üniversitedeki pozisyonumu korumamın Anayasaya ve yasalara aykırı olduğunu iler sürdüler ve Kıbrıs Üniversitesi yetkililerinden beni istifa etmeye zorlamalarını talep ettiler.
Fakat Kıbrıs Üniversitesi Rektörlüğü ve Senatos’u bana verilen ödeneksiz iznin doğru bir karar olduğunu söyleyerek, Sayıştay ile Başsavcı’nın önerilerini geri çevirdiler.
YD: Kıbrıs Rum dışişleri bakanı Nikos Hristodulidis de galiba benzer bir durumdadır...
NK: Evet, Kıbrıs Rum dışişleri bakanı Nikos Hristodulidis de kaç yıldan beri benzer bir sorunla karşı karşıyadır. Hristodulidis, 2009 yılında Kıbrıs Üniversitesine Okutman (Lecurer) olarak alındı. Fakat üniversiteye seçilme sürecinde yanlışlık yapıldığı gerekçesiyle ataması geçersiz sayıldı. Bunun üzerine, mahkemeye başvuran Hristodulidis 2018 yılında davayı kazandı. Devamında, Kıbrıs Üniversitesi kendisine bir mektup göndererek üniversitede işbaşı yapabileceğini bildirdi. Hristodulidis, dışişleri bakanı olduğu için göreve hemen başlayamayacağını söyledi ve bakanlığı sona erinceye kadar atanmasının ertelenmesini talep etti. Üniversite tayini erteleme yetkisine sahip olmadığını belirtti ve ancak ödeneksiz izin hakkı tanımakla yetkili olduğunu bildirdi. Fakat bunun da mümkün olmadığını, çünkü hem bakan olup hem de üniversitedeki mevkiini korumanın anayasaya aykırı olduğunu iddia etti. Kısacası, üniversite bakanı tercih yapmaya zorladı.
Bunun üzerine, Hristodulidis 2019 yılında mahkemeye başvurdu. Dava sürecinde Hristodulidis’in avukatları, bana da gönderme yaparak, müvekkillerinin haklarını korumaya çalıştı. Avrupa Parlamenteri olduğum halde benim üniversitedeki pozisyonumu koruduğumu belirterek, aynı şeyin Hristodulidis için de geçerli olmasını talep ettiler. Eşitlik ilkesinin bunu gerektirdiğini ileri sürdüler.
Dava geçtiğimiz günlerde sonuçlandı ve Hristodulidis davayı kaybetti. Mahkeme, Avrupa Parlamenteri olan benim durumuma gönderme yapmayı doğru bulmadığını, çünkü benim konum değil, yargılanmakta olan Hristodulidis’in davası olduğunu belirtti. Mahkeme, Kıbrıs Üniversitesi’nin kamu yararı adına bana beş yıllık ödeneksiz izin verdiğini, bu durumla ilgili olarak bir değerlendirme yapamayacağını, bunu ancak bu konuda açılacak bir davada ele alınabileceğini belirtti. Eğer bana haksız yere ödeneksiz izin verilmiş olsa bile, yasadışı bir eylemden yasal bir hakkın doğmayacağını belirterek, Hristodulis’in talebini geri çevirdi.
YD: Olay Kıbrıs Türk basınına sizin dediğiniz gibi yansımadı...
N.K: Hristodulidis davası ile ilgili olarak Kıbrıs Rum basınında çıkan haberler Kıbrıs Türk basınına aktarılırken maalesef ciddi yanlışlıklar yapıldı. Bu hataların kötü niyetle yapıldığını zannetmiyorum. Büyük bir ihtimalle çeviri hatası olmuştur. Örneğin benim yukarıda özetlediğim dava Kıbrıs Türk basınında şöyle yer almıştır
“Hristodulidis’in avukatlarının şu anda Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekilliği yapan ve akademisyenlik pozisyonunu koruyan Niyazi Kızılyürek’e atıfta bulundukları ancak mahkemenin, Kızılyürek’e verilen iznin ‘kamu yararı gerekçesiyle’ verilmiş olduğuna kanat getirildiği belirtildi.”
Oysa yukarıda da belirttiğim gibi, “mahkeme, Kızılyürek’e verilen iznin kamu yararı gerekçesiyle verilmiş olduğuna kanat” getirmedi. Mahkeme, bu konuda bir şey diyemem, çünkü ben Kızılyürek davasına bakmıyorum dedi.
YD: Galiba bu konuyu ilk defa Sayıştay gündeme getirmişti.
NK: Kamu harcamalarıyla ilgilenmesi gereken Sayıştay, ısrarla bu konunun üzerine gidiyor ve benim aynı anda iki mevki sahibi olmamın kabul edilmez olduğunu ileri sürüyor. Oysa benim ödeneksiz izin almam Kıbrıs Üniversitesi’ne mali bir külfet yüklemediği gibi üniversitenin tasarruf etmesine yaradı. Şimdi, bana ödenmeyen maaş ile bir değil, iki misafir akademisyen görevlendirebilir.
Öyle olduğu halde, Sayıştay büyük bir hırsla üniversiteyi ve beni kovalıyor. İçişleri bakanı ve Başsavcı’ya mektup gönderip onları “göreve” davet ediyor.
Öte yandan ELAM’dan atılan, yani ELAM’ın ölçülerine göre bile fazla fanatik bulunan milletvekili Themistokleos da Başsavcı’yı ve Temsilciler Meclisi’ni bir an önce beni bir mevkiden istifaya zorlamak için mesai yapmaya çağırıyor.
YD: Sizi istifaya zorlamak isteyenler iddialarını tam olarak neye dayandırıyorlar?
N.K.: Başında söyledim... Kanaatimce, bu kadar hırsla peşime düşülmesi ideolojik nedenlerden kaynaklanıyor. Ama Kıbrıs Üniversitesi’nde mevkiim olması ile Avrupa Parlamenteri olmamın uyumsuz olduğu iddiasını anayasanın 70. maddesine dayandırmak istiyorlar. Kıbrıs Anayasasının 70. Maddesinin tam olarak ne dediğine bakalım:
“Temsilcilik görevi, Bakanlık veya Cemaat Meclisi üyeliği veya Belediye Reisliği de dahil olmak
üzere herhangi bir belediye meclisi veya Cumhuriyetin silahlı veya emniyet kuvvetlerine
mensubiyet veya bir amme veya belediye görevi ile veya, Türk Cemaati tarafından seçilen bir
Temsilci bakımından, bir din adamı görevi ile birleşemez.
Bu madde bakımından "amme görevi", Cumhuriyetin veya bir Cemaat Meclisinin hizmetinde,
ücreti Cumhuriyet veya bir Cemaat Meclisince kontrol edilen, ücretli herhangi bir görevdir ve
herhangi bir amme hükmi şahsında veya amme yararına bir teşekküldeki herhangi bir görevi de
içine alır.”
Anlaşılır bir Türkçe ile söyleyecek olursak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde milletvekili, bakan, belediye başkanı vs. olan biri, “amme görevi” yapamaz! Çünkü bu mevkiler ile amme görevi arasında uyumsuzluk vardır. Daha açık söylersek, kamu görevi yapan veya kamu kuruluşları tarafından ödenen bir kişi, milletvekilliği, bakanlık ve belediye başkanlığı yapamaz.
İşte, bu son derece anakronist anayasa maddesini, Avrupa Parlamenterlerine de uygulamak istiyorlar. Benim bir devlet üniversitesinde olmam, yani kamu görevi yapmam ile Avrupa Parlamentosu Üyesi olmamın bağdaşmadığını ileri sürüyorlar. Oysa özel bir üniversiteden olsaydım, hiçbir sorun olmayacaktı. Bu durum eşitlik ilkesinin açık ihlalidir.
Kısacası, bir yandan bu anakronist kanunun ruhunu bir tarafa bırakıp, kanunun harfiyle uğraşıyorlar, diğer yandan da Kıbrıs Cumhuriyeti’nde milletvekili olmak ile Avrupa Parlamentosu milletvekili olmayı birbirine karıştırılıyor. Avrupa Parlamenteri, Kıbrıs devleti tarafından ödenmez, AB tarafından ödenir.
YD: Avrupa Parlamentosu bu konuda ne diyor?
NK: Avrupa parlamentosu açısından “uyumsuzluk” diye bir şey söz konusu değildir. Bir milletvekili, üniversitedeki kürsüsünü ödeneksiz izinle koruyabildiği gibi, isterse ödenekli olarak da çalışmaya devam edebilir. AP açısından bu noktada hiçbir sorun yoktur. Eğer bir AP milletvekili aktif olarak akademisyenliğe devam ediyorsa, AP, bunun vergi dairesine bildirmesini ister... Hepsi bu..
YD: Size ödeneksiz izin veren üniversiteniz de eleştirilere hedef oluyor. Bu gelişmeler karşısında Kıbrıs Üniversitesi nasıl bir tavır alıyor?
N.K: Kıbrıs Üniversitesi Rektörü Tasos Hristofidis, her fırsatta üniversitenin benimle ilgili aldığı kararın arkasında durduğunu vurguluyor. Her ne kadar benim durumundan farklı olsa da, Nikos Hristodulidis’e de ödeneksiz izin verilmeliydi diyor ve bakana haksızlık yapıldığını söylüyor.
Rektör bir noktanın altını ısrarla çiziyor ki, kanımca bu hepsinden önemlidir: özel üniversitede görev yapan bir akademisyen bakanlık veya milletvekilliği görevine seçilirse, görevi bittikten sonra üniversitesine geri dönebiliyor. Devlet üniversitesi olan Kıbrıs Üniversitesi’nden birine bu hak tanınmıyor!
Bu resmen ayrımcılıktır!
Rektör, bu anakronist yasanın bir an önce değiştirilmesini istiyor ve bu konuda girişim başlatmış bulunuyor...