Avrupa Parlamentosu’ndaki sesimizin daha gür çıkabilmesi için…

Serhat İncirli

Avrupa Parlamentosu seçimlerine yaklaşık bir buçuk aylık süre kaldı…
Güney’de, seçim sonuçları ile ilgili anketler yayınlanıyor…
Ülkenin iki büyük partisi DİSİ ve AKEL’in şu anda olduğu gibi ikişer milletvekili ile parlamentoda temsil edilmeleri bekleniyor…

-*-*-

Kıbrıs’ın toplamda altı vekili var…
Beşinci sandalyeyi DİKO’nun, altıncı sandalyeyi ise EDEK ya da faşist ELAM’ın adayının alacağı söyleniyor…

-*-*-

AKEL’in altı adayından biri, Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek…
Politis / CYMAR kamuoyu araştırma sonuçlarına göre, AKEL’de birinci sıradan milletvekili seçilme şansı en yüksek aday, Kızılyürek ile birlikte bu görevi yürüten Yorgos Yeorgiu…

-*-*-

İkincilik için, çok küçük bir farkla Anna Theologu ve Kızılyürek yarışıyor…

-*-*-

Bu anket, Kıbrıslı Türk seçmeni kapsamıyor…
Haliyle bizim de 9 Haziran’da sandığa gidip, o parlamentodaki tek sesimizin daha gür çıkmasını sağlamak, toplumsal görevimizdir diye düşünmekteyim…

-*-*-

Elbette AKEL’in 6 adayının tümüne de; Yeşiller’den aday olan Oz Karahan’a da; Volt adlı yeni partiden aday gösterilen Hulusi Kilim’e de güvenim sonsuzdur… 
Ama kazanma şanslarının çok düşük olduğu gerçeğinden hareketle, Kızılyürek’i seçtirme olasılığının sandığa gittiğimiz oranda yükseleceği açık bir gerçektir… 
Aklımızda bulunsun…

-*-*-

Haaa 103 bin Kıbrıslı Türk seçmeniz…
Eğer bu rakamın yarısını 9 Haziran’da sandığa taşıyabilirsek; oylarımızı bilinçli kullanabilirsek; bırakın Niyazi Kızılyürek’i, Oz Karahan’ı da Hulusi Kilim’i de seçmemiz “hayal” olmaktan çıkar!
Bilmem anlatabildim mi?
9 Haziran’da sandık…
Yazın bir yere…


Bizde olmayan Hindistan kültürü…

Kötü bir gün mü geçiriyorsunuz?
Pes edin…
Yenilgiyse, yenilgi! 
İşiniz olmamışsa, olmamış!
Kabul edin…
Eve gidin…
Yatın, uyuyun…
Çok güzel bir uyku çekin…
Yenilgiyi de olmayan işi de .iktir edin!
Yarın yine denersiniz!


Bizde olmayan “Japon kültürü”…

II. Dünya Savaşı günleri ya da yılları…
Bir Japon askeri, kendinden küçük ölü kardeşini sırtında taşıyan bir çocuk görür ve O’na, “… Sırtındaki bebek ölü, onu bir kenara bırak çünkü senin için çok ağırdır ve öyle yürü” der…
Kardeşini sırtında taşıyan çocuk yanıt verir:
“… Ağır değil, kardeşimdir”

-*-*-

Japon asker, çocuğun verdiği mesajı alır ve göz yaşlarına hakim olamaz…

-*-*-

O günden beri, ölü kardeşini sırtında taşıyan Japon çocuğu, Japonya’da birlik ve beraberliğin bir sembolü olarak kabul edilir…

-*-*-

Japonlar, o çocuğun askere verdiği cevabı “motto” olarak kabul eder…
“Ağır değil, kardeşimdir, kız kardeşimdir”!

-*-*-

Eğer kardeşim düşerse, kaldırırım…
Yorulmuşsam bile, ona yardım etmeliyim…
Hata yaparsa, affederim…
Ve bütün Dünya onu terk etse bile, bütün Dünya ona sırtını dönse bile ben terk etmem ve sırtımı da dönmem!
Onu sırtımda taşırım!
Kardeşimdir, ağır değildir!


Bizde olmayan Çin kültürü…

Suçu hep başkalarında bulan adamın hayat yolculuğunda daha yürüyecek çok yolu vardır…
Suçu kendinde bulan adam, gideceği yolun yarısını aşmıştır…
Ancak kimseyi suçlamayan adam, gideceği yere varmıştır… 


Bizde olmayan Hong Kong kültürü…

Bir röportajda, Hong Kong’lu ünlü aktör ve dövüşçü Jackie Chan’a şu soru sorulmuş:
“… Jackie, hayatından memnun musun?”

-*-*-

İnternette izlediğim videoda, Chan’ın bu soruya yanıtı şöyleydi:

-*-*-

“Bir keresinde çok bilgece bir söz duymuştum… Şikayet ettiğin zor iş, işsiz birinin hayalidir…”

-*-*-

“Sabrınızı sınayan yaramaz bir çocuk, çocuksuz birinin rüyasıdır…”

-*-*-

“Çok sıkışık olduğunuz küçük ev, evsiz birinin hayalidir…”

-*-*-

“Endişelendiğiniz mütevazı birikimler, borç içinde boğulanların hayalidir…”

-*-*-

“Külfetli olduğunu düşündüğünüz sağlık sorunları, ölümcül bir hastalıkla mücadele eden birinin hayalidir…”

-*-*-

“Sahip olduğunuz huzur, keyif, aldığınız rahat uyku; kolayca erişebildiğiniz yemek, bunlar savaştan zarar görmüş bölgelerde yaşayanların hayalleridir…”

-*-*-

“Sahip olduğumuz her şeye değer vermeliyiz… Ne de olsa yarının ne getireceğini kimse bilemez…”


Toz, sivrisinek, hükümet, YDP ve DP

Yani hafızam o kadar da kötü değil sanırım…
Vallahi da billahi da, bu ülkede, bu kadar kirli, bu kadar tozlu hava olduğunu hiç hatırlamıyorum…

-*-*-

Hadi diyelim ki 4 – 5 yıl Ankara’da tahsildeydik; 15 yıl da Londra’da yaşadık ama 56 senelik ömrün geriye kalan 36 senesi hep bu Ada’da geçti!

-*-*-

Bugün resmen nefese alamaz hale geldim…
Yürüyüş yapamadım, bisiklete çıkamadım ki o da ayrı bir dert!

-*-*-

Ve unutmadan eklemek lazım; evde çok kaldım ya; çok haber, çok kitap okumaya yumudlum; en çok rastladığım haberlerden biri de küresel ısınmanın, sivrisinek popülasyounu ciddi oranda artırdığıydı…

-*-*-

Mayıs gelmeden 40 dereceyi gördük neredeyse!
Ve ayıptır söylemesi, bayağı besili sivrisinekler!

-*-*-

Tabii ki insan hükümetinden bilimsel bir çalışma, araştırma, açıklama falan bekler ki o da ayrı bir mesele!
Bizim hükümetten bekleyiş, nafile!

-*-*-

Neyse, sivrisinekler, havadaki toz kirliliği derken bizim hükümet galiba sallanıyor!
Şimdilik dedikodu olsun bu yazdıklarım ama Erhan Arıklı ve Fikri Ataoğlu, anladığım kadarıyla Türkiye’den de gelen “emir” doğrultusunda mahalleye gönderiliyor…
Akabinde de DP ve YDP, yeni iki lider önderliğinde birleştirilecek…

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) Annan Planı Referandumu’nun 20’nci yılı nedeniyle “Bu Ülke Biziz, Varız, Tarih Yazarız” başlığı altında organize ettiği etkinlikler, Çarşamba akşamı Lefkoşa Kuğulu Park’ta gerçekleştirilen konserle sona erdi… Tüm etkinlikler gibi sonuncusu da muhteşemdi… Bu arada Annan Planı’nda da aynı sahneyi paylaşan gazeteci arkadaşlarımız Cenk Mutluyakalı ile Sami Özuslu da konser öncesi sunum yaparak döneme dair anılarını paylaştı. Emeği geçenlere helal olsun…