Avrupalı milletvekillerine “kayıplar”ı anlattık…

Sevgül Uludağ

Avrupa Parlamentosu (AP)’nin Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi’nden (LIBE) milletvekilleri, iki toplumlu “kayıp” yakınları ve savaş kurbanları ortak örgütü “Birlikte Başarabiliriz”le görüştü…

 

Avrupa Parlamentosu (AP)’nin Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi’nden (LIBE) milletvekilleri bizimle ve iki toplumlu “kayıp” yakınları ve savaş kurbanları ortak örgütü “Birlikte Başarabiliriz”le dün akşam Avrupa Parlamentosu Lefkoşa Ofisi’nde bir saat süren bir görüşme gerçekleştirdi.

Avrupa Parlamentosu’nun Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi LIBE’nin milletvekillerine, Avrupa Parlamentosu’na milletvekili olarak seçilmiş olan bazı Kıbrıslırum milletvekilleri de eşlik etti.

AP Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi (LIBE) Başkanı ve aynı zamanda “Kayıplar” konusunda AP Raportörü olan İspanyol milletvekili Juan Fernando López Aguilar ve komitenin diğer milletvekilleriyle görüşmemizde, kaleme alacakları rapor hakkında görüş ve önerilerimizi sundular ve biz de “kayıplar” konusunda kendileriyle bilgilerimizi ve görüş ve önerilerimizi paylaştık… Komite Başkanı Aguilar’a “Birlikte Başarabiliriz”in son oniki yıllık faaliyetleri, görüş ve önerilerini ilgilendiren ayrıntılı bir de yazılı belge sunduk, komitedeki milletvekillerinin çeşitli konulardaki sorularını yanıtladık.

 

NELER SÖYLEDİK?

Toplantıda biz özetle şunları söyledik:

***  Son 18 yıldan bu yana araştırmacı bir gazeteci olarak “kayıplar” konusunu araştırıyoruz ve yazılarımız YENİDÜZEN’de günlük olarak, POLITIS’te haftalık olarak yayımlanıyor. Türkçe ve Rumca bu yazıların yanısıra, İngilizce olarak da hamamboculeri.org sitemizde yer alıyor.

***  Kıbrıs’ta ilk kez her iki toplumdan “kayıp” yakınlarını bir araya getirerek 12 yıl önce “Birlikte Başarabiliriz” örgütünün kurulmasına öncülük ettik, yardımcı olduk. Bu örgütte bulunan “kayıp” yakınları ve savaş kurbanları, en yakınlarını savaşta ve çatışmalarda yitirmiş olmalarına, çok büyük acılar çekmelerine rağmen kendi acılarını aşarak birlikte çalışmayı seçtiler…

***  Çalışmalarımızı üç düzeyde yürütüyoruz: Birincisi, “kayıplar”ın olası gömü yerleri ve nasıl “kayıp” edildiklerine dair bilgiler toparlıyoruz, bunları Kayıplar Komitesi yetkilileriyle gönüllü olarak paylaşıyoruz. Çeşitli olası gömü yerlerini Kayıplar Komitesi’ne gösteriyoruz ve bazı “kayıplar”dan geride kalanların bulunmasını sağlıyoruz. Bu konuda geniş bir sunuşumuz var fotoğraflarıyla ve isimleriyle ancak vaktiniz az olduğu için bugün bunu gösteremiyoruz. İkincisi sürekli olarak gençlerle, öğrencilerle bir araya gelerek, her iki toplumdan “kayıp” yakınlarının öykülerini dinlemelerini, acı çekenlerin yalnızca bir taraf olmadığını, her iki tarafın da acı çektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Bu faaliyetlerimiz okullarda, köylerde ve çeşitli üniversitelerde devam ediyor. Üçüncü olarak Kıbrıs Diyalog Forumu’nun “Hafıza Grubu”nu oluşturduk ve bu grupta, yaptığımız çalışmaların dökümantasyona dönüştürülmesine çaba gösteriyoruz.

***  Bütün çalışmalarımız tümüyle gönüllüdür ve herhangi bir proje veya fon almıyoruz, tümüyle gönüllü ve insani bir görev olarak bunu yürütüyoruz.

***  Bizim çalışmalarımızı görünmez kılmaya çalışan çevreler vardır. Sizlerin Kıbrıs ziyaretinde Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıp” yakınlarıyla AYRI AYRI görüşeceğinizi bir basın bildirisinde görünce müdahale ettik ve sizinle görüşmeyi talep ettik. Avrupa Parlamentosu, örgütümüzün üç önde gelen üyesine çeşitli tarihlerde AVRUPA YURTTAŞLIK ÖDÜLÜ vermiştir – buna rağmen görmezden gelinmemizin sebebi siyasidir. Sizlerin iki toplumdan “kayıp” yakınlarının birlikte çalıştığını görmenizi istemediler. Yaptığımız müdahale sonucunda sizlerle görüşebildik. Ama haberimizin hiç olmadığı pek çok temas oluyor ve bunlardan dışlanıyoruz. Bunun nedeni siyasidir. En azından Avrupa Parlamentosu Lefkoşa ofisinin sizlere iki toplumlu bir örgüt de bulunduğunu, bizimle de görüşmeniz gerektiğini önermesini beklerdik. Nasıl ki biz müdahale edip size öneri yaptık ve kabul ettiniz, aynı şeyi AP Lefkoşa ofisi de insiyatif alıp yapabilirdi…

***  “Kayıplar” konusunda artık “bilgilerin tükendiği” şeklinde söylenenler doğru değildir. Bu yalandır. Çünkü gerçekten araştırma yapılacaksa, Kıbrıs’ın içinde çok bilgi vardır. Önemli olan araştırmaların güçlendirilip önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Size bir örnek vereyim: Birleşmiş Milletler’in bu konudaki tavrı ikiyüzlü bir tavırdır. 1981 yılından beridir BM, Kayıplar Komitesi’nin Üçüncü Üyesi olarak resmi biçimde Kayıplar Komitesi’nin içerisinde yer almıştır. Elindeki “kayıplar”la ilgili hiçbir dosyayı Kayıplar Komitesi’yle paylaşmamıştır. Kayıplar Komitesi’nin ofisi Ledra Palace Oteli’ndedir ve BM’nin bazı dosyaları da bir kat aşağıda, Ledra Palace’ta olduğu halde, bu dosyaları Kayıplar Komitesi’ne Birleşmiş Milletler vermedi. Sonuçta geçen yıl Kayıplar Komitesi’nden Sayın Gülden Plümer Küçük, Sayın Nestoras Nestoros ve Sayın Paul Henri Arni, New York’a giderek BM Genel Sekreteri’nden “kayıplar”la ilgili dosyaları resmen talep ettiler ve ancak bundan sonra bazı dosyalar kendilerine gösterilmeye başlandı. Aynı şekilde çok iyi biliyoruz ki Kıbrıslırum polis dosyalarında, bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’e ilişkin bilgiler mutlaka mevcuttur, aynı şekilde Kıbrıslıtürk polis dosyalarında da bazı “kayıplar”la ilgili bilgiler vardır. Yine İngiltere Üsler Polisi elinde ve İngiltere’de pek çok bilgi mevcuttur ancak son zamanlara kadar İngiltere de elindeki bilgileri Kayıplar Komitesi’yle paylaşmamıştır.

Sayın Nestoras Nestoros bizzat bana, benim yazdıklarımdan oluşan 28 ciltlik yazılarımı dijitalize ettiğini ve bunların dikkatli biçimde taranmakta olduğunu belirtti. Yine Kıbrıslıtürk Üye Ofisi de benzer bir çalışma başlattı ve kendilerine yardımcı oluyoruz. Önemli olan bu bilgilerin Kayıplar Komitesi tarafından etraflı biçimde araştırılmasıdır.

HRİSTİNA PAVLU SOLOMİ PATÇA’NIN ÖNERİLERİ…

“Birlikte Başarabiliriz”den Hristina Pavlu Solomi Patça da Avrupalı milletvekillerine raporlarına konmak üzere şu önerilerde bulundu:

***  Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum üye ofisleri birleştirilmeli, tek bir ofis haline getirilmelidir. “Kayıp” yakınlarının acısı aynı acıdır… “Kayıplar”ın akibetini belirleyebilmek amacıyla tek bir ofis olarak çalışabilirler.

***  Kıbrıslırum medyası yalnızca Kıbrıslırum “kayıp” cenazelerinin haberlerini yapmakta, Kıbrıslıtürk “kayıp” cenazelerinin haberlerine hiç yer vermemektedir. Kıbrıslıtürk medyası da Kıbrıslırum “kayıp” cenaze haberleri vermeyip sadece “kayıp” Kıbrıslıtürk cenazelerinin haberlerini veriyor. Bu durum da insanların gerçeği öğrenmesinin önünde büyük bir engeldir. Ben bunu sayın Nestoros’a da söyledim. Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıp” cenazeleri olacağı zaman, her iki toplumdaki cenazeleri duyuran ortak bir metin yayınlamalı ve her iki taraftaki medyaya ulaştırmalıdır.

HRİSTOS EFTİMİU’NUN SÖYLEDİKLERİ…

İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Kurbanları örgütü “Birlikte Başarabiliriz”in lideri de örgütün ortak çalışmalarını aktardı, “kayıplar” konusunda nasıl daha verimli olunabileceği hakkında görüşlerini sundu. Eftimiu, Kayıplar Komitesi’yle son dönemde her iki toplumdan “kayıp” yakınlarını bir araya getirdikleri bir toplantı yaptıklarını ve bu toplantıları devam ettirmeyi hedeflediklerini belirtti.

Eftimiu, “kayıplar”dan geride kalanların bulunmasında zaman zaman gecikmeler yaşandığına dikkat çekerek,  komitedeki Avrupalı parlamenterlerin bunun nedenleri hakkında belki bir fikirleri olduğunu söyledi.  Eftimiu, “Birlikte Başarabiliriz”in ortak bakış açısı ve önerilerini içeren bir belgeyi de komite başkanına sundu.


 

Girne yolundaki kazıda zaman daralıyor…

Lefkoşa-Girne yolunda bir şahidimizin göstermiş olduğu alanda Kayıplar Komitesi’nin başlatmış olduğu kazılar devam ederken, üç “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar aranmaya devam ediyor ancak bu konuda zaman daralıyor.

Edindiğimiz bilgilere göre Ulaştırma Bakanlığı bu kazının bir an önce kapatılmasını ve en geç bu akşama kadar kazıların bitirilmesini talep ediyor.

Kayıplar Komitesi görevlileriyle dün bir araya gelen şahidimiz ise, 10 metrelik bir alanın daha kazılması gerektiğini belirtmiş bulunuyor. Kazının tehlikeli bir yamaçta olması nedeniyle burada tek bir şiro çalışabiliyor… Ulaştırma Bakanlığı’nın bu konuya daha fazla duyarlılık göstermesi ve Kayıplar Komitesi’ne kazıyı tamamlaması gereken süreyi tanıması çağrısında bulunuyoruz…

 


Eptagomili Flora Marku anlatıyor…2

Eptagomili Flora Marku, sorularımızı devamla şöyle yanıtlıyor:

HRİSTİNA PAVLU SOLOMİ PATÇA: Sanırım bu kimlik verme işlemi Ağustos sonunda olduydu…
FLORA MARKU: Evet, haklısın… Daha sonra olmuştu bu. Seni bilemem Hristina, Komikebir’de nasıldı uygulama ama biz her gün oraya gitmek zorundaydık. Adımızı çağırıyorlar ve biz de “Evet” diyorduk. Böylece herkesin orada olduğunu bilebiliyorlardı.

HRİSTİNA PAVLU SOLOMİ PATÇA: Alınıp götürülenlerle ilgili bilgin var mıdır?
FLORA MARKU: Duydum bunları çünkü kiliseye gitmedim ben. Herşey kilisede başladı. Ama biz evde kalmıştık o gece, o nedenle görmedim. Ama anlattıklarına göre yaşları 17 ile 45-50 arasında olan tüm erkekleri alıp Galatya’ya götürmüşlerdi o gece. Biz bunu hiç görmedik.

SORU: Babanız da götürüldüydü herhalde Galatya’ya…
FLORA MARKU:
Evet. Bize “Hoşçakal” demişti, annem ise “Ben kiliseye gitmek istemiyorum” demişti. Ben de dönüp babama “Anneme söyle da biz da kiliseye gidelim” demiştim, “evde yalnız kalmak istemiyorum” demiştim. “Böylesi bir durumda, başkalarıyla birlikte olmak istiyorum” demiştim. Babam gitmişti… Ve tabii biz gitmemiştik.

SORU: Markos Yanni Marku’nun anlattıklarından anladığıma göre Galatya’da üç grup vardı: Bir grup Kıbrıslırum’u Türkiye’ye gönderdiler, bir grup Kıbrıslırum’u serbest bırakıp Eptagomi’ye geri gönderdiler ve bir grup Kıbrıslırum’u da öldürüp “kayıp” ettiler. Babanıza ne olmuştu?
FLORA MARKU
: Babam geri dönmüştü.

HRİSTİNA PAVLU SOLOMİ PATÇA: Baban, Konis’in grubunda mıydı geri döndüğü zaman? Ve sonra tekrar mı aldılar Konis’i?
FLORA MARKU: Konis geri geldi ve sonra tekrar mı aldılar kendini?

HRİSTİNA PAVLU SOLOMİ PATÇA: Ben böyle duydum…
FLORA MARKU: Ben bilmiyorum bunu…

SORU: Köyde ne kadar kalmıştınız?
FLORA MARKU:
15 Ağustos’tan 19 Eylül’e kadar kaldık. İngiliz ya da Amerikan pasaportları olduğu için benden önce birkaç kişi ayrılmıştı köyden. Güneyde olan abim bu arada benim gitmem için bir başvuru yapmıştı. Çünkü daha önce size anlatmış olduğum gibi ben liseye devam ediyordum Lefkoşa’da. Annemin bir teyzesi vardı Lefkoşa’da ve otobüsle gidip gelmek ya da bir yer kiralamak yerine, annemin teyzesinde, benim nenem gibi olan bu akrabamızda kalıyordum okula gittiğim dönem.
Böylece abim Birleşmiş Milletler’e başvuruda bulunmuştu, ben bu konu hakkında köyümüzde bu işlerden sorumlu olan Kıbrıslıtürk’e soru sorduğum zaman “Senin başvuru yapman lazım gitmek için” demişti bana. Ben zaten abimin başvuru yapıp yapmadığını bilmiyordum o zaman.
“Ama ben Türkçe bilmem ki başvuru yazayım” demiştim.
O zaman bana “Rumca yaz da tamamdır” demişti.
Böylece bir başvuru yazmıştım Rumca olarak ve bunu onlara vermiştim.
Bana hiçbir şey söylemeden günün birinde – bu herhalde Eylül ayında olmuştu – kimseden hiçbir şey duymamıştım… Ve 19 Eylül 1974’te çok korkunç yağmur yağan bir ikindi vatki yaşlı bir adam geldi, bu adamın evi köyün girişindeydi.
Arkasında bir otobüs vardı. Kızılhaç vardı, Birleşmiş Milletler vardı… Bir hayle insan vardı! Beni almaya gelmişlerdi!
Biraz korkmuştum çünkü önceden kimsecikler bana bir şey söylememişti. Ancak diğerlerinden biliyordum, aniden geliyorlardı bir şey söylemeksizin… Bavulum hazırdı benim… “Gidecem” dedim, “tek yapabileceğim şey bu…”

SORU: Annenle baban kalmıştı köyde yani…
FLORA MARKU:
Evet… Ve ben ayrıldım köyden. Beni almaya geldiklerinde alacakları son kişi ben olduğum için otobüs doluydu, başka köylerden insanlar vardı otobüste. Ortalık kararmaya da başlamıştı.
“Çabuk” dediler, “vaktimiz yoktur…”
Otobüse bindim ve gittik…
Ağlıyordum, mahvolmuş hissediyordum kendimi… Annemle babamı bir daha ne zaman göreceğimi bilmiyordum… Ve o zaman yalnızca 17 yaşındaydım. Biliyorum Hristina sen 13 yaşındaydın, ben senden büyüktüm, 17 yaşında ama gene de çok genç bir yaştır bu…
Hatırlarım, otobüsün arkasına oturmuştum… Geriye dönüp bakmıştım, dağları görebiliyordum, yağmur yağıyordu, sürekli ağlıyordum, annemle babamı bir daha ne zaman görebileceğimi bilmiyordum.
Anayoldan gitmiyorduk, daha önce hiç geçmediğim, bilmediğim tuhaf bir yoldan gidiyorduk… Çok bozuk, sarsıntılı bir yoldu bu… Ve saat kaçtı hiç bilmiyorum, sonuçta Ledra Palace’a gitmiştik… Sonra Filokseniya’ya gitmiştim… Sonra birisi beni alarak büyük teyzemin evine götürmüştü. Saat geç olmuştu çok, beni gördüklerinde ağlamaya başlamışlardı… Beni beklemiyorlardı… Bütün gece oturup konuşmuştuk.

SORU: Annenle baban ne zaman geçmişti güneye?
FLORA MARKU:
Eylül 1976’da…

SORU: İki yıl sonra yani…
FLORA MARKU:
Evet… Eylül 1976’da… Ama ben buradaydım o zaman, Londra’da yani…
Lefkoşa’ya döndüğümde orada kalmıştım. Noel zamanıydı, hatırlarım… Noel’den sonra okulu bitirip sonra Londra’ya gelmek istiyordum. Yani Londra’ya Eylül 1975’te gelmiştim. Ben Londra’ya geldikten ancak bir yıl sonra ayrılmıştı annemle babam Eptagomi’den.

 

DEVAM EDECEK