Ödül AŞIK ÜLKER
ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Fahrioğlu, İspanya’nın güneyinden sonra Avrupa’nın en iyi güneşinin Kıbrıs’ta olduğunu belirterek, “Elimizde güneş enerjisi açısından muazzam bir potansiyel var” dedi.
Yenilenebilir Enerji Kurulu akademik üyesi de olan Doç. Dr. Fahrioğlu, Kuzey Kıbrıs’ın elektrik şebekesinin izole olması nedeniyle yenilenebilir enerji için 35 megawata denk gelen %10’luk bir kota konduğunu ve halihazırda bunun 12-13 megawatt’ının lisanslandırıldığını söyledi. Doç. Dr. Fahrioğlu, güneşten enerji üretmek için izlenmesi gereken prosedür hakkında da bilgi verdi.
Doç. Dr. Murat Fahrioğlu, Kuzey Kıbrıs’ta izole edilmiş bir elektrik şebekesi olduğu için şebekenin teknik açıdan %10’dan fazla yenilenebilir enerji kaldıramayacağını söyleyerek, “Hedef İsrail, Kıbrıs, Türkiye bağlantısı olmalı. Koridor olunca yenilenebilir enerjiyi zaman zaman %100’e çıkarabiliriz” dedi.
“2-3 yıl önce AB interkonnekte haritasında Türkiye Kıbrıs hattı çekilmişti, yani bunu düşünüyorlar” diyen Doç. Dr. Fahrioğlu, bir enerji planı yapılması gerekliliğinin altını çizdi. Doç. Dr. Fahrioğlu, Kuzey Kıbrıs’ın elektrik şebekesinin Türkiye’nin şebekesine bağlanmasının Avrupa ile interkonnekte olmak anlamına geldiğini söyledi.
Doç. Dr. Fahrioğlu, “Elimizdeki santrallerin de ekonomik hayatı 2023’te, 2025’te bitiyor, 2024’te de AKSA ile yapılan anlaşma bitecek. Bir enerji planı yapmamız lazım. Bunu bir türlü ciddiye almıyoruz. Bu kablo 2020’de elimizde yoksa olay bitmiştir. 2009’da böyle bir kablomuz olsaydı, AKSA ile yapılan anlaşma olmazdı. Bizim hedefimiz temiz enerji gelmesi, temiz enerji üretmek ve halkımızın mağdur olmaması olmalı” diye konuştu.
Türkiye’den gelen suyla ilgili yapılan altyapıyı kullanarak elektrik getirileceğine dair yapılan yorumların “teknik açıdan komik” olduğunu kaydeden Doç. Dr. Fahrioğlu, “Bu su değildir, tek yönlü değildir. Elektrik sistemlerini bağladığınız zaman iki yönlüdür, hem gelir hem gider” dedi.
Doç. Dr. Murat Fahrioğlu şöyle konuştu:
“Bence Rumların teknik düşünen insanları da Güney’den İsrail’e, Kuzey’den de Türkiye’ye yapılacak iki bağlantının bir an önce gerçekleşmesini istiyor çünkü mantık bunu öngörüyor. Bunun dışında büyük potansiyelimizi harcıyoruz, çevremizi, kendimizi zehirliyoruz.”
• Soru: Yenilenebilir enerji nedir?
• Doç. Dr. Fahrioğlu:Yenilenebilir enerjiye elektrik açısından bakacağım. Konvansiyonel olan, eskiden beri kullanılan fosil yakıtlar yakılan termik santrallerdir. Herhangi bir tür fosil yakıt yakılır, ısı üretilir, ısıyı kullanarak su buharı oluşturulur, o buhar da gidip bir türbini döndürür, türbin de jeneratörü döndürür ve elektrik oluşur. Ülkemizde elektrik enerjisinin bir kısmı böyle üretilir. Termik santrallerin hepsi fosil yakıtlardan değil, nükleer reaksiyondan ısı gelerek de olabilir ama neticede yine hareketi sağlayan su buharıdır. Termik santraller ya fosil yakıt yakarlar ya da nükleer reaksiyondan ısı alırlar. Ülkemizde ikinci tür kullanılan da dizel jeneratörlerdir, burada su buharı kullanılmaz dizel araba motoru türünde bir teknoloji kullanılarak hareket sağlanır ve jeneratör çevrilir. Bizde termik santralde de, dizelde de fuel oil 6 numara yakılmaktadır. Neticede bizim ülkemizde üretilen enerjinin %99.5’ten fazlası fuel oildendir. Gerek termik, gerekse dizellerde üretim böyle yapılmaktadır. Bir miktar da Serhatköy’de fotovolkaik enerji panelleri yani güneş panelleri vardır. Ülkemizde şu anda kurulu güç 400 megawatt’tır (AKSA ve Kıb-Tek’in toplamı), bunun 1.3 megawattlık kısmı Serhatköy’deki güneş panelleridir. Dünyanın elektrik enerjisinin hala daha %60’ı termik santrallerden üretilir.
Bir de hidroelektrik santralleri vardır, burada türbini döndüren buhar yerine akan sudur. Hidroelektrik santralleri iki türlüdür. Birincisi daha çok kullanılan baraj tipidir. Bir baraj kurulur, su oraya depolanır, oradan kontrollü bir şekilde geçirilerek türbin döndürülür, türbin de jeneratörü döndürür ve elektrik elde edilir. Bir de bunun daha çevre dostu olan, baraj yapmadan direkt akarsu içine konulan ve hatta son dönemde geliştirilen balık dostu türbinler de vardır. Bu da elektrik enerjisi üretiminin önemli bir kısmıdır.
Bunun dışında doğalgaz kullanarak buharsız elektrik üretimi yapan santraller vardır, bu tür üretim de son dönemlerde yaygınlaştı.
Yenilenebilir enerji kaynağı bitmeyen türdür, mesela güneş veya rüzgar... Nehir tipi hidroelektrik santrallerine de yenilenebilir diyorlar. Dalga enerjisi, gel-gitlerden, çöp ve hayvan dışkısından yani biyokütleden olan gibi pek çok çeşit yenilenebilir enerji türleri vardır. Şu anda dünyada en çok kullanılan rüzgardır, güneş de artmaya başladı, biyokütleye de bir eğilim vardır.
“Avrupa’nın en iyi güneşi”
• Soru: Genel anlamda yenilenebilir enerjiye bir yönelme var. Ülkemizde de son dönemde güneş enerjisine ilgi artıyor. Yenilenebilir Enerji Yasası 2013’te çıktı ancak son dönemde bu konuda bir hareketlilik yaşanıyor...
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Yasanın ilk şekli 2013’te çıktı ve yasada Yenilenebilir Enerji Kurulu öngörülüyordu. O oluşturulmuştu ama hükümet değişikliğinden dolayı kurul bir süre işlemedi. Sonra Nisan 2014’te şimdiki kurul toplandı ve her hafta rutin olarak toplanıyor. Kurul üyeleri gönüllü olarak görev yapıyoruz. Yenilenebilir Enerji Kurulu’nda şimdilik fotovolkaik güneş panelleriyle ilgili izinlemeler ve bunun için gerekli ön ithal izinleriyle ilgileniyoruz.
Ülkemizde rüzgar enerjisi çok ön planda değil. ODTÜ Kuzey Kıbrıs kampüsünde ölçümlerini yapıyoruz. Ülkemizdeki güneş Avrupa’nın neredeyse en iyisi, sadece Güney İspanya’nın en güneyi bizden daha iyi güneş enerjisi alıyor. Avrupa’nın en iyi güneşi bizdedir diyebiliriz. Onun dışında rüzgarda durum öyle değil. ODTÜ Kuzey Kıbrıs kampüsünde yaptığımız ölçümlere göre konuşuyorum çünkü rüzgar çok değişkendir ve adanın değişik yerlerinde farklı olabilir. Rüzgar bir kilometre içinde bile değişken olabiliyor. Güneş bölgelerde çok farklılık göstermez. Elimizde güneş enerjisi açısından muazzam bir potansiyel var.
Şebekeyi Türkiye’ye bağlama...
• Soru: Elimizde büyük bir potansiyel var ama bu konuda bir kota da var. AB’de tüketiminin %20’sini 2020’ye kadar yenilenebilir enerji yapma gibi bir hedef var, ülkemizde de %10’luk bir kota kondu. Neden böyle bir kota kondu?
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Bu önemli bir soru. 2020 yılına kadar AB’de bütün ülkelerin bütün enerjilerinin %20’sini yenilenebilir enerjiden üretmeleri hedefi konuldu. Bizim hedefimiz bundan çok daha fazla olabilir ama bizde %10 sınırı var. Biz bir ada ülkesiyiz, dolayısıyla izole edilmiş bir elektrik şebekemiz var. Hiçbir büyük parçaya bağlı değiliz. İzole edilmiş ada şebekeleri teknik açıdan %10’dan fazla yenilenebilir enerji kaldıramaz. Şebeke frekansımız çok stabil değil. Eğer kendi sistemimizi Türkiye’ye bağlarsak titreşim hiç olmaz, stabil olur. Ben bunu sallanan anahtarlığa benzetirim. Şebekemiz böyle bir anahtarlıktır, hassas bir dengededir, sisteme yenilenebilir enerji koyduğumuz zaman anahtarlığa dokunuyoruz, sallıyoruz ama anahtarlığı dağa yaslayabiliriz,o da Türkiye şebekesi olabilir. Türkiye’de 73 bin megawattlık bir kurulu güç vardır ve Avrupa’ya bağlıdır. Onlar da Avrupa’ya bağlanınca daha stabil hale geldi. Biz böyle muazzam bir kapasiteye bağlanırsak frekans hiç sallanmaz.
%10 kotası 35 megawata denk gelir. Eğer 35 megawattlık kurulu güneş paneli varsa ve bir bulutlanmada 35 megawatt sıfıra vurur, anlık, çok hızlı bir şekilde. Sıfırlandığı zaman 35 megawattın sisteme verilmesi gerekir. 35 kilowatt’ı dizel ve termik santrallerden tamamlayabiliriz ama daha fazla izin verilirse dizel ve termik santraller hantaldır, açığı hızlı bir şekilde kapatamaz, enerji hemen gelemezse sistem çöker. Eğer sistemi Türkiye’ye bağlarsak, güneş enerjisini istersek 100 megawatt yapalım, gelecek olan hatta 100 megawatt pay bırakırsak, sıfırlanma durumunda anında hattan elektrik enerjisi gelir. Hat en hızlı üretimdir. Sadece güneş enerjisinde değil, genel anlamda sistemimizde yaşanan herhangi bir arz sorununa hattan anında çözüm gelir. Rum tarafında da zaman zaman çöküntüler olmaktadır çünkü onlar da ada ülkesi ve hem rüzgar hem de güneş enerjisini sistemlerine katmış durumdalar.
“Türkiye’ye değil, Avrupa’ya bağlanıyoruz”
• Soru: Yani elektrik sistemini Türkiye’ye bağlamak sadece Türkiye’ye bağlanmak anlamına gelmez aynı zamanda Avrupa’ya bağlanmak anlamına da geliyor...
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Bu Avrupa ile interkonnekte olmaktır. Bütün küçük şebekeler interkonnekte olmak için sıraya girmiştir. En son örneği Malta’dır. Malta, Sicilya’ya, oradan da İtalya’ya yani Avrupa sistemine bağlandı. Biz öyle bir durumda sadece Türkiye’ye değil, Avrupa’ya bağlanıyoruz ve AB’nin ENTSO denilen interkonnekte elektrik sistemine girmiş oluyoruz.
“Türkiye’ye elektrik satabiliriz”
• Soru: ENTSO’nun istediği şartlar, standardlar nedir?
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Üye olmayan veya sorunlu ülkelere ENTSO AC değil, DC olarak bağlanılmasını istiyor ki frekans bozuklukları kendi sistemini etkilemesin. Kuralları inceliyoruz. Bizim sistemimiz 132 kilovolt’tur, Türkiye’nin buna eşdeğer olan sistemi 154 kilovolttur ve o düzeyde bağlandığımızda AC izni de verilebilir. Ama bir üsttü 380 kilovolttur, o düzeyde AC olarak bağlanmaya izin verilmiyor.
“Türkiye Kıbrıs hattı çekilmişti”
2-3 yıl önce AB interkonnekte haritasında Türkiye Kıbrıs hattı çekilmişti yani bunu düşünüyorlar. Ayrıca iki yıl önce AB sayfasında İsrail, Güney Kıbrıs, Girit, Yunanistan’ın elektriksel bağlantısı için bir proje başlatıldı, sadece araştırmasına 1.5 milyon Euro ayrıldı ve bu fizible bulundu. İsrail’den Güney Kıbrıs’a 2000 megawattlık, ki Güney Kıbrıs 1600 biz de 400 megawattız, bu bütün Kıbrıs’ın toplam gücüdür, 287 kilometrelik bir hat çekmeyi fizible buluyorlar. Buradan Girit’e, oradan Yunanistan’a gidecek bu hat 1500 kilometre olacak bu da hem mesafe hem de güç olarak rekor olacak. Bizim Türkiye’ye uzaklığımız 80 kilometredir ve düşündüğümüz hat da 200 megawatt’tır. İsrail, Güney Kıbrıs, Girit, Yunanistan hattını fizible bulmuşlar, sadece maliyet hesabı mı koydular yoksa 2000 kilowatt gelecek, politik açıdan önemi nedir bu da hesaplandı mı? Doğal gaz da var. Doğalgazı elektrik olarak da gönderebilirsiniz. Eninde sonuda Kıbrıs koridor olabilir ve burası yenilenebilir enerji cenneti olabilir. Belki de fosil yakıttan hiç enerji üretmeyiz. Hep güneş, rüzgar üretiriz. Türkiye’de elektrik bir piyasadır buraya Kıbrıs’tan elektrik de satabiliriz.
• Soru: Aslında elektrik konusunda Türkiye’ye bağlanma konusu konuşulurken genelde Türkiye’den gelecek elektrik konuşuluyor...
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Bu su değildir, tek yönlü değildir. Elektrik sistemlerini bağladığınız zaman iki yönlüdür, hem gelir hem gider.
• Soru: Güney Kıbrıs’ın Avrupa’ya bağlanmamış olmasından dolayı Türkiye’ye bağlanmakla yaşanacak teknik avantajlar Güney’e bağlanınca olmaz mı?
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Bilindiği gibi Güney Kıbrıs’la hatlar bağlıdır. Zamanında Vasiliko’da patladığı zaman biz onlara yardımcı olduk, maliyetine enerji verdik. Rum tarafında çok sayıda rüzgar türbini kuruldu ki rüzgarımız çok verimli değildir. AB’nin%20 direktifini karşılamak ve sadece güneş olmasın çeşitlendirme olsun diye rüzgar türbinleri de kurdular. Ancak rüzgar frekans olayını daha çok bozuyor. Belirli bir miktardan sonra rüzgar türbinleri çalıştığı zaman frekans bozucu olaylar olabiliyor, sistemleri hasta oluyor. Bir miktar rüzgar türbinlerini kapatmak zorunda kalıyorlar. Kuzey’le bağlanınca sistemlerinin bir nebze rahatladığını söylüyorlar. Rüzgar sisteme zarar vermeye başladığı zaman güneş santralleri de devre dışı kalabiliyor bu defa büyük bir arz sorunu yaşıyorlar. Birkaç defa bölgesel çöküntüler de yaşadılar, bu bir ada ülkesi sorunudur. Bence Rumların teknik düşünen insanları da Güney’den İsrail’e, Kuzey’den de Türkiye’ye yapılacak iki bağlantının bir an önce gerçekleşmesini istiyor çünkü mantık bunu öngörüyor. Bunun dışında büyük potansiyelimizi harcıyoruz, çevremizi, kendimizi zehirliyoruz. Türkiye’nin elektrik üretiminin % 60’ı termiktir, %35 hidroelektrik santrallerinden, %’5’i de rüzgardan gelir. Yani Türkiye’de % 40 dumansız enerji var. Bizim enerjimizin bir kısmı oradan gelirse, o enerjinin dumanı bizde tütmez. Global düşünürsek daha temiz üretilerek geliyor. İsrail’den gelen de öyle olacak. Biz de burada termik ve dizel santrallerdeki üretimimizi minimum seviyeye indirirsek çok daha güzel bir adaya sahip olacağız, kendimizi zehirlemeyeceğiz.
“Yenilenebilir enerji artırılacak şekilde kablonun çekilmesi lazım”
Güneş enerjisi kullanan termik santraller de vardır. Isıyı konsantre edilmiş güneş ışınlarından sağlar ama güneş olmadığında ne yapacaksınız? Yeni geliştirilen teknolojilerde molten salt denen bir tür sıvı tuz içerisine ısı depolanabiliyor ve güneş gittiği zaman o ısıyı alıp yine buhar yapılabiliyor. Çok pahalı olmasına rağmen İsrail bu tür iki tane 250 megawattlık santrale yatırım yaptı. Değişik hükümetler döneminde, değişik şirketler gelip bizde konsantre güneş enerjisi termik santral kurmayı teklif etti.
Ama onları kurarsak ne yapacağız? AKSA var, Kıb-Tek var. Anlaşmalar var. Şu anki durum elimizi, kolumuzu bağlıyor. Kablo olayında da, bütün bunlar düşünülerek, yenilenebilir enerji artırılacak şekilde kablonun çekilmesi lazım. Kabloyla bağlanma konusunda bazı fizibilite çalışmaları yapıldı. Bunlar ekonomik çalışmalardı, içerisine maliyet hesapları kondu. Ama kablonun bize getireceği sadece mali değildir. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisini daha fazla kullanırsak, bu da çevremize, bize, şebekeye sağlık verecek. Kablo olduktan sonra elektrik kesintileri de azalacak. Bu tür fizibiliteler yapılmıyor sadece ekonomik açıdan bakılıyor.
Norveç bütün enerjisini rüzgardan karşılıyor. Bunun sebebi Avrupa’ya interkonnekte olmuş olmasıdır. Arkasını Avrupa’ya veriyor, frekans sorunu da yok, tamamen stabil bir sistem. İstediği kadar rüzgardan elektrik üretiyor, fazlasını da Avrupa’ya satıyor.
“Kablo 2020’de elimizde yoksa olay bitmiştir”
• Soru: Şimdi bağlanalım desek ne kadar zamana ihtiyaç var?
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Minimum 3 sene tahmin ediyorum. Bu sadece teknik kısmı değil, bekleme de var. Çünkü bu işi yapan birkaç şirket var. Özel gemiler vardır, sıraya gireceksiniz. Hammaddesini sipariş verirsiniz, gemiye yüklenir. Gemi o maddeyi kablo yapar ve deniz altı yüzeyinin 1 metre altına gömerek gider. Suyla ilgili yapılan altyapıyı kullanarak elektrik de getirileceği konuşuluyor bazen, bunlar teknik açıdan komiktir. Kablonun mutlaka deniz yüzeyi altına gömülmesi gerekir. bu çok yapılmıştır, sıraya girip beklemek gerekir. Bugün bu bağlantı için karar verilse, benim tahminim 2019-2020’de gerçekleşebilir. Bunu şimdiden düşünmemiz lazım. Elimizdeki santrallerin de ekonomik hayatı 2023’te, 2025’te bitiyor, 2024’te de AKSA ile yapılan anlaşma bitecek. Bir enerji planı yapmamız lazım. Bunu bir türlü ciddiye almıyoruz. Bu kablo 2020’de elimizde yoksa olay bitmiştir. 2009’da böyle bir kablomuz olsaydı, AKSA ile yapılan anlaşma olmazdı. Bizim hedefimiz temiz enerji gelmesi, temiz enerji üretmek ve halkımızın mağdur olmaması olmalı. Fiyatını da halk ödemeye hazırdır bence. Halk bugüne kadar yapılan yatırımların da bedelini ödemiştir. Halk bu konuda yavaş yavaş bilinçleniyor. Seçeneksiz değiliz ve bu kablo da öcü değildir. Bize gerçekten yararlı olacak, bizi dünyaya bağlayacak birşeydir.
Kıb-Tek’teki arkadaşlar bu konuda çok hassas çünkü kendilerini direkt etkiliyor ama bütün toplumu, geleceğimizi düşünerek, onların da bir parçası olacağı bir sistem kurulması lazım. Zümresel veya teknik olmayan şeyler ön plana çıkarılıyor. Halbuki önce teknik konuları ortaya koyarsak kimse de “neden oldu?” demez.
Yenilenebilir enerji lisansı...
• Soru: Ülkemizde %10’lık bir kota konduğundan bahsettik. Bugüne kadar bunun ne kadarı izinlendirildi, kullandırıldı?
• Doç. Dr. Fahrioğlu:12-13 megawatt’ı lisanslandırıldı. Görünüşe göre bu senenin sonuna kadar 15 megawatt’ı buluruz. %10’un yani 35 megawatt’ın 10 megawatt’ı, santral kurmak isterse diye Kıb-Tek’e ayrılmıştır. Bunu kullanma konusunda henüz karar vermediler. Kullanırlarsa kotadan geriye 10 megawatt kalır.
• Soru: Sizce Kıb-Tek bunu kullanmalı mıdır?
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Bence kullanmamalıdır. Bu 10 megawattı daha çok konutlara yani halkımıza bırakalım. Kıb-Tek bunu kullanmasa bile 20 megawatt kalacak, sadece konutlar değil, üniversiteler, oteller ve tabii ki diğer kuruluşlar da kurabilir. Bu kalanı iki seneye yayıp lisanslandırırsak zaten kota biter.
“Hedef İsrail, Kıbrıs, Türkiye bağlantısı olmalı”
• Soru: Kota bitince ne olacak?
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Bekleyeceğiz. Kablo bağlanmadığı sürece bekleyeceğiz. Bunu ciddi anlamda artırmak için bağlantı şart. Hatta hedef İsrail, Kıbrıs, Türkiye bağlantısı olmalı. Koridor olunca yenilenebilir enerjiyi zaman zaman %100’e çıkarabiliriz. Bunun örnekleri yakın zamanda diğer ülkelerde mevcut.
“Konutlarda mahsuplaşma var”
• Soru: Evine güneş enerjisi taktırmak isteyen biri ne yapmalıdır?
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Yenilenebilir enerji Kurulu’na başvuru yapmanız gerekir. Genellikle bunu panelleri kuracak olan şirket sizin adınıza yapıyor ve kurula bir fizibilite raporu hazırlıyor. Tek fazda 5, 3 fazda 8 kilowattlık bir sınır vardır. Panellerin güneye bakması ve 25-30 derecelik bir açısı olması lazım. Şirketin bunları yapıp yapmadığını kontrol ediyoruz ve bunları yapmışsa dosyayı Kıb-Tek’e gönderiyoruz. Onlar da bölgedeki trafo yükü açısından hesaplamaları yapıyor. Onlar da onay verince sistem kuruluyor ve üretim izni veriliyor. Sadece konutlarda mahsuplaşma vardır. Diyelim ki siz tükettiğinizden fazla ürettiniz ve o ay şebekeye verdiniz. Fazlalık enerji kredisi olarak sizin gelen ayki hesabınıza yükleniyor.
• Soru: Böyle bir sistemi evinize kurmanın maliyeti nedir ve sistem kendini ne kadar zamanda amorti eder?
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Şu andaki piyasa tahmini 1 kilowatt için 1500-1600 Euro civarındadır. 3 kilowattlık bir sistem yaklaşık 5000 Euro’ya mal olur. Kıbrıs şartlarında 1 kilowattlık bir kurulum aşağı yukarı yılda 1600 kilowattsaat üretiyor. İki çocuklu bir aile müstakil bir ev yılda yaklaşık 4800 kilowattsaat tüketir. 3 kilowattlık sistem size yılda 4800 kilowattsaati üretecektir diye düşünüyoruz. Konutlarda sistem 4-5 senede kendini amorti eder.
• Soru: Son olarak ne eklemek istersiniz?
• Doç. Dr. Fahrioğlu: Yenilenebilir enerji üretiyoruz derken bunu da etkili kullanalım. Enerji verimliliği ön planda olmalı. Evlerimizin izolasyonu tamam olsun. Ülkemizde bu konuda sıkıntı var aslında. Enerjimizi verimli kullanalım ve yenilenebilir kaynakları sürdürülebilir şekilde kullanalım. Farkındalık olursa, hem verimliliği hem de sürdürülebilirliği artırırsak daha iyi bir ülkemiz olacak.