İrade, demokrasi ve üretim sorunumuz var.
Bir de siyaset ve yönetim!
Kültüründe de sorun var, içeriğinde de!
* * *
Yurdumuza sahip çıkmalıyız.
Yurdumuzu geri kazanmalıyız hatta…
Yurt hakkımız için direnmeliyiz en fazla…
* * *
Hükümet “istifa” etti.
Ne “yapmışsa” yanına kalacak.
Üzücü olan bu!
Çünkü her daim “yapanın yanına kaldı” kaldı bu diyarda…
* * *
“Ulusal” maskeli menfaat kemirgenleri yine ömrümüzden yedi.
Tam bir “yıkım” yarattılar.
Ne demişlerse, yalan çıktı.
Hiç bu kadar yoksullaşmadık.
Hiç bu kadar umutsuz olmadık.
Hiç bu kadar ayrışmadık, parçalanmadık, kutuplaşmadık.
Hiç bu kadar haysiyetimizle oynanmadı, kişiliğimiz incitilmedi, kimliğimiz örselenmedi…
* * *
Tam bir “kukla yönetimi” oldu bu dönem!
Tam bir acizlik gösterisi!
“Ölü doğmuş” bir hükümetin yasını tutacak değiliz elbette…
Bilgisizliğinin, yeteneksizliğinin ve kapasite yoksunluğunun faturası hepimize ağır oldu.
Hem bugünümüzden çalındı.
Hem de yarınlarımızdan…
* * *
“Uzaktan kumanda” bu kadar yürüdü.
Başbakan kendisini “atayanlara” giderken teşekkür etti, iradesizlik kustu.
Yoksullar ödedi bedeli yine!
* * *
“İstifa”sı bile “entrika” dolu bir hükümetten söz ediyoruz.
En acısı da “şimdi ne olacak” sorusuna net bir yanıtımız yok.
Bu istifa seçim yasaklarını en az 12 Aralık'a havale etmenin kapısını araladı.
Cumhurbaşkanı'na 60 gün süre, UBP’ye de en az o tarihe kadar partizanlık, yurttaşlık, üleşme şansı tanıdı!
Çünkü Anayasa, Cumhurbaşkanı'na 60 gün süreyi kullanma ve sonrasında "seçim tarihi" belirleme hakkı veriyor.
Ya da UBP Kurultayı odaklı sonrasına “yeni bir hükümet” gözleniyor.
* * *
Biraz "etik" varsa, istifa etmiş bir hükümet, yaşamsal işler ve mecburi görevler dışında tüm “siyasi” adımları durdurduğunu açıklar.
Eğer “etik” varsa demek bile ne kadar anlamsız aslında…
* * *
Şimdi yeniden başlıyor.
Gelecek inşası için yurtseverlere görev düşüyor…
İnsanları yeni bir geleceğe, projeye, gerçeğe ikna etmek gerekiyor.
Bir de onca yarayı sarmak, sarmalamak…
Şimdi ayağa kalkmak gerekiyor, samimiyetle…