Uzun bir aradan sonra gerçekleştirilen dünkü miting önemliydi.
Önemi özellikle devam eden sessizliği bozması ve hükümetin kimseyi dikkate almayan tavrına karşı bir irade gösterilmesinden kaynaklanıyor.
Ancak konuya biraz da UBP açısından bakalım ve bugüne kadar ortaya konulan muhalefetin UBP için ne kadar anlamlı olduğunu sorgulayalım.
Bugün anketler ne söyler bilmiyorum ancak çıplak gözle görülen temel nokta, UBP’nin her şeye rağmen radikal bir güç kaybı yaşamadığı ve kısa vadede de yaşamayacağıdır.
Yoksa UBP’nin geçirdiği hükümet döneminin yarısını bugün Meclis’te olan herhangi bir parti geçirse çoktan erken seçim direncini kaybederdi.
Örneğin CTP’nin hükümet dönemi belki bugünle kıyas bile kabul etmeyecek bir dönem olmasına rağmen partinin ödediği bedel son derece ağır oldu. Bugün ana muhalefette olmasına karşın hâlâ bir muhalefet partisine geçmiş hükümet döneminin hesabı soruluyor.
Peki ama CTP’yi bu kadar ağır cezalandıran duyarlılık aynı paralelde UBP’ye gösteriliyor mu?
Hani gelen ile gideni birbirine benzeten toplum içinde mutlaka farkı duyarlılıklar ve farklı görüşler vardır ama bunun genele yayılıp aynı şekilde UBP için bir denetime dönüştürülememesi nasıl açıklanabilir ki?
Bugün bir seçim olsa UBP en fazla oyu alacak iki partiden biridir.
Milletvekilleri seçimi kaybetme korkusunu başat olarak yaşamıyorlar.
Başbakan, sendikalar ve muhalefet partileri ne kadar itiraz ederse etsin, bildiğini yapmaya devam ediyor.
Haksız mı?
AK Parti hükümetinin özellikle CTP iktidarının son dönemlerinden çok da hoşnut olmadığı biliniyor. Hele Cemil Çiçek’in...
Ve yine biliniyor ki, eğer ihtiyaç olsa, istense, bugün Meclis dengeleri çok daha farklı olabilirdi.
Ama bugün CTP’de zaman zaman milletvekilleri arasında da yaşanan farklılıklar Meclis kürsüsüne yansıyan iradeler belli ki bir yerleri memnun etmiyordu. Bugün bunlarla uğraşılmasına gerek yok.
Bugün bir Başbakan var ve sevseniz de dövseniz de istenileni yapmaya devam ediyor.
Yani siz Sayın Küçük’ün yerinde olsanız, farklı hareket etmeniz için bir gerekçeniz var mı?
İrsen Küçük siyasi kariyerinin son döneminde. Son derece bıçak sırtında bir sınav veriyor.
Eroğlu ile arasında su yüzüne çıkan iktidar savaşında en güçlü tarafı bu yasa tasarılarıyla birlikte uygulayacağı ekonomik paket.
Temel siyasetini Türkiye’den alacağı desteğe dayayan bir anlayış için daha farklısı düşünülemez.
Ve İrsen Küçük aslında kendi açısından son derece pragmatik şekilde, bozulan AKP- UBP ilişkilerini de uygulamakta kararlı olduğu bu paketin hayata geçmesiyle tamamen temin etmeye çalışıyor.
Elinde daha farklı bir enstrüman yok.
Peki ne olacak?
Bugün sadece sendikalar değil aynı zamanda toplum da kendi öncelik ve hayatından uzaklaşıp yabancılaşmış durumda.
O yüzden birilerinin toplumsal bir yüzleme de yaşamamız için çaba ortaya koyması gerekiyor.
Yoksa sabahtan akşama kadar hangi yasanın ne kadar zararlı olduğundan, hükümetin nerde yanlış yaptığından bahsetmeye devam edin, değişen bir şey yok.
Çünkü toplum UBP’ye oy verirken, aslında bütün bu hataları da peşinen satın alarak oy verdi. Bu riski çok önceden satın aldı bu toplum. Ortada bir sürpriz yok.
Aslında hayal kırıklığı da yok, çünkü ortada yerine getirilmeyen sözlerden bile kurulan bir hayal zaten yoktu.
Bugün hâlâ güçlüden taraf görünme yönünde belirlediğimiz bir irade var.
Bugün güçlü kimse kolaylıkla o tarafa meylediyoruz.
Muhalefet gücünü topluma göstermek durumunda kalıyor. Sendikalar ispatı vücut yapmaya mecbur oluyor.
Ama partiler ve sendikalar bunu yaparken eş zamanlı olarak bizim de aynaya bakmamızın zamanı gelmedi mi artık?