Çok seneler evvel..
Hani ‘sol’un ‘bir avuç’ olduğu günlerde.
O günleri yaşayanlardan biri anlatıyor.
Seçim dönemi...
Mahallenin birine kürsü kuruluyor...
Elde ‘megafon’...
Herkes geliyor dinlemeye...
Kalabalık görkemli...
1974 harbinin sonrası...
Nasıl da ‘ganimet’ telaşı, ‘ne oldum’ deliliği, ‘üleşim’ çıkarcılığı, ‘menfaat’ kavgası...
***
Elinde ‘megafon’ idealist delikanlı, kaytan bıyıklarıyla isyan ediyor, dönemin yönetimine...
- Ganimetçiler!...
- Hırsızlar!..
***
Herkes dinliyor, pür dikkat!..
Sessizlik düşündürücü...
Kalabalık umut verici, yine de...
‘Megafon’daki haykırışı duyan, kalabalığı gören geliyor....
***
Seçim oluyor!..
Bir ya da iki oy çıkıyor, sandıktan...
Gerisi ‘yönetim’e...
***
Önce bir ‘hayal kırıklığı’...
Sonra bir ‘soğukluk...’
Ve zamanla ‘ne oluyor acaba’ diye yeniden sahaya inme zamanı...
“İnsanların arasına karışıyoruz, laflıyoruz, anlamak için” diyor, anlatan...
***
- O kadar geldiniz, dinlediniz...
- O kadar kalabalık...
- Gözlerimizin içine baktınız..
- Üç oy çıkmadı...
- Geldiniz, dinlediniz, oy vermediniz!
***
Ve insanlar anlatıyor ‘maruzatını’...
- Siz elinize megafonu aldınız...
- Bağırdınız, çağırdınız...
- Ganimetçiler dediniz...
- Hırsızlar dediniz...
- Bu ahali, hepsi ‘ganimetçi’...
- Bu kadar ‘ganimetçi’ye başka plak yok mu çalacak...
- Hiç durmadan ‘ganimetçiler’, ‘hırsızlar’ derseniz...
- Üç oy çok bile...
***
40 sene geçti...
‘İktidar’a gelenler de bu ‘düzen’e uyumlaşıyorsa genelde, vardır bir sebebi...