EOKA-B’nin gerçekleştirdiği darbenin ardından malum, Makarios yurt dışına kaçar. Bir süre sonra dönüşü gündeme gelir. Yıl 1975. Amerikalılar ve İngilizler, Makarios’un dönüşü ile ilgili Türkiye’nin görüşünü almak isterler. Dönemin TC Dışişleri Bakanı ve Washington Büyükelçisi (iki ayrı görevi de sürdürüyordu) Melih Esenbel. Türkiye’de geçici Irmak hükümetinin görevde olduğu bir dönem. Gerisini Rauf Denktaş’ın “Kıbrıs meselesinde Vizyon” kitabına bırakıyorum. (Kıbrıs Meselesinde VİZYON, Rauf R. Denktaş, 1994, RD Eğitim Vakfı Yayınları No:1)
“Makarios’un Ada’ya dönmesi için Amerikalılara olumlu cevap vermeyi düşünmekteydiler. Sayın Esenbel beni telefonda aradı. Durumu anlattı. İtirazım var mıydı? Biraz durakladıktan sonra "Makarios’un dönüşü dünya tarafından meşru idarenin iadesi olarak değerlendirilecek ve dünya Kıbrıs’ın normale avdet ettiği varsayımı ile Türkiye’den, askerlerini süratle Ada’dan çekmesini bekleyecek...! Makarios Ada’ya avdet edecekse, sadece Rumların lideri olarak avdet ettiğini, Kıbrıs Türkleri ile herhangi bir irtibatı olmadığını vurgulayacak karşı bir adım atmalıyız" dedim ve sorusu üzerine, bunun ancak ayrı bir devlet ilânı olabileceğini söyledim. Yarım saat kadar süren telefon görüşmemizden sonra Sayın Esenbel beni yeniden arayacağını söyledi. Beni aradığında "ayrı bir devlet formasyonuna giriniz ancak adını Federe Devlet koyunuz" dedi. Bunun bir anlamı olmayacağını söyledim. Ortada bir federasyon yoktu ki biz federe devlet olalım. Sayın Esenbel, "Canım, şimdiki ünvanınız Türk yönetimi değil mi? Şimdi buna bir Devlet mefhumu getiriyor ve adına Federe Devlet diyorsunuz. Rumlar da 5-6 ay içinde kendi federe devletlerini kurarak federasyona gitmeyi kabul etmezlerse, o zaman federe’ kelimesini kaldırır, tam Devlet olursunuz" diyordu ve bunda ısrarlıydı da! "Barış Harekâtı’nı her şeyi göze alarak icra etmiş olan Türkiye bir Makarios’tan mı korkacaktı? Davanın selâmeti için federe devlet olalım". Sayın Esenbel, "Ayrı Devlet ilânı yanlış anlaşılır, Türkiye’nin aleyhine olur, pozisyonumuzu zayıflatır" diyordu.”
Yukardaki alıntı ve içerisindeki ayrı devlet arayışı vurgusunun oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. 1974 askeri harekatının Garanti Anlaşmaları çerçevesinde yapıldığı ve esas hedefin, Anlaşmalarda öngörüldüğü çerçevede Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasal düzenini yeniden tesis etmek ve toprak bütünlüğü ile bağımsızlığını sağlamak olması yönündeki resmi söylem dışında, Denktaş ve Esenbel’in karşılıklı değerlendirmelerinden görüleceği üzere, ayrılıkçı bir yapının o dönemden inşa edilmesini sağlamak olduğu ortaya çıkıyor. Üstelik halk iradesi üzerinden değil, Kıbrıslı Türk milliyetçi seçkinlerin arzuları ve ben yaparım olur tavırları üzerinden…
Kıbrıs’ta adil bir çözüme dönük ortaya koyduğumuz siyasi görüş ve argümanlara, karşı yanıt olarak 1968 yılından beri Federasyon görüşüldüğünü, bunun tüketildiğini, yeni arayışlara ihtiyaç olduğunu, bunun da iki ayrı devlet çerçevesi olduğunu öne çıkaranlar açısından, ayrı devlet arayışı ve bunun yasallaştırılması mücadelesinin Kıbrıs Türk milliyetçi çevreleri tarafından ne zaman başladığını gözler önüne seriyor.
Bugün yeni bir tezmişçesine ortaya koydukları iki ayrı devlet yaklaşımı Kıbrıs Türk sağının değişmez ayrılıkçı siyasetidir. Kıbrıs Rum sağının üniter devlet özlemi gibi.
Böyle bir tezin, kurumsal anlamda ciddi sorunlarla karşı karşıya olan uluslararası camianın ve her iki halk çoğunluğunun kabul etmesi mümkün değildir. Kurumların ve uluslararası hukuka bağlı küresel düzenin yeniden yapılandırılacağı Biden dönemi ayrılıkçı değil, uzlaşıcı ve demokratik değerler üzerinden şekillenmiş, hukuka bağlılık üzerine kurulu olacaktır. Bunu ifade ederken dünyanın içinde bulunduğu durumu ve beklentiyi göz önüne alarak değerlendirme yapıyorum.
Federal çözüm, adanın kendi gerçeğidir. Ve bu gerçek üzerinden hareket edilmediği sürece çözüme ulaşmak mümkün olmayacaktır.