İçinde yaşadığımız sistemi tanımlayan en özlü sözcük üç harflidir: Leş !
Bu kokuşmuş düzen büyük kalabalıkların üzerine sinmiştir.
Hemen herkes elleriyle besledikçe, iyice semirmiştir statüko.
Ve kişi başına düşen samimiyetsizlik oranı arttıkça, hayat küçülür.
Peki bu sistemi değiştirmek mümkün müdür?
Elbette!
Dünyada çok daha ciddi değişim ya da dönüşüm süreçlerinin yaşandığı nice coğrafya vardır.
Sistemi dönüştürmek için önce zihniyetleri değiştirmek gerekir; sonra kararlılık, irade ve cesaret!
* * *
İyi bir hukuk düzenine ihtiyacımız var.
Ölçütü, kriteri, yaptırımı, otoritesi olmalı hayatın!
Ve bunlar “ayrımsız” uygulanmalı.
Çünkü bu toplum “bahaneler” toplumudur.
Geniş yığınların mutlak bir sebebi vardır, kendi ayıbını normalleştirmek adına!
En önemli kolaycılık bir başkasının ayıbını işaret etmek, böylece aradan sıyrılmaktır.
Tüm “ama”ların ortadan kalkacağı bir sistemdir istediğimiz.
Yasalar ya da kriterler dünyanın ölçütleri dışındaysa, bu uğurda mücadele eder ve değişirsiniz.
Ama değişmediği sürece de uyarsınız.
* * *
Ne olursa olsun tabandan tavana ayrımsız herkes bedelini ödemelidir, her yanlışın.
İşte temel sorun bu “hesabı” soracak irade eksikliğidir!
Bu eksiklik gizli bir uzlaşıyla yönetilir.
Böylece seçen ve seçilen dirsek temasıyla içimizde büyüyen kokuşmuşluk hali, yarınlara dair umutları çürütür.
* * *
Ve en büyük defomuz elbette ayıplı bir coğrafyada kurduğumuz eğreti devlettir.
Dünyanın tanıyacağı bir “çözüm”e ihtiyaç halen çok yaşamsaldır.
Çalıntı bir yerde, çalıntı hayatlar yaşarsınız, en fazla!