Üç genç korkunç bir saldırıya uğradı, başşehrin göbeğinde...
Mağdurlardan birinin Denktaş'ın torunu olması, meseleyi ayrıca “popüler” yapmıyor!
Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşanan ciddi “başıboşluk” ve “ahlaki yozlaşma” asıl dert.
* * *
Ülkem “güvenlik” ve “huzur” açısından geçmişini mumla arıyor!
Bu noktaya göz göre göre geldik, bile bile, izleye izleye, bağıra çağıra...
İşte bu nedenle TC Lefkoşa Büyükelçiliği'nin açıklamasını önemsedim.
Sanırım ilk kez "ülkedeki düzeni bozuyorsa, yurttaşımız da olsa kimsenin yanında değiliz, böylesi
insanlara koruyuculuk yapmayız” mesajı vermek istedi Elçilik.
Dahası “nüfus dokusu farklılaşan bölgeleri birlikte yapılandıralım” diye de önerdi.
* * *
Yaşanan trajedinin birkaç yüz metre ileride olduğunu düşününüz bir an!
Yani kuzeyde değil, güneyde...
Neler söylenmezdi o durumda, değil mi?
Nefret, kin, hınç dökülürdü dudaklardan...
İşte burada, Büyükelçiliğin bir cümlesini özellikle alıntı yapmak istiyorum:
"... bu üzücü olayın, toplum içinde belirli bir kitlenin hedef haline getirilmesine vesile teşkil etmemesi,
yanlış anlama ve ayrışmalara neden olmaması önemlidir..."
* * *
İşte bu hassasiyet, Kıbrıs adasının bütünü için önemlidir.
Çünkü bir başka ülkemiz yoktur.
Kimi zaman “ayrışmalar”ı körüklemek, kimi zaman “evrensel” takılmaktan vazgeçmeliyiz.
Bunu salt Büyükelçilik için de demiyorum.
Pek çok kesimedir lafım, hepimize...
* * *
Gelelim yeniden Büyükelçiliğe.
Malumunuzdur, her Bakanlar Kurulu toplantısında onlarca “istisnai yurttaşlık” kararı veriliyor.
Ölçü kaçmıştır.
Bu kararlar “senelerdir adada yaşayan” insanlar üzerinden meşrulaştırılmak istiyorlar.
Oysa bu “istisnai” yeni yurttaşlar, tümüyle “ayrıcalıklı” isimlerdir...
Her gün yazıyoruz ya, bir BAKAN aradı!
- "Bu işi zorlayan Elçiliktir, bunu sorgula" diye uyardı...
Eğer öyleyse, asıl sorgulamamız gereken “samimiyet”tir...
“İstisnai” bir ülke burası...
Ve ayaklarımız yere sağlam basmalı!
Kıbrıs’ın “denge”siyle bunca sene oynandığı yeter!
Meseleye bir ‘bütün’ olarak bakılmalı...