Kıbrıs sorunu öylesine ciddi bir sorun ki.
Hepimizin günlük yaşamına direkt dokunuyor.
Öyle dolanbaçlı değil, doğrudan hepimizi ilgilendiriyor.
Hele hele de mülkiyet!..
En önemlisi kanımca…
Köydeki Ayşaba için “yönetim ve güç paylaşımı” önemli olmayabilir, yadırgamamak lazım.
Zira Ayşaba'nın yatsıcığının altında biriktirdiği paralarla toruncuğuna yaptığı ev “Rum'a verilecekse” eğer, durum bambaşka bir hal alır onun için…
Konuya böylesi hassasiyetle yanaşmak, kısacası Ayşaba'yı da düşünmek gerekiyor.
Onun hislerini öğrenmek… Belki de ikna etmek... Ayşaba’yı anlamak...
--
Mülkiyet konusunun müzakerelerde ele alınmaya başlamasından sonra ciddi anlamda bir tedirginlik baş gösterdi.
Şöyle ki; Cumhurbaşkanlığı bilgi vermekte beceriksiz ve niyetsiz olunca, bu konuda manipülasyonlara fırsat verildi.
Masaya gelmemesine rağmen “verilecek köyler” safsatası yeniden ısıtılıp toplumun önüne konuldu.
Dedim ya, Saray'ın beceriksiz halkla ilişkiler ekibi ve başkanın bilgi vermekteki isteksizliği toplumu “neler konuşuluyor” paniğine soktu.
Sonra da iş, içinden çıkılmaz bir duruma doğru sürüklenmeye başladı.
Tam da böylesi bir dönemde Kıbrıslı Türk toplumunda insanlar birbirini suçlamaya-ötekileştirmeye, gruplara ayırmaya başladı.
En kötüsü de bu!.. Kamplaşma...
Ülkeyi yönetenlerin, en başta da Cumhurbaşkanı'nın şunu çok iyi bilmesi gerekiyor: Mülkiyet çok hassas bir konu… Lagaluga kaldırmıyor!
Dikkat etmek gerekiyor. İnsanları kırmamak lazım. Toplum içinde kamplaşmalar yaratmamak elzem. Cumhurbaşkanı'na yakın siyasetteki kişilerin, mülkiyet konusu nedeniyle kaygılı olanlarla ilgili “ganimetçi” yakıştırmasından uzak durması lazım.
Yarın referanduma gidersek, süreç bizi o noktaya taşırsa eğer; bu “ganimetçi” dediklerimiz de oy verecek, unutmamalıyız...
---
Elbette zor bir konu mülkiyet.
Herkesin evet diyeceği bir durum ortaya çıkarmak tabii ki olanaksız.
Ama toplumda Rum malına ev yapan herkesi “ganimetçi” ilan ederek bir yere varamayacağımızı da anlamamız gerekiyor.
Annan Planı döneminde değiliz!
Havada öyle büyülü bir atmosfer yok.
İnsanlar ekonomik durumun derdinde.
Ekonomi can acıtıyor.
İnsanımız günü geçirme telaşında…
Çok zor şartlarda ev yapan genç-yaşlı bireyleri ötekileştirmeden konuya eğilmek gerekecek.
Endişeli olanları ötekileştirerek kamuoyu yaratacağımızı sanıyorsak yanılıyoruz kanımca…
Durumu anlamakta zorlanan ya da anlamak istemeyenlere, başta Cumhurbaşkanı’nın etrafındaki ekip için dün ortaya koyduğum tespitleri sıralayarak yazımı tamamlamak istiyorum:
- Cumhurbaşkanlığı kamuoyu algısını yönetemiyor, bilgi-PR ekibi çok zayıf.
- Kuzeyde HAYIR cephesi aktif şekilde faaliyette, Saray sadece izliyor, kamuoyu algısını HAYIRCILAR ele geçirdi.
- Müzakereleri Rum basınından öğreniyoruz, bilgi eksikliği var.
- Son bilgilendirme toplantıları kamuoyu baskısının ürünü, yoksa Saray ekibi yine bilgi vermeye hevesli değildi.
- Kamuoyunda mal-mülk konusunda rahatsızlık hakim, tedirginlik ciddiye alınmalı!
- Ortada bilgi kirliliği olduğu için manipülasyonlara gün doğmuş.(Verilecek köyler, harita vs)
Böylesi sisli ortamlar HAYIR cephesine yarayacak, bu beceriksiz kamuoyu yönetimi sürerse olası referandumda hayır sonucu çıkabilir. Dikkatli olmakta fayda var. Yetkili makamlar ister ciddiye alır, ister almaz, durum bu...
Benden söylemesi...
-------------
Saray tayfası TINMIYOR!
...Cumhurbaşkanlığında yaşanan randevu krizi de tavan yapmış durumda... “Atatürk Öğretmen Akademisi” öğrencileri Sayın Akıncı’dan randevu talep ediyorlar ama kabul görmüyorlar… KTÖS, Sayın Akıncı’dan randevu talep ediyor ama onlar da olumlu bir cevap alamıyorlar… Son olarak KTAMS da “Kamu Hizmeti Komisyonu” ve “örtülü ödenek” ile ilgili randevu talebinde bulunuyor ama ne yazık cevap dahi alamıyorlar!..Yazılı olarak sorunları aktarıyorlar ama ona da karşılık veren yok!..
Kısacası “kibir” denen en tehlikeli hissi bir kenara bırakmak…
Ve sorunlara bir an önce pratik çözümler üretmek…
[Ali KİŞMİR]