Sonunda nispeten sessiz bir gün geçirebildik.
Dün sokağa çıkma yasağı kapsamında marketler de kapalı olunca evin önündeki yoldan geçen araba sayısında oldukça azalma oldu.
Bitmedi ama her zamankinden azdı.
Önce kısmî sokağa çıkma yasağı adı altında kararlar üreten hükümet marketlerin, akaryakıt istasyonlarının, fırınların, kasapların, eczanelerin yanına inşaat sektörünü de katarak bu açık sektörlerin tedarikçilerini de serbest bırakınca öyle bir yasak algılamak çok zor oldu.
Neredeyse herkes sokakta, arabalar vızır vızır, trafik kilitlenmeye devam ediyor ve insan hareketleri de haliyle fazla olunca covid vakaları tırmandıkça tırmanmaya devam etti.
Hükümetin kararları diyorum çünkü yine herkesin bildiği gibi Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kurulu’nun aldığı kararlar her defasında hükümet tarafından revize ediliyor ve resmi gazetede öyle yayınlanıyor.
***
Bu aşamada örneğin inşaat sektörü ve tedarikçileri de açık kalınca, kamyonlar, iş arabaları yollarda, inşaat malzemesi dükkânları da açık olduğu için evde kalanlar da evlerinde zaman geçirmek için dükkânlara hücum ettiler, bazı tamirat malzemeleri almak istediler, daha önce yazdığım gibi sabahları inşaat sesleriyle uyanmaya devam ettik.
Bu nasıl sokağa çıkma yasağıydı!
Anlaşılamadı. Tepkiler gelince inşaat sektörü açık sektörlerden çıkarıldı.
Örneğin dakikada 50 araba geçiyorsaydı yoldan 30-35’e düştü.
Trafik yine devam etti.
İnsanlar yine yollarda, yürüyüşlerde, sporda, komşu gezmelerinde…
Günlük faaliyetler, alışkanlıklar bir nebze azalsa da devam etti. Covid vakaları insan hareketliliğinin fazla azalmaması, bulaşma ortamını hâlâ bulabilmesi nedeniyle yine artmaya devam etti.
***
Bilim insanları, sivil toplum örgütleri yazmaya, konuşmaya devam ettiler… Çağrılarını sürdürdüler… Tam kapanmanın şart olduğunu defalarca, çok önceden anlatmaya çalıştılar… Atanmış üçlü azınlık hükümeti, kapalı sektörlere ödeme yapmamak için tam kapanmayı bir türlü gündeme almadılar.
Hoş, ‘ödeme yapmamak’ diyoruz ama aslında ödeme yapma kabiliyetleri de yok zaten… Yani böyle bir ödeme yapacak bir mali yeterlilik yok KKTC denen devlette.
Bakmayın siz “bundan sonra iki devlet üzerinden görüşürüz” demelerine… Ortada iki devletin biri yok aslında... O ikinci devlet ne olur, kim olur, nasıl olur bilinmez! Zaten KKTC olmasa bile o iki devletten biri, böyle bir modelin kabulü, görüşülmesi, masaya gelmesi bile mümkün değil.
“50 yıldır Federasyon görüşüyoruz, olmadı, ısrar etmekte fayda yok” dense de masada olan model bir Federasyon. BM Güvenlik Konseyi, AB ülkeleri de bunu yine son günlerde teyit ettiler.
Yani bu modelden başka bir modelin görüşülmesi mümkün değil. Aslında bu bilindiği için böyle bir manevra yapılıyor ki sonu olmayan “Anavatan-Yavruvatan, Beslemeler” ilişiği devam edebilsin. Kıbrıslı Türkler Türkiye’nin politikaları çerçevesinde koz olarak kullanılmaya devam edilebilsin. Kalan 100 bin Kıbrıslı Türk nüfusa 300-400 bin (artık her ne kadarsa bilen yok) nüfus Türkiye’den gelsin ama her yıl “bu kadar para veriyoruz, Kıbrıslı Türkleri yediriyor içiriyoruz, yollarını yapıyoruz” denmeye devam edilebilsin.
Öte yandan üretim de yapamadığımız, yapmaya fırsat yaratılmadığımız için gelen paranın birkaç katı parayı da ithal ürünler için yine Türkiye’ye aktarmamıza rağmen ‘besleme’ olmaktan kurtulamıyoruz! Böyle bir tarihi dönemi yaşamaya mahkum olmaya devam edilebilmesi için ‘iki devlet’ istemi gündeme getiriliyor ve ne kadar süreceği belli olmayan bir süreci yaşamaya devam ettiriliyoruz.
***
Tekrar sokağa çıkma yasağına dönersek; tırmanan vakalar sonunda hükümeti tam sokağa çıkma yasağını nihayet uygulamaya koymak zorunda bırakıyor ve iki Pazar için şimdilik marketlerin de kapalı olacağı, sadece eczane ve fırınların açık olacağı yasağı gündeme getiriyor.
Başta da dediğim gibi sonunda araba sesinin en az duyulduğu, marketlerin de kapalı olduğu için insanların “markete gidiyorum” mazeretini ortaya atamadığı düşünüldüğünde insan hareketliliğinin de azaldığı bir gün yaşadık dün.
Umarım son önlemlerle birlikte kısa zamanda vaka sayılarının aşağıya düştüğünü görebiliriz.
Ekonomik önlemler mi!
Ondan söz etmeye bile değmez. Parası, ekonomisi olmayan bir oluşumun alabileceği bir ekonomik önlem de olamaz zaten.
Daha önce yine söyledim; Önce aynaya bakalım, ondan sonra iki devlet isteyelim. Kaldı ki bunu isteyenler bu toplumun yararına olup olmadığını tartıştılar mı yoksa birileri “bunu isteyin” dedikleri için mi istiyorlar!
Bunun cevabı da belli zaten.
ABD Başkanı Biden, Trump'a istihbarat bilgilerini vermiyor
ABD Başkanı Joe Biden, eski başkan Donald Trump’a "düzensiz davranışları" nedeniyle istihbarat raporlarına erişimin sağlanmayacağını belirtti.
CBS’e konuşan Biden, "Onun istihbarat raporlarına erişime ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Bunun ne faydası olacak?" ifadesini kullandı.
Trump’ın "düzensiz davranışlara" sahip olduğunu kaydeden Biden, hassas bilgileri sır olarak tutma konusunda Trump'a güvenilemeyeceğini öne sürdü.
ABD’de başkanların görevi sona erdikten sonra da istihbarat brifinglerine sürekli erişim hakkı geleneği bulunuyor.
New York Times'a göre, Trump’a bu erişimin verilmemesi ABD tarihinde ilk olacak.
Trump, 3 Kasım 2020'de başkanlık seçimlerini kazanan Biden’ı haftalarca güvenlik ve istihbarat brifinglerine dahil etmeyerek başkanlık devir sürecindeki geleneği bozmakla eleştirilmişti.
***
Yani Biden’ın iddiasına göre Trump, istihbarat bilgileri konusunda güvenilmez bir kişiyse söz konusu kişi ABD’yi dört yıl yönetirken ve bulunduğu konum nedeniyle de dünyanın sözü geçer birinci kişisi olurken dünya oldukça büyük tehlike atlattı demektir.