Bu sıcak ve de yangınlarla boğuştuğumuz, Corona tehdidini hala ensemizde hissettiğimiz tayfaltıcı günlerde iç açıcı, yeni ufuklara yelken açabilecek düşünceler iyi gelebilir.
Bunları ‘hayal’ ya da ‘ideal’ formatında üretmek ve de tüketime sokmak olası.
Hayal kurmak her zaman için iyidir. Bazen ‘olmayacak duaya amin demek’ bile işe yarar. Ama asıl faydalı olan hayaller, aslında erişilebilecek olanlardır. Aslında istek, irade, çaba, ısrar, emel, arzu ve de cesaret varsa eğer erişilebilecektir onlara ama sözü edilenler yoktur genellikle… Bu yüzden ‘hayal’ olmakla kalakalırlar, realiteye dönüşemezler.
Sinekler ve de bayıltıcı sıcaklar yüzünden pek uyku yüzü göremediğimizden, ayak üstü ya da oturur vaziyette de kurabiliriz hayallerimizi.
Beyinsel bir faaliyet olan hayalleri sözle dile getirmek ve en güzeli –söz gibi uçup gitmesin diye- yazıya dökmek de faydalı olabilir.
**
Mesela Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern bu aralar hayal ediyor ve hayallerini çıkıp canlı yayınlarda da açıklıyor.
“Haftada 4 gün mesaiye geçmeyi düşünelim” diyor mesela…
Bir başka deyişle ‘hayal edin’ diyor Yeni Zelanda halkına… Özellikle de iş dünyasına… Daha az çalışmayı öneriyor. Resmi tatil günlerini de artırmayı öneriyor. Bunlar yapılırsa ‘ekonominin ve iç turizmin canlanacağını’ savunuyor.
Covid salgını nedeniyle bütün ülkelerde yaşanan sıkıntılara çözüm bulmak için ‘daha az mesai’ öneriyor Yeni Zelanda’nın başarılı kadın Başbakanı…
Alsında Yeni Zelanda’da 2018’de bir şirket bu uygulamaya geçmişti. Şirket yönetimi ‘personelin daha mutlu ve iş veriminin de yüksek’ olduğu söylüyor.
Bizde ‘kamuda verimlilik’ tartışmaları yapılır ya hep, belki Yeni Zelanda perspektifi başka bir bakış açısı kazandırır bize…
Bunun hayali kurulabilir mesela…
Oluru olmazı başka mesele tabii…
**
Bir diğer hayal önerim daha var.
Hep ‘asgari ücret’i konuşuyoruz ve sefaletini ve TL’nin yabancı paralar karşısındaki önlenemez eriyişini ve dar gelirlinin harap halini ve sabit gelirlinin acınası halini ve ilkokul 2 terk de olsa profesör de olsa aynı maaşı aldığını veya sosyal yatırımlarının hep o asgariden yapıldığını…
Bir arpa boyu yol alamadık bugüne kadar asgari ücret konusunda madem, gelin bir hayal kuralım ve ‘azami ücret’i gündeme getirelim.
Ne demek azami ücret?
Yolda tabeladaki ‘sürat tahdidi’ levhaları gibi bir şey bu da… Nasıl ki 65 km/saat hızın üzerine çıkamıyoruz yuvarlak levha içindeki o yazıyı görünce ve eğer geçersek ceza alıyorsak, ‘azami ücret’in üstünde kazanç elde edilemeyecek demek.
Böyle bir kural koyalım yani…
Kaç olsun dersiniz maksimum kazanç?
Aylık 5 bin az mıdır?
7 bin nasıl?
10 bin mi olsun?
Yetmez mi yine?
Peki kaç?
12 binde anlaşalım mı?
Ya da şöyle bir hayal kuralım: İster kamuda olsun ister özelde, hiç kimsenin aylık kazancı ‘asgari ücret’in 3 mislinden fazla olamayacak.
Nasıl formül?
Hem yukarıdaki gelirler biraz aşağıya çekilince, aşağıdaki garibanlara da daha fazla pay düşebilir böylelikle…
Beğenmediniz mi?
Fazla mı eşitlikçi buldunuz?
‘Beş parmak bir olmaz’ mı diyorsunuz?
Bence olabilir…
Bir hayal edin, göreceksiniz!..