Azar azar

Cenk Mutluyakalı

Onca acının, yokluğun, zamansız kayıpların ve yitenlerin kıyısında giderek eksildiğimiz zamanların içindeyiz.
Bir de geçim derdi var gitgide ağırlaşan…
Hep de aynı kitlelerin boynuna asılıyor yoksulluk…

***

"Marifet asgari ücreti artırmak değil alım gücünü yükseltmek ve özel sektörü desteklemektir" dediğiniz zaman memura maaş, beş on hatırlıya da ihale ve teşvik ödemeye odaklı statükoyu aşamıyorsunuz.

Ekonomist Mustafa Besim ne dedi son röportajında: “Maliye açığı kapatmak, maaşlarını ödeyebilmek için dolaylı vergilere ve fonlara yüklendi.”
Bu gerçeği bilenler, kamu güvencesi zırhı içerisinde ve iflah olmaz bir kolaycılıkla  aynı plağı çalıyorlar: "Asgari ücret en düşük kamu maaşına eşitlensin. ”

Nasılsa olmayan paraya beraber ve solo türküler söylüyoruz!

***

İçim yanarak yazıyorum ve bunu kaçıncı kez anlatıyorum.
Bir önceki asgari ücret arttığında, iki arkadaşımıza "yarı zamanlı" - ve yarı maaşlı - çalışma önerdik, part-time!
Şimdi asgari ücret yüzde 40 arttı.
Az mı az!
Alkış almak kolay: Onbeş bin olsun!

Gerçek şu: İşletmelerin çoğunun geliri yüzde 40 artmadı.
Şimdi yine personel azaltılacak.
Geride kalan çalışanlar - ki azaldıkça azalıyor- asgari ücreti alacak ama birlikte çalıştığı arkadaşları yanlarında olmayacak.


İşçinin geçinemeyeceği, işverenin ödeyemeyeceği ücretle özel sektör giderek kayıt dışı öğrencilerin, yasa dışı ikinci iş yapan kamu çalışanlarının, yarı zamanlı istihdam edilen gençlerin ve açıkça sömürülen yabancıların çalıştığı bir alana dönüşecek.

***

Şimdi diyorlar ya, "asgari ücret çok bin lira olsun" diye...
Olacak!

Bir iş yerinde yirmi beş çalışan varken, onbeş, kalacak, on, beş...
O beş kişi o "çok bin lira" asgari ücreti paylaşacak.
Yirmi insan iş arayacak!

Sonra daha çok kamu görevlisi ikinci iş yapacak - bir maaş garanti sonuçta, ne gelecek derdi var, ne yatırım - Daha çok Pakistanlı, Nijeryalı, Türkmen, Bangladeşli, Türkiyeli "kaçak" çalıştırılacak… Daha çok “öğrenci kayıtlı işçi” türeyecek. Daha çok insan yalvar yakar torpil arayacak “memur” olabilmek için… Maliye fonlara, vergilere, akaryakıta bindirdikçe bindirecek tabii...

Hayat pahalılığı bizim suçumuz değil” diyecekler, o fonları, o harçları, o vergileri hiç sorgulamadan… “Bu değirmenin suyu nereden akıyor bize” demeyecekler…

Özel sektör çalışanının sırtındaki yük, güvencesizleşme ve yoksullaşma büyürken, orta üst sınıfın konfor alanı korunacak.

Acı ama gerçek!