Azıcık sosyalizm!  Korkmayın öldürmez!

Serhat İncirli

Neden sosyalizm?
Abi sosyalizm mi kaldı Allah aşkına?
Kardeşim sosyalizm pisgot mu?
Yediniz ve bitirdiniz  mi?

-*-*-

Evet neden sosyalizm?
Mesela vergi adaleti için!
Nasıl mı?

-*-*-

Sigaraya yine zam yapıldı değil mi?
Evet yapıldı!
İçmeyin diyebilirsiniz ki ben içmiyorum mesela...
Sigaraya zam ne demektir?
Abi sadece sigaraya değil, her ürüne zam yapılması demek, dolaylı vergilerin artırılmasıdır!

-*-*-

Peki sosyalizm ne alaka?
Hah, sosyalizme ne kadar yaklaşırsanız; dolaylı vergi rezaletinden o kadar uzaklaşabilirsiniz mesela!

-*-*-

Nasıl mı?
Kapitalist dünya düzeninde ve ülkemizde; bir miktar da olsa sosyalist adaletin en önemli bölümü; doğrudan verginin, dolaylı vergiye oranla daha yüksek olmasıdır...
Bir ülkede doğrudan vergi oranı, dolaylı vergilerden ne kadar yüksekse, o ülkede sosyalist adalet de o kadar yüksek olur!

-*-*-

Bilmem anlatabildim mi?
Daha basit anlatayım...
Daha çok kazanandan ya da zenginden daha çok doğrudan vergi almayı başarırsanız; yoksulun ensesinden dolaylı vergiyle çalıp da zengine vermek zorunda kalmazsınız!

-*-*-

Sanırım şimdi anladık!
Hala anlamayan varsa; şu şekilde söyleyeyim; KKTC denen zibillikte, çok kazanandan çok vergi almayı başardığınız gün; her şeyin çok daha iyi çalıştığı konusunda daha çok insanı ikna edeceksiniz!
Sigaraya, içkiye, elektriğe, akaryakıta zam demek, bunları kullanmak zorunda olanları kazıklamak demektir!
Çünkü, 25 TL olan sigarayı 30 TL yaptığınızda, zengin ve fakirin ödediği vergi aynı kalır...

-*-*-

Ama sen eğer o zenginden, kazancı oranında, yani çalmadan, oyun oynamadan vergi almayı başarırsa, sosyal adaleti de sosyalist adaleti de sağlamış olursun!
Ve korkmayın, bu bahsettiğim sosyalist adalet, öldürmez!
Deneyin!

-*-*-

Sadece evinin kapısının önündeki dört aracın toplam fiyatı 500 bin Sterlin olan biri ile külüstür bir otomobil kullanan yoksulun akaryakıta zam gelmesi halinde ödeyecekleri vergi aynı olmamalıdır!
Yok eğer aynı olacaksa, o dört lüks aracın sahibinin ödediği verginin miktarı, o yoksulun ödediği miktarın en az 50 katı yapılabilmelidir...

-*-*-

Kısacası sevgili dostlar; KKTC’deki en temel sorun, devletin “yok”luğunun ötesinde, adaletsizliğidir.
Kapitalizmin, milliyetçilikle korunduğu KKTC’deki en ciddi sıkıntı, vergi adaletinde azıcık da olsa sosyalist değerlere dikkat edilmesidir...

-*-*-

Size 30 tane isim verebilirim; ödedikleri vergi miktarlarını okuduğunuz zaman, kesinlikle güleceksiniz...
Haaaa, temelde sorun, bu kişilerin vergi verip vermemesi de değildir!
Örneğin bu kişilerin, vergi vermediklerini kendilerinin de biliyor olması ve bunu Türk milliyetçiliği, Erdoğan yalakalığı, KKTC şakşakçılığı ile örtebiliyor olmalarıdır.

-*-*-

Ve yine en büyük sorun; bütün bunların ötesinde, kapitalist kapişari sistemi içerisinde ezilen yoksulları; sınıf bilinci çerçevesinde örgütleyecek bir yapının eksik olmasıdır...

-*-*-

Yoksullar, işçiler, köylüler, emeğiyle yaşamaya çalışanlar; yine milliyetçi hamasetle aslında köleleştiklerinin, ezildiklerinin, sömürüldüklerinin dahi farkına varamamaktadır!

-*-*-

Bugün gerek ülkemizde UBP’nin; gerekse Türkiye’de AKP ve MHP’nin, hatta İyi Parti ile CHP’nin tabanının “emekçi sınıf”tan olması; “Türk milliyetçiliği”nin aşırı baskısı ve etkisinden kaynaklanmaktadır...
Sosyalizmin emekçi kesime katkısının, milliyetçi silahlar aracılığı ile “öcü” olarak gösterilmesi de bundandır!
Bilmem anlatabildim mi?


Sine-i millete dönmenin 
tek bir gerekçesi olabilir!

Halkın Partisi (HP) yöneticilerinin çoğunu çok iyi tanıyorum...
Bu ülkeyi gerçekten ve yürekten seven insanlar olduklarından hiç şüphe etmiyorum...
Parti yetkili organının verdiği “sine-i millet” kararını da saygıyla takip ediyorum...

-*-*-

Neden sine-i millet?
KKTC’de sine-i millete dönmenin, yani meclisten istifa etmenin tek bir gerekçesi olabilir...
Bu gerekçe, Ünal Üstel’in başbakan yapılması, Faiz Sucuoğlu’na kazık atılması, darbe yapılması, seçilmişlere, seçilmemişlerin müdahalesidir elbette ama temelde, asıl gerçek, hala ülkede tartışmalara sebep olan o ünlü “işgal, defol” pankartıdır değil mi?

-*-*-

Üstel’i kim, nasıl başbakan yaptı?
UBP içinden gelen bir dalga mı?
DP ve YDP’nin talepleri mi?

-*-*-

Faiz Sucuoğlu’nu kim devirdi?
Nasıl devirdi?
Haaa, geçmişte ÖRP’ydi, dörtlü koalisyonun yıkılmasıydı... 
Çok sayabiliriz.

-*-*-

Kısacası, sine-i millete dönülecekse, “KKTC’de sine-i millete dönmenin, yani meclisten istifa etmenin tek bir gerekçesi olabilir” demiştik ya; o zaman açık ve de seçik, “bu ülkenin demokrasisi, Türkiye’den gönderilen bir grup memurun ciddi tecavüzüne uğramaktadır ve bunun da adı işgaldir” diyebilmek kaçınılmazdır... 

-*-*-

HP’nin bu güne kadar “işgal, defol” gibi bir söyleme en küçük yakınlığı yoktur ve sine-i millete dönme kararına bir de bu açıdan bakması gerekmektedir.
Kısacası, “Ünal abi kaleci olamaz, olursa biz oynamayız” şeklinde özetleyebileceğim bir gerekçe, “sine-i millet”e dönme sebebi olamaz... 

Uğur Gazi, Ayten Gazi ve Erten Gazi... Üçünüzle de gurur duyuyoruz... En çok da Erten’le...