B..ka batmışlık…

Tayfun Çağra

Yoğun Bakım Ünitesi’nde kaybettiğimiz bebeğin ve henüz tedavileri devam eden 6 bebeğin ardından tartışmalar devam ediyor. Şimdilik ve belki de sürecin sonunda suç, beş hemşirenin başına kalacak. Tamam, olay henüz araştırma aşamasında olmasına rağmen hata yaptıkları anlaşılıyor hemşirelerin ama hata, suç, ihmal (adı her neyse) sadece onların mı?

***

Hemşire ve Ebeler Sendikası başkanı İbrahim Özgöçmen: “Sistemi artık sorgulasınlar. Biz onlardan daha fazla bu sistemi sorguluyoruz. Sistem sorgulanmazsa, bu bir müddet sonra unutulacak. Söylenecek söz yok. Bunun savunulacak bir tarafı yok. Fakat bu göz göre göre geliyorum diyen bir durumdur. Yukarıdan aşağı herkesin bu konuda ihmali vardır” derken Sorumlu Hemşire Ülfet Kral: “Bu saatten sonra kimse bizden şişe istemesin. Ben sorumlu hemşire olarak artık periton diyaliz hastalarıma size el dezenfektanı yerine alkol verilecek şişenizi getir demeyeceğim. Devlet hastalara bunu karşılamakla yükümlüdür” açıklamasını yapıyor.

***

Başta olayın yaşandığı Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi ve diğer devlet hastaneleri imkânsızlıktan, yokluktan, yetersizlikten, bakımsızlıktan yerlerde sürünüyor. Binaların hali içler acısıyken personel eksikliği, çalışma şartlarının kötülüğü sürekli ilgili sendikalar tarafından dile getiriliyor.

***

Hastaneye gidenler görüyorlardır; Yetersizlikten dolayı artık yangın merdiveni boşlukları dahi personel için oda olarak kullanılmak durumunda kalırken, herhangi bir yangında kaçacak yer maalesef yok.

Hasta koridorlarında yer alan ve adına mutfak denmesi çok kolay olmasa da o yerlerin akmayan muslukları, çalışmayan mikro dalgaları, pislikten ve pastan bakılamayan tezgâhları ile hastalar sözde ‘hijyen!’ şartlarda iyileşmeye çalışırken refakatçileri o ortamda çile çekiyorlar.

***

Baksanıza Sorumlu Hemşire hastalardan alkol konacak şişeleri kendilerinin getirmesini istediklerini söylüyor. Okullarımızda çocukların tuvalet kâğıtlarını, sabunlarını getirmeleri istendiği gibi…

***

Sendika Başkanı Özgöçmen, bunun savunulacak bir tarafı olmadığını, fakat bu durumun göz göre göre geldiğini, yukarıdan aşağı herkesin bu konuda ihmali olduğunu söylüyor.

***

Söylüyorlar da ne oluyor? İşte bebek olayı gibi olaylar meydana geliyor. Peki umurlarında mı sorumluların? Yok. Onlar her zamanki dertleriyle meşgul. Yani iktidar partisi içinde koltuk savaşları, bu koltukların kendilerine getirdiği maddi-manevi avantajların derdinde onlar…

***

Okullar, hastaneler dökülürken, bir şişeye, bir tuvalet kâğıdına muhtaçlarken onlar Külliye yapmaya devam ediyorlar utanmadan… Okullarda hâlâ eksik öğretmenler varken, hastanelerde çalışanlar şartların iyileştirilmesini beklerken geçersiz oylarla Meclis Başkanı ilan ediyor hükümet… 15 turda bir başkan seçemeyen atanmış hükümet, meclis başkanını da kendisi atıyor. Hukukçuların geçersiz oy saptamalarına rağmen ‘darbe’ yapmaya çalışıyorlar.

Oraya oturtulan kişi de yine utanmadan yasa dışı meclis açıyor, konuşma yapıyor ve ne onun ne de diğer hükümet üyelerinin yüzleri kızarıyor.

***

Utanmalarını, yüzlerinin kızarmalarını bekleyen biz de daha çoook bekleriz. Hoş, bekliyor muyuz peki? Tamam, umutsuzca da olsa bekleyenler var ama bu durumdan memnun olanlar veya hiiiiç umurlarında olmayanlar da var.

Baksanıza anketler ne diyor! UBP ve CTP hâlâ çekişiyor. UBP’nin bu kadar pisliğine rağmen!..

Anketler doğruysa biz de b..ka batmış halden çok memnunuz demektir. Pislik, kepazelik, umursuzluk, bencillik, para ve koltuk hırsı, hakedilmemiş fırsatlar içimize işlemiş demek ki… Öyle olmasa meclisin bugünkü hali ve anket sonuçları farklı olurdu.