Dila ŞİMŞEK
Babasının 1949’da açtığı ahşap atölyesini hala sürdüren Özkan Öke, iskemleciliği ve ailesinin ona bıraktığı yadigarı anlatıyor.
60 yaşındaki Öke, “Babam küçükken bir hastalık geçirdiği için, işitme organını kaybetti. Sonrasında annem ile evlendiğinde, dükkanın yanındaki evde yaşamaya başladılar” diye başlıyor.
“Ben atölyenin içinde doğmuş gibi oldum nerdeyse, kendimi bildim bileli buradayım”
Küçük yaşlardan beri tüm zamanını atölyede geçirdiğini kaydeden Öke, “Ben atölyenin içinde doğmuş gibi oldum nerdeyse, kendimi bildim bileli buradayım. Hep babama yardım ederdim, sonrasında da baba mesleğine başladık” diyor. Üç kardeş olduklarını belirten Öke, “Hepimiz iskemleciliği öğrendik” diye ekliyor.
“Babamın isminin ve mesleğinin anısına…”
Hasır sandalye yapan Öke, “Babamdan kalan bu mirası devam ettirmek istedim hep. Bu ikemlelerin adamıza özgü olduğunu biliyorum. Bu sebeple kültürümüzü korumak ve yaşatmak istiyorum. Kardeşimin çocukları da ‘The İskemleci’ isimli bir butik otel ve restoran açtı dükkanın yan tarafına. Babamın isminin ve mesleğinin anısına…” şeklinde konuşuyor.
“İnsanın bir şey üretmesi, o ürünü kullanması, insanların sevdiğini görmesi bambaşka bir olaydır.”
Eski dönemde Kıbrıs’ta yaşayan herkesin evine mutlaka hasır sandalye yaptırdığını ve bu iskemlelerin rağbet gördüğünü anlatan Öke, “1974’ten, 80’lere kadar bir duraklık yaşandı. İnsanlar plastiğe yönelmişti, ancak hasırın plastikten veya diğer ürünlerden çok daha kullanışlı olduğu anlaşıldı. Çok eskiden, açık hava sinemalarında hasır sandalyeler kullanılırdı” diye devam ediyor.
Bu mesleğin yanı sıra, bankacılık yaptığını belirten Öke, 10 sene kadar bu işi yaptığını kaydederek, “Fakat insanın bir şey üretmesi, o ürünü kullanması, insanların sevdiğini görmesi bambaşka bir olaydır. Bu sebeple iskemleciliğe yoğunlaştım” diyor.
“Bence, çocuklarımızın üretimi öğrenmesi, okulun ve ailenin teşviği ile el sanatlarına da yönelmesi gerekiyor”
Öke, sözlerine şöyle devam ediyor: “Eskiden yaz dönemlerinde, birçok çocuk gelerek bu işi öğrenirdi. Artık böyle bir şey kalmadı. Bence, çocuklarımızın üretimi öğrenmesi, okulun ve ailenin teşviği ile el sanatlarına da yönelmesi gerekiyor. Bu şekilde bütün zamanlarını sosyal medyaya ve internete harcayacaklarına, el becerilerini de geliştirerek bir şeyler öğrenebilirler”