“Babam bizi Vespa’ya koymuş, Maraş’ta bombalanan binaların fotoğraflarını çekmeye götürmüştü 1974’te...”  (2)

Sevgül Uludağ

Mağusa’da ve Maraş’ta herşeyini kaybedip sıfırdan tekrar başlayıp, bir kez daha zirveye tırmanan bir ailenin öyküsü... Mağusa ve Maraş’tan Karamondani ailesinin öyküsünü Karamondani kardeşlerin CEO yardımcısı Erina Karamondani anlatıyor

Mağusa’da ve Maraş’ta herşeyini kaybedip sıfırdan tekrar başlayıp, bir kez daha zirveye tırmanan bir ailenin öyküsünü, Karamondani ailesinin öyküsünü derlemeye çalıştık okurlarımız için...

Bu ilginç aileden Erina Karamondani’yle röportajımızı ve onun Maraş’la ilgili hatıralarını bu sayfalarda daha önce yayımlamıştık...

Karamondani ailesi, Mağusa surlariçindeki depolarını, mallarını, arsalarını 1963’te kaybetmişlerdi, 1974’te ise Maraş’ta herşeylerini kaybedeceklerdi... Sıfırdan tekrar başlayacak ve çok çalışıp çabalayarak, hayatlarını ve şirketlerini tekrar kuracaklardı...

FİLELEFTHEROS gazetesinin bir ekinde İngilizce olarak yer alan ailenin ve Karamondani ailesine ait şirketin ilginç tarihçesini, Erina Karamondani arkadaşımızın da çok değerli yardımlarıyla derlemeye, özetle çevirmeye çalıştık...  Karamondani kardeşlerin CEO yardımcısı Erina Karamondani, FİLELEFTHEROS gazetesiyle röportajında devamla, özetle şunları anlatıyor:

***  Karamondani kardeşler, her zaman hayatlarında bir Vespa’yla büyüdüler. Stavros’un kırımızı bir Vespası vardı, Jerry’nin de mavisi... Babamız bizleri Vespa’sına bindiriyordu, Stavros öne biniyordu çünkü o daha küçüktü, bense arkada oturuyordum.. Özellikle Cumartesi günleri Maraş’ta işleri olduğunda, bize “Hade yarım saatliğine bir işim var, gidelim” diyordu. Bizleri inşaat alanlarına götürüyordu, depolara götürüyordu veya Karamondani plastik fabrikasına gidiyorduk, henüz inşaat halindeydi bu fabrika... Ben ayrıca Maraş’ta Golden Sands otelin inşaat alanında saatler geçirdiğimi de hatırlıyorum...

***  Aynı Vespa’nın üzerinde 1974’te Maraş bombalanırken kenti dolaşmıştık. Stavros dört yaşındaydı, beş yaşına giriyordu, ben ise on yaşlarındaydım. Kenti gezmiştik ve bombardıman nedeniyle çöken binaların fotoğrafını çekmişti babam... Benim için en travmatik olay, Salamina Otel’deydi... Henüz bombalanmıştı, dışında büyük bir krater vardı, yarı yarıya çökmüştü bina... O gün çocukluk masumiyetim paramparça olmuştu... Ve bu içimde kaldı hep... İşgalden sonra birkaç yıl boyunca Vespalarını kullanmaya devam ediyordu Stavros ve Jerry...

***  Karamondani kardeşler için en önemli dönüm noktası, işgalden hemen sonra Ağustos 1974’te yaşananlardı. Şirketi yeniden kurmak istiyordu Stavros ve Yerasimos ve devlet radyosundan çalışanlarına bir çağrı yapmışlardı, Larnaka’da Sun Hall otelinde buluşma çağrısıydı bu... Bu buluşmada çalışanlarına şimdi en önemli şeyin şirketi tekrardan kendi ayakları üstünde durdurmak olduğunu anlattılardı, bunu da ellerinde tek kalan kontrat olan İngiliz Üsleri’ndeki kontrat aracılığıyla yapacaklardı... Bu çağrıya yanıt verip oraya gelen çalışanlar, derhal iki kardeşin yanında çalışmaya girişmeye karar vermişlerdi. Ve geliri eşit biçimde bölüşmeye de karar vermişlerdi. Aslında bu anlaşma, şirketi kurtaracaktı çünkü eğer Kokos ve Nikos ustalar o gün gelmeseler veya düşük bir maaşla çalışmayı kabul etmeseler, şirket bunca başarılı bir yola giremeyecekti... Bu, şirket tarihimizde en belirleyici an olmuştu...

***  Ben burada çalışmaya başladığım zaman, amcam Stavros ve babam Yerasimos (Jerry) bana her zaman bir vizyonumuzun olması gerektiğini ve ileriye bakarken pozitif olmak gerektiğini söylemişlerdi. Sabırlı olmamı ve çok çalışmamı söylemişlerdi. Personelimize ve işbirliği yaptıklarımıza saygı göstermemi söylemişlerdi. Bir hareket yaparken cesur olmamı, yanlış yapmaktan korkmamamı ve her zaman çevremizde neler olup bittiğine dikkat etmemiz gerektiğini söylemişlerdi...

***  Ninemiz İrene, çok özel bir insandı... Irene Yeorgiu, evlendikten sonra Karamondani soyadını almıştı, çok güçlü bir kadındı... Belki de bunun nedeni çok genç yaşta eşini kaybetmiş olması ve iki oğlunu tek başına büyütmek zorunda kalmasıydı... Koşullar onun ruhunu ortaya çıkarmıştı... Oğlularını düzgün prensiplerle yetiştirmekten sorumlu hissediyordu kendini.

***  Çok iyi bir eğitim görmüştü ve iyi bir Mağusalı aileden geliyordu. Babası, döneminin en büyük tüccarlarından birisiydi ve kentin onyıllar boyunca belediye başkanlığını yapmıştı... Lukas Yeorgiu benim büyükdedemdi... “Yeorgiu Kardeşler” ticarethanesinin kurucusuydu... 1854 yılında dünyaya gelmiş, 1922 yılında vefat etmişti... Mağusa Belediye Başkanlığı’nı ise 1886-87, 1905-1906 ve 1910-1916 yıllarında yapmıştı...

***  İrene ninemiz, kızkardeşi Nina’nın eşi, eniştesi Yiannis Hristifidis’in ve ailesinin yardımlarıyla iki evladını yetiştirip eğitim almalarını sağlamış ve başarılı bir yola girmelerinde rehberlik etmişti onlara...

***  Babam Mağusalı olduğu için denizi çok severdi her zaman... Annesinden aldığı bir çarşaf ve iki süpürge sapıyla denize açılırdı... Sonra iki sürat teknesi ve üç de yelkenli satın almıştı... İşgalden iki sene sonra, bunlardan biri onun evi olacaktı... Mağusa’nın doğal marinaları ve denize olan sevgisi, Kıbrıs’ta modern marinaların düşünü kurmasına yol açacak ve marina işlerine girişecekti...

***  1990’ların sonlarında bu düşünü gerçekleştirmek için bir dizi çaba harcayacaktı... Yurtdışından böylesi bir çalışmayı dizayn edebilecek çeşitli mimari ofislerle temas kuracaktı... İlk başlarda Larnaka marinası için açılan ihaleye katılmamızı düşünmekteydi ancak bu olmadı ve böylece Aya Napa Marinası ihalesine katıldık. Böylece M.M.Makronisos Marina şirketini kurduk ve Kıbrıs Cumhuriyeti’yle Aya Napa Marinası’nı işletmek için kontrat imzaladık.

https://xryseseteries.philenews.com/en/caramondani/?fbclid=IwAR2MGwJCCJFjFslFphjtJZpMJM5GLCFWvkQ17mj1MgQytpp0RlOsqe7xh7k

(FİLELEFTHEROS’ta 17 Temmuz 2021’de yer alan İngilizce yazıyı özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

 


BASINDAN GÜNCEL...

“Ermeniler ve Azeriler arasında bir diyalog platformu: Bright Garden Voices...”

Varduhi Balyan

2020 yılındaki Karabağ savaşı, bölgede 30 yıldır oluşamayan diyaloğun hayalini, iki toplumun birbiriyle iletişim kurma ihtimalini daha da uzaklaştırdı. Savaş esnasında Twitter’da tanışıp sonrasında bir araya gelen Azeri, Ermeni ve Arjantinli üç kişinin oluşturduğu ve Bright Garden Voices (Parlak Bağ Sesleri) adını verdiği oluşum iki ülkenin toplumlarının bir araya gelmesini, birbirini dinlemesini sağlamaya çabalıyor. Projenin kurucu üyeleri, bir araya gelme sürecini, yaptıkları çalışmaları ve gelecekteki barış tahayyüllerini Agos’a anlattılar.

Bright Garden Voices, dünyanın dört bir yanından bir düzineden fazla ortağın katıldığı, üç kişilik bir ekip tarafından koordine edilen bir oluşum. Koordinasyon ekibinde Arnold Alahverdian, Diego Ardouin ve Rauf Mammadov yer alıyor. Projenin kuruluşunda Ardouin ve Alahverdian’ın yanı sıra Aydan Gasimova yer alsa da, Gasmiova’nın görevini şu an Rauf Mammadov üstleniyor. Sözü Ermenistan ve Azerbaycan’dan kişileri bir arya getirip sohbetler organize eden projenin kurucularına bırakıyoruz.

***  Böyle bir platformu oluşturma fikri nasıl oluştu? Siz nasıl tanıştınız?

Diego Arouin: Aydan, Arnold ve ben Twitter’da tanıştık. Özellikle ‘Kafkaslar Twitter’ında çok aktiftik ve daha geniş anlamda Ermeni-Azeri konfliktini tartışıyorduk. Aralık ayının sonlarına doğru özelden kolayca raydan çıkabilen online tartışmalardan ziyade daha olumlu diyaloglar nasıl başlatabiliriz diye konuşmaya başladık. Beyin fırtınaları sonucunda projemizin ana faaliyetine karar verdik: Ermenistan ve Azerbaycan’dan konuklarla veya toplum, çatışma hakkında ilginç hikâye paylaşacak insanlarla online Zoom buluşmaları.

***  Buluşmalarınızda iki ülke için de ortak konoları ele alıyorsunuz. Ayrıca dinleyicileri de dahil ediyorsunuz, sorular alıyorsunuz. ne tür geri dönüşler alıyorsunuz?

Arnold Alahverdian: Genel olarak çok olumluydu. Tabii ki özellikle başlangıçta tepkiler oldu ama şimdi bu sesler bizimle etkileşime giren veya bizim hakkımızda konuşan insanların sadece küçük bir azınlığını oluşturuyor. Savaştan bizzat etkilenen bir takipçimiz bir keresinde travmayla baş etme yönteminin ‘öteki tarafla’ ilişki kurmak, yani bizimki gibi barış odaklı projelere katılmak olduğunu söylemişti. Bunu neden yaptığımızın iyi bir özeti olduğunu düşünüyorum. Karşı tarafla diyaloğa inanmayan insanlar olsa bile, bunun yararlı olmadığını düşünüyorlarsa bile, buna inananların da olduğunu ve onların güvenli bir alana sahip olabilmelerinin önemli olduğunu akıllarında tutmaları gerekir. Bu alanları kolaylaştırmaya ve başkaları tarafından daha fazlasının yaratılmasını teşvik etmeye yardımcı olabileceğimizi umuyoruz.

***  Konularınızı neye göre belirliyorsunuz? Dinleyici de bu sürece bir şekilde dahil oluyor mu?

Rauf Mammadov: Elimizdeki konu listesi uzun. Buna karşın seçtiğimiz konu, çoğunlukla konuklarımızın müsaitlik durumuna göre değişkenlik gösteriyor. Bazen bir kişiden onay alıyoruz, ancak diğer ülkedeki kişiye uymuyor, zamanlama çakışmalarını da dikkate almamız gerekiyor. İlgili konularda toplantılara ev sahipliği yapmayı hedefliyoruz ve konuklarımızın bu konularda yeni bakış açıları sunabilmelerini umuyoruz. İşbirlikçilerimiz, konuları seçme ve konukları bulmamıza yardımcı olma sürecine dahil oluyor. Ayrıca Twitter başta olmak üzere sosyal medyada sıklıkla takipçilerimizin görüş ve önerilerini alıyoruz.

***  Bright Garden Voices’ın arkasında yatan ideoloji nedir? Bölgede barışa giden yolu nasıl tahayyül ediyorsunuz?

AA: Belirli bir ideolojiden ziyade, bizi bir arada tutan ve işimizi keyifli hale getirmeye yardımcı olan paylaştığımız bir dizi değere sahibiz. Bu değerlerden bazıları empati, saygı, saldırgan olmama, nezaket, şiddete başvurmama, hoşgörü ve güven olabilir. Bu değerlerin çoğu, dinleyicilerimizden her toplantı için uymasını istediğimiz ‘Ev kuralları’nı oluşturur. Karşı tarafların acılarını inkâr etmelerine ve karşı tarafın argümanlarını doğrudan çürütmeye de müsamaha göstermiyoruz. Bölgede ‘barışa giden yol’ kararına dahil olan insanlarda bu değerlerden biraz daha fazla olsaydı belki yol daha az engebeli olurdu.

Ana hedeflerimizden biri, her iki tarafın birbirine yeniden saygı göstermesine yardımcı olmak. Özellikle birçok Ermeni ve Azeri’nin son 30 yıldır diğer tarafla fazla teması olmadığı için, çatışmayla ilgili söylemde çok fazla toksiklik ve insandışılaştırma var. Diyalog kurmanın her iki tarafın da diğer tarafı daha iyi anlamasına ve canavarlaştırılmış düşman olarak değil, insan olarak görmelerine yardımcı olacağını umuyoruz.

***  Anladığım kadarıyla iki ülkedeki siyasetçilerle çalışmıyorsunuz. Diyaloğu o seviyeye taşıma planlarınız var mı?

AA: Her iki ülkede de sivil yaşamın farklı yönlerini ele almaya çalışıyoruz ve siyaset kesinlikle bunun bir parçası. Siyaset odaklı bazı toplantılar düzenlemeyi düşündük ve bazı kişilere de ulaştık, ancak seçimler, sınır çatışmaları ve savaş esirlerinin durumu gibi konular böyle bir toplantıyı gerçeğe dönüştürmeyi gerçekten zorlaştırdı. Yakında çatışmanın etrafındaki siyasi atmosferin daha az çalkantılı hale geleceğini ve siyasetçilerin yüz yüze saygıyla, saldırganlık göstermeden ve gerçek bir diyalog kurma iradesiyle konuşmalarını mümkün kılacağını umuyoruz.

***  Bright Garden Voices olarak organize ettiğiniz konuşmalar dışında gelecekte başka projeler yapmayı düşünüyor musunuz?

RM: Birkaç hafta önce Instagram Live’da birebir röportajlar için yeni platformumuz ‘Garden Chat’i (Bağ Sohbeti) başlattık. Her ‘Garden Chat’ için belli bir konuda bir Ermeni’yle röportaj yapan bir Azerbaycanlı var. Tabii, aynı durum bunun tersi de geçerli. Bu Cuma, Azerbaycan’daki ortaklarımızdan biri tarafından çatışma hakkındaki bakış açılarına dair röportaj yapılacak, Bakü pogromundan mülteci olan konuğumuzun yer alacağı üçüncü ‘Garden Chat’i düzenliyoruz. Instagram Live ayrıca daha fazla gerçek zamanlı izleyici etkileşimi sağlıyor ve projemizin bu yönünü bu yeni platformda daha da geliştirmekten mutluluk duyuyoruz. Ayrıca yüz yüze görüşmelerin kaydedildiği ve ardından YouTube’da yayınlandığı ‘Tête-à-tête’ adlı yeni bir proje platformunun lansmanını yapmak üzereyiz. Bu, tartışma konusu ne olursa olsun, her zaman başarmaya çalıştığımız yüz yüze diyalogla tutarlı. Yüz yüze sivil diyaloğun Ermenistan-Azerbaycan söyleminde önemli bir özellik olan insandışılaştırmaya karşı mücadeleye yardımcı olacağına inanıyoruz. Ayrıca, dünyanın farklı yerlerindeki ortaklarımız arasında bazı gayriresmî yüz yüze toplantılar başlattık. Bu tür fırsatların daha fazla geliştirilmesini umuyoruz. Bright Garden Voices’ın altında yatan fikrin çok potansiyeli olduğuna inanıyoruz. Birçok kişi de yardım etmek konusunda ilgili gibi görünüyor. Belki gelecekte, bir web sitesi oluşturabileceğiz ve şu anda sahip olmadığımız veya kolaylaştırmadığımız kaynakları kullanabileceğiz. Şu anda içeriğimizin çoğunun İngilizce olduğunu da belirtmekte fayda var. Yine de, ister mevcut toplantı videolarımızın çevirisi olsun, isterse bu dillerde ev sahipliği faaliyetleri ve toplantıları olsun, Rusça, Ermenice, Azerice ve İspanyolca dillerinde içerik oluşturmayı planlıyoruz. Son olarak, ortaklarımıza daha fazla yer vermeyi ve fikirleri, becerileri ve motivasyonlarıyla yeni insanların ekibimize katılmasını dört gözle beklediğimizi belirtmek istiyoruz.

(AGOS – Varduhi BALYAN – 3.11.2021)